Dün yine bir değerimizi, bir aydınımızı kaybettiğimize dair bir son dakika haberi düştü ajanslara. Bir süredir tedavi görmekte olan edebiyatçı, müzik eğitimcisi ve müzik yazarı Ahmet Say ustamızı yitirdik.
İstanbul’da başlayan bir ömür Ankara’da son buldu.
Ardında değerli eserler ve örnek bir aydın profili bıraktı. Ahmet Say, müzik eğitimciliğinin yansıra çeşitli ödüller kazanan birçok edebiyat eserinin ve konservatuarlar ile üniversitelerin müzik bölümlerinde temel eser olarak okutulan müzik kitaplarının yazarı.
1935 yılında İstanbul-Kadıköy’de dünyaya geldi. Küçük yaşta piyano çalmaya başladı. İstanbul Erkek Lisesi’ni bitirdi. 1946 yılında İstanbul Belediye Konservatuarı’na girdi. Sonra 1954 yılında Almanya’ya basın eğitimi almaya gitti.
1960’lı yıllarda Ankara’ya yerleşti. Birçok siyasi ve edebiyat dergilerini yönetti. 12 Mart darbesi sonrası 17 ay hüküm giydi.
12 Mart döneminde Yıldırım Bölge Askeri Cezaevi ve Ulucanlar Cezaevi’nde yattı. Ulucanlar’da yazdığı Kocakurt romanını, tahliye olduğunda el konulmaması için sırtına polyesterle yapıştıran Ahmet Say, romanın kahramanını da cezaevindeki “Kocakurt” lakaplı mahkumdan esinlenerek yaratır.
Ünlü piyanist-besteci Fazıl Say’ın babası olan Ahmet Say, bir söyleşide oğluyla ilgili o döneme dair anılarını anlatır:
“17 ay süren bu hapisliklerin birinden tahliye olup da başka birine henüz atılmadığım günlerden bir gün, evde otururken, Fazıl ilkel bir plastik düdükle “Daha dün annemizin…” diye başlayan ünlü çocuk şarkısını çalmaya başladı. İki buçuk yaşındaydı. Önce elindekinin kendiliğinden melodi üreten bir çalgı olduğunu düşündüm. Ama inceleyince anladım ki aletin öyle bir özelliği yok.
Fazıl dört yaşına gelinceye kadar obua sanatçısı dostum Ali Kemal Kaya ve ben onun müzik eğitimiyle ilgilendik. ‘İki yaşında çocuğa müzik dersi verilir mi?’ denebilir. Verilir! Her yaşa göre bir eğitim yöntemi vardır. İnsanoğlu müziği anne karnında annesinin yürek atışlarını dinleyerek başlar. Yeteneğin dereceleri değişik olmakla birlikte, insanların yüzde doksan sekizi müziğe yeteneklidir.”
12 Mart döneminin ardından işsiz kalır. Baba oğul beraber yaşamaktadırlar. Geçim sıkıntısı baş gösterince Ahmet Say, pazarlarda limon satmaya başlar. Ardından ansiklopedi pazarlar. Sonra Can Yayınları’nın çocuk kitaplarını omuzlar. Tüm bu süreçte gelirini Fazıl Say’ın piyano eğitimine ayırır. 12 Eylül’ün ardından başta dört ciltlik Müzik Ansiklopedisi olmak üzere pek çok müzik kitabına imza atar.
1977 yılında, o dönemin önemli bir edebiyat dergisi olan Türkiye Yazıları adlı aylık dergiyi çıkarttı. Edebiyatçılar Derneği’nin kurucu üyelerindendi.
Onu Edebiyatçılar Derneği’nin başkanlığını yaptığı dönemde tanıdım. Daha ilk görüşte donanımı ve söylemiyle insana güven telkin eden bir duruş sahibiydi.
Bir döneminde 3 yıl kadar Bingöl’de öğretmenlik yaptı. Türkü, ağıt ve masallar derledi. Bingöl Hikayeleri adlı eseri bu dönemin ürünüdür.
60 yılı aşkın yazım alanında birbirinden değerli eserler yazdı: Kocakurt (roman, 1976), Bingöl Hikâyeleri (öyküler, 1980), İpek Halıya Ters Binen Kedi (epik öykü, 1982), Güneşin Savrulduğu Yerden (öyküler, 1988), Müzik Nedir, Nasıl Bir Sanattır? (Sanat Kuramı), Mozart (Mozart’ın Anısına), Ağaçlar Çiçekteydi (Anı Biyografi 2011), İnsanoğlu İnsanlar (Anı – Otobiyografi, 2016), Müzik Ansiklopedisi, Müzik Öğretimi (1996), Müzik Tarihi (1994), The Music Makers in Turkey (1995), Müziğin Kitabı (2000), Müzik Sözlüğü (2002), Müzik Ansiklopedisi, Müzik Yazıları (2007)
Ahmet Say için bugün (12 Mayıs Perşembe) bir anma töreni düzenlenecek ve Karşıyaka Mezarlığı’na defnedilecek.
Bizlere ve hayata kattığın değerler için teşekkürler usta… Güle güle Ahmet Abi.