Müvekkilleri Öcalan’a verilen görüş yasağı kararlarının meşru olmadığını söyleyen avukat Rezan Sarıca: Öcalan’ın etrafında kenetlenmeli
İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevi’nde ağır tecrit koşullarda tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan’dan 25 Mart 2021 tarihinde kardeşi Mehmet Öcalan ile yaptığı kesintili telefon görüşmesinden bu yana haber alınamıyor. 12 Ekim 2021’de Öcalan’a verilen 6 aylık avukat görüş yasağının süresi dolmadan, Öcalan’a 13 Nisan’da bir kez daha 6 aylık avukat görüş yasağı verildi. Avukat görüş yasakları ve İmralı’dan haber alınamama halini değerlendiren Öcalan’ın avukatı Rezan Sarıca, verilen yasak kararlarının meşru olmadığını söyledi.
Görüş talebiyle yaptıkları başvurulara uzun süredir cevap alamadıklarını hatırlatan Sarıca, “En son 12 Ekim 2021 tarihinde alınan 6 aylık avukat görüş yasağı kararının süresini dikkate alarak, mahkemeye başvuruda bulunduk. Öncesinde yasağın bittiği dikkate alınarak hem Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı’na hem de İmralı Cezaevi idaresine başvuru yapmıştık ama bir yanıt alamamıştık. Kanuna aykırı ve hukuk dışı olmasından kaynaklı da mahkemenin müdahale etmesini istedik. Avukat görüş hakkının tesis edilmesi için bir karar verilmesini talep ettik. Ancak mahkemenin önceki mahkeme kararının başlangıç ve bitiş sürelerini dikkate alınmadan yeni bir yasak kararını verdiğini öğrendik. Dolayısıyla araya hiçbir boşluk girmeden bir birinin devamı şeklinde bir yasak kararı verildiğini görüyoruz” dedi.
Kanun dışı bir karar
Verilen yasak kararının süresi dolmadan yeni bir yasak kararının alınmasının hukuken mümkün olamayacağını ifade eden Sarıca, mahkemenin kanunun gerekliliklerinin yerine gelmesini beklemeden yeni bir yasak kararı verdiğinin altını çizdi. 12 Ekim’de verilen yasak kararının 22 Ekim’de kesinleştiğini belirten Sarıca, “Bir karar kesinleşmeden o yasağın devreye konulmaması gerekiyor. Kararın kesinleştiği tarihten hesapladığımız zaman zaten 22 Nisan’a denk geliyor. 22 Nisan’daki karar bitmeden 13 Nisan’da bir karar alınmasının ne hukukta ne de Ceza İnfaz Kanunu’nda bir karşılığı yok. İmralı özelinde kanun dışı bu karar verildi” diye vurguladı.
Hukuk OHAL hukukuna dönüştü
Müvekkilleri Öcalan’a 2010 yılından önce yoğun hücre cezalarının verildiği dönemler olduğunu hatırlatan Sarıca, şöyle devam etti: “Sonrasında uzun yıllar boyuncu hep uygulamada avukat, aile görüşleri engellendi. Ancak 2016’dan sonra OHAL ile birlikte Türkiye hukuku, OHAL hukukuna dönüştürüldü. 2016’dan itibaren mahkeme eliyle disiplin kurullarıyla sürekli hakları yasaklayan bir uygulama ile karşılaştık. En son 2018 yılının Eylül ayından itibaren disiplin kurulu yasakları yoğun şekilde işletildi. Bu süre içerisinde yasak süresini aşan 3 aylık aile yasağının 5-6 ay uygulandığını gördük. Yasak bitmeden yeni bir yasağın verildiğini gördük. Bugün de bunun avukat görüşü açısından da geliştiğini görüyoruz.”
Haber alınmama hali son bulmalı
İmralı’da tutulan müvekkilleriyle görüşmek istediklerinin altını çizen Sarıca, “Bunun için demokratik bütün kamuoyunun, bütün toplumun Sayın Öcalan’ın etrafında kenetlenmesi gerekiyor. Haber alınamama haline son verilmesi, Sayın Öcalan üzerindeki tecrit sisteminin yok edilmesi, İmralı hapishanesinin kapatılması ve Sayın Öcalan’ın özgürlüğünün sağlanması gerekiyor. Bu sağlanırsa, Türkiye’de geriye giden toplumsal, ekonomik, sosyal, hukuksal yaşamın da yeniden düzelmesi, değişmesi mümkün olabilir. Herkesin kabul edebileceği, huzurlu eşit ve özgür bir ortam amaçlanmalıdır. İmralı’dan kopuk, İmralı’yı görmeden, İmralı’daki uygulamalardan bir haber yürütülecek herhangi bir mücadele tekil düzeyde kalır ve etkisi de zayıf kalır” diye konuştu.
CPT müdahale etmeli
CPT’nin de İmralı’daki hukuksuzluktan haberdar olduğunu ifade eden Sarıca, son olarak şunları dile getirdi: “İmralı’daki bu derin hukuksuzluğu bizler CPT’ye düzenli olarak aktarıyoruz. Dolayısıyla şuan müdahale etmesi gerekiyor. CPT’nin ya müvekkillerimizin haklarının uygulanması için ya da oradaki yaşanan hukuksuzluğun gözlenmesi ve tespit edilmesi açısından ve de özellikle müvekkillerimizin durumunun öğrenilmesi için de bir an önce ziyaret gerçekleştirmesi gerekiyor.”
ÖHD: Adalet Bakanlığı sessiz!
İmralı’daki hukuk sisteminin dünyanın hiçbir yerinde olmadığını söyleyen Özgürlük İçin Hukukçular Derneği’nin (ÖHD) Eş Genel Başkanı Bünyamin Şeker de İmralı’daki tecridin hukuk mekanizmaları içerisinde açıklanamayacağını ve anayasanın eşitlik ilkesine aykırı olduğunu ifade etti. Tecridin siyasi, diplomasi ve hukuki boyutları olduğu gibi uluslararası boyutunun da olduğunu söyleyen Şeker, CPT ve Avrupa Konseyi Bakanlar Kurulu’nun Öcalan hakkında verdiği ihlal kararlarını hatırlattı. Şeker, Asrın Hukuk Bürosu’nun başvurularının ardından Adalet Bakanlığı’na başvuruda bulunduklarını ancak hala cevap alamadıkları bilgisini paylaştı.
Şeker, bu durumun da devletin mekanizmalarının işletilmediği anlamına geldiğine işaret ederek, “Ne olursa olsun olumsuz ya da olumlu bir idari başvuru söz konusu olduğunda devlet mekanizmalarının süreklilik ve ciddiyet gereği bir cevap vermelidir. Ancak uzun zamandır Türkiye devleti içerisinde bu teamüller işlemiyor. Devlet ciddiyeti, sürekliliği ortadan kaldırılmış durumda. Süreçler keyfi bir şekilde işletiliyor” diye kaydetti. Tecride karşı bazı kesimlerin “Kürtlere uygulanıyorsa görmezden gelelim” anlayışına sahip olduğunu ifade eden Şeker, bu kesimlerin de bir gün hukuksuzlukla karşı karşıya geleceğini kaydetti.
STÖ’lere çağrı
Öcalan’ın avukatları ile yaptığı görüşmelerin kayıt altına alınmasının daha sonraki süreçte tüm cezaevlerine yayıldığını söyleyen Şeker, “Bu örnekten bile baktığımızda Sayın Öcalan’a uygulanan politikaların toplumdan bağımsız bir şekilde ele alınabilmesinin mümkün olmadığını net bir şekilde görüyoruz. Çünkü yasal düzenlemeler ona göre yapılıyor. Toplumsal refleksler, siyasi refleksler onun üzerinden yapılıyor. Eşitlik ilkesini kendine referans olarak belirleyen muhalefet ya da demokratik kamuoyu, bu meseleyi birinci gündem olarak ele almalı. Buna karşı ses yükseltmeli. Çünkü dönüp dolaşıp herkesi buluyor. Tecridin sonlanması Türkiye’deki sorunların ve savaş politikalarının sonlanacağı anlamına geliyor. Demokratik kesimleri ve STÖ’leri tecride karşı verilen sese güç ve destek vermesini bekliyoruz” diye konuştu.
Diren Yurtsever – Doğan Kaynak / İstanbul-MA