PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın 1997 yılında KDP’ye ilişkin yaptığı değerlendirmeler günümüze ışık tutuyor: İç ihanetin son adımı
Türkiye’nin, Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) işbirliğiyle Federe Kürdistan Bölgesi’nin Zap, Metîna ve Avaşîn bölgelerine yönelik 17 Nisan’da başlattığı saldırılar devam ediyor. Saldırıların başladığı günden bu yana alanlara çıkan Kürtler saldırıları kınarken, KDP’ye yönelik tepkiler dikkat çekiyor. KDP’nin tutumunu “ihanet” olarak yorumlayan Kürtlerin tepkisine rağmen KDP, Türkiye’yle yaptığı işbirliğini daha ileriye taşıyor. İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde 23 yıldır ağır tecrit koşullarında tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın, 1997 yılında bir Tv programında yayınlanan KDP’ye ilişkin değerlendirmeleri dikkat çekici.
Elbise KDP, içindeki TC
1997’de PKK ile KDP arasında yaşananlara ilişkin konuşan Öcalan, Türkiye’nin Federe Kürdistan’daki varlığına dikkat çekerek, KDP’nin iradesini Türkiye’ye teslim ettiğine vurgu yapıyor. O dönemde yaşananların PKK ile KDP çatışması olmadığının altını çizen Öcalan, “Her ne kadar bu savaş Güney’de, sözüm ona KDP sahasında oluyorsa da orada Türkiye vardır. Elbise KDP’nindir ama içinde gezen kişi TC kontrasıdır. Şu anda iradenin tamamen TC’nin özel savaş birliklerinin elinde olduğu görülüyor. Sanki KDP iradesi diye bir irade varmış gibi değerlendirme yapmak bizi hataya düşürebilir” diye konuştu.
Ortak olmasınlar
Türkiye üzerinden KDP’ye gelen bütün paraların “PKK’nin kellesi” üzerine olduğunu ifade eden Öcalan, “Ama tüm bunlara rağmen ortada ‘KDP’nin Kürt iradesinde bir yeri vardır, KDP de bir Kürt örgütüdür’ deniliyorsa benim söyleyeceğim şu; Türk birliklerine yardımcı olmasınlar. Çok çeşitli imha seferlerini bize karşı düzenlemesinler. Bu konuda inandırıcı olsunlar, biz yine bu savaşı yürütmeyiz. Ama yok illa bizi ortadan kaldıracaklarsa biz korkunç direniriz. Şimdiye kadar direndiğimiz gibi” dedi.
İç ihanetin son hizmeti
Yaşananların PKK-KDP savaşı olmadığına bir kez daha vurgu yapan Öcalan, sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Her türlü emperyalist ve sömürgeci güçlerin cirit attığı ve bizi imha etmek istediği için geliştirdikleri, dayattıkları bir imha savaşı var. Dolayısıyla yaşamsal bir öz savunma halindeyiz. Yüzyıllardan beri güçten düşme, en aşağılık yöntemlerle yönetilme, ihanetçi yaklaşımın sürekli geliştirdiği ve neredeyse bir yaşam tarzı haline getirdiği ve tüm Kürt halkına da bulaştırdığı kanserden daha tehlikeli bir hastalıktır. Kürdistan iç ihaneti son hizmetini yapıyor tüm ezeli düşmanlarına. Bu hizmeti durdurmak istiyoruz. Bizim hesaplaşmamız tarihi bir hesaplaşmanın son adımı haline gelmiş bulunuyor. Bu tarihi hesaplaşmada halk güçleri ya yanlı savaşımında yer alarak, dayanışma içerisinde olarak yürünecek ya da düşmanla. Düşmanla yürüneceği kadar yürünmüştür. Yeter diyorum. Bu işbirlikçilik yeter. Çok çeşitli olan Kürt birlikleri şimdiye kadarki anlayış duruşlarını bir tarafa bıraksınlar. Bundan sonra Kürdistan’da işler böyle yürüyecektir. Başka türlüsünü zaten ne yaşam kabul eder, dolayısıyla ne de biz kabul ederiz. Saldırı gelmezse savunma da olmaz. Saldırı savaşı olmazsa savunma savaşı da olmaz. Ama yok illa bizi ortadan kaldıracaklarsa biz korkunç direniriz. Şimdiye kadar direndiğiniz gibi. Başarılı da direniriz. Dediğim gibi vazgeçmezlerse işler öyle bir noktaya gelmiş ki tarihi ihanetle hesaplaşmamız sonucu getirecektir. Bu işin olumlu bir biçimde ya savaşla ya siyasetle çözümleneceğini belirtebilirim. Başka türlüsü zaten ne yaşam kabul eder dolayısıyla ne de biz kabul ederiz. Umarım en üst düzeyde ulusal kongre, ulusal meclis iradesinden tutalım en alt düzeydeki halkımızın iki kişisinin bir araya geldiğinde de ulusal iradeyi birleştirmeleri en doğrusudur ve tek kurtuluş yoludur. Bundan sonra Kürdistan’da işler böyle yürüyecektir. Kürt ulusal iradesinin, Kürdistan ulusal iradesinin diğer halklar da vardır. Biz diğer bütün kültürlere ilgi duyuyoruz ve özgürlük savaşına katılabileceklerini, istedikleri biçimde katılabileceklerini söylüyoruz.”
Özgürlük imkanına saldırı
PKK’nin yok edilmesi için Barzani ailesine büyük bir para akışının olduğunu belirten Öcalan, PKK’nin tasfiye edilmesi durumunda Kürt halkının ölümcül bir darbe alacağının altını çizdi. Öcalan, “En az dış seferdeki düşman kadar içteki düşman inanılmaz ölçülerde özümüze, tüm kurtuluş umutlarımıza, bin bir emekle sağladığımız bir özgürlük imkanına amansız bir saldırı halinde. Bunu şimdi KDP yapıyorsa geçmişte tüm ihanetçiler yapardı. KDP’nin talihsizliği mi desem veya ne derseniz deyin güncel ifadede kendisini karşımıza çıkarması oluyor. Biz bunu başından beri doğru çözmek istedik. KDP’ye çok güç verdik. Ki halen bize dayanarak yaşıyor. Bugün Türkiye üzerinden KDP’den gelen bütün paralar PKK’nin kellesi üzerine oluyor. Bunu bir dereceye kadar kabul ettik. Tamam KDP, ye iç, Barzaniler yiyin için ama bizi yok etmeyin” diye çağrıda bulundu.
Topraklar peşkeş ediliyor
Türkiye’nin 1997’deki savaşta 80 bine yakın en seçme Türk birliklerini üzerlerine gönderdiğini hatırlatan Öcalan, KDP’nin de burada bizzat Türkiye’nin önüne girip bir haftada kendilerini tüm bölgeden silmek istediğini belirtti. Öcalan, KDP için, “Nasıl ki Hewlêr’e Irak birliklerini çağırıp orayı Irak’ın malı yaptıysa, bu kez de Türkiye’yi Güney’e çağırıp inanılmaz bir şekilde Türkiye’yi Güney’e sahip kılıp bütün Kürdistan’ı neyin karşılığında olduğunu bilemediğimiz birtakım çıkarlarla peşkeş çekmek istiyor” değerlendirmesinde bulundu.
Tarihi hesaplaşmanın son adımı
PKK’nin gitmesi sadece Kuzey için değil bütün Kürtlerin ölümcül bir darbeye maruz kalması anlamına geldiğini belirten Öcalan, sözlerini şu şekilde sürdürdü: “TC ile zaten ittifak başından beri vardır. Bu ittifak yalnız son 1997 savaşında değil 1970’lerden beri yaptılar. Sterka Sor’dan tutalım köy korucularına kadar Güney’de 3-4 savaşla üzerimize sefer düzenlediler. Maalesef tüm uyarılarımıza rağmen sınır tanımaksızın üzerimize geldiler. Sonuçta bizim hesaplaşmamız tarihi bir hesaplaşmanın son adımı haline gelmiş bulunuyor. Burada KDP olmuş olmamış çok da önemli değildir. Kürdistan iç ihaneti son hizmetini yapıyor tüm ezeli düşmanlarına. Bu hizmeti durdurmak istiyoruz. Düşman işgal etmek ister, bitirmek de ister. Ama iç ihaneti bu kadar yapmaması gerekir diyoruz. İç ihaneti durdurmak, mümkünse sınırlandırmak, daha da mümkünse ortadan kaldırmak tek yaşam yolu oluyor. Tüm Kürtler bilmeli ki yüz yıllardan beri Kürt halkının belki bu duruma gelmesinde hatta iç içe yaşadığı Ermeni, Asuri gibi halkların da bu duruma gelmesinde bu iç ihanet en belirleyici rol oynadı.”
Yaşamsal özsavunma
KDP’nin uluslararası bir ajanlık rolüne bürünerek işgale hizmet ettiğini ifade eden Öcalan, “Güney’e sıkıştırılan KDP değil, biziz veya Kürtlerdir. Dolayısıyla yaşamsal bir özsavunma halindeyiz. Verdiğimiz savaş bir özsavunma savaşıdır. Şansı şurada; Belki bu sefer yenilmeyiz. İç ihanetin düşürdüğü tüm Kürt isyanları belki PKK’nin önderlik ettiği bu savaşta tersi bir sonuç verir. Yani iç ihanet tamamen yenilir. Dolayısıyla düşmanın en sağlam dayanağı ortadan kalkar ve zaferin yolu açılır. Şimdi böyle çarpıcı bir gelişmeyi de yaşıyoruz. Umarım biraz da etkili yaklaşımlarla bu tarihi hesaplaşmada halk güçleri üstün çıkacaktır” diye belirtti.
Uluslararası ajanlık
KDP diye bir iradenin olmadığını belirten Öcalan, KDP içerisinde uluslararası ajanların bir iradesinin şekillendiğinin altını çizdi. Öcalan, “Hangi devleti söz konusu edersen orada bir ajan örgütü var. Yani uluslararası ajanlık örgütü de diyebiliriz. Sanki KDP iradesi varmış gibi değerlendirme yapmak bizi hataya düşürebilir. Ama tüm bunlara rağmen KDP de bir Kürt örgütüdür deniliyorsa benim söyleyeceğim şu; Biz böyle bir iradenin hizmetindeyiz. Bu irade yeter ki Kürdistan’a sahip çıksın. Bu irade yeter ki Kürt halkının siyasal bir çözümüne gelsin. Yani hükümetini, meclisini kursun ve yeter ki bütün Kürtleri ve bizleri de bu devletin hizmetinde çalıştırsın. Ben başka hiçbir şey istemiyorum” ifadelerini kullandı.
Direndik, direneceğiz
Kürt halkının ulusal demokratik iradesini esas alan her türlü ittifaka açık olduklarını belirten Öcalan, aksi bir tutumu da asla kabul etmeyeceklerini ve Kürt ulusunun kazanımları için ne gerekiyorsa onu yapacaklarını vurguladı. Öcalan, “Devlet başkanı, meclis başkanı onlar olsun. Tek şartım Kürt karakterinde olmasıdır. Kürt halkının ezeli düşmanlarıyla kirli ittifakları kurmamasıdır. Dostça, kardeşçe davranmasıdır. Bunu kabul ettiği an bu savaşta bir tek damla kanın dökülmesi yanlıştır. Anında bu savaşı durdururum. Kendimiz en tehlikeli pusulardan, komplolardan binlerce insanımızı nasıl öldürdüğünü biliyoruz. Bizden yüzlerce kişiyi, hastaları, yaralıları bile nasıl katlettiklerini biliyoruz. Bunlardan kendimizi korumak için gayet de direniyor, direneceğiz” dedi.
Kürt iradesi olurlarsa…
Yaşananları “her türlü emperyalist ve sömürgeci güçlerin cirit attığı ve bizleri imha etmek için geliştirdikleri dayattıkları bir imha savaşı var” sözleriyle anlatan Öcalan, “Şimdiye kadar başarılı olmadılar. Aldığımız tedbirler var. Başarılı olmaması için daha da yükleneceğiz. Tekrar vurguluyorum. Bu vesileyle eğer KDP içerisinde ‘biz Kürt halkından yanayız, biz onun siyasetini, onun hükümetini kurmasını istiyoruz. PKK’nin temsil ettiği Kürt iradesiyle de birlikte olmak istiyoruz. Bu işi öyle düşmanlarının dayatmalarına göre değil Kürt halkının iradesine göre yapmak istiyoruz’ deseler bir günde savaş biter. Biz onların dayanabildikleri en temel güçlerden biri oluruz. Güney’de ve Kuzey’de de aynı şeyi yaparız. Bu onların çıkarınadır. Eğer varsa böyle kişilikler tabi. Düşman iradesinin bir piyonu değil de Kürt halkının ulusal iradesini anlam verip kabul ediyorlarsa sorun yok” şeklinde konuştu.
HABER MERKEZİ