Muğla’da ekolojistler Menteşe ve Yatağan ilçeleri arasında yapımına başlanan Entegre Çimento Fabrikası’nın 12 köyü tehdit ettiğini söyledi.
Muğla’nın Menteşe ilçesine bağlı Bayır Mahallesi ile Yatağan’ın Deştin Mahallesi arasındaki Tekağaç mevkiinde 2021 yılında yapımı başlayan Entegre Çimento Fabrikası gündemdeki yerini koruyor. Bölge halkı bir yandan Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) raporunun iptali için hukuk mücadelesi verirken, diğer yandan bölgede 13 Nisan’da kurdukları çadırlarda direnişi sürdürüyor.
Muğla İdare Mahkemesi’ne “ÇED olumlu” kararının iptali için açılan davada, mahkeme bölgede bilirkişi incelemesi yapılması kararı verdi. Ancak incelemenin yapılacağı tarih henüz netleşmiş değil.
İptal edilen ÇED’ler
7 bin 750 metrekarelik bir alana kurulması planlanan fabrikanın yakınında yerleşim yerleri, bağ, bahçe, zeytinlik, tarım alanlarının yanı sıra dere ve baraj gibi su kaynakları bulunuyor. Alan, ayrıca tamamen ormanlık içerisinde ve sanayi tesisinin kurulmasına uygun olmayan bir alan. İlk olarak 2005 yılında bölgeye gelen Adoçim Çimento Beton San. ve Tic. A.Ş.’nin aldığı ÇED olumlu raporu, köylülerin açtığı dava sonucu 2016 yılında iptal edildi. Ancak 2021 yılında tekrar ÇED olumlu raporu alan şirket, Menteşe Belediyesi’nden de ruhsat alarak inşaata başladı. Projenin planlandığı arazi, 1/100.000 ölçekli çevre düzeni planında, 1/15.000 ölçekli mevzi nazım imar planı ile sanayi alanı olarak işaretlendi.
Tonlarca kalker
Proje ruhsat alanı içerisinde, izinleri alınmış 23 adet kil ve 29 adet kalker ocağı öngörülüyor. 40 yıl işletme ömrü öngörülen tesiste, her yıl 2 milyon 500 bin ton çimento, 1 milyon 700 bin ton klinker üretilmesi planlanıyor. Bu üretim için gerekli olan hammadde ise tesis alanı çevresinde bulunan 765 hektarlık alandan her yıl 2 milyon 200 bin ton kalker ile 480 bin ton kil çıkarılarak sağlanacak. Üretim için her yıl 25 bin ton demir ve 306 bin ton Kütahya Linyiti kullanılması planlanıyor.
MA’dan Tolga Güney’in haberine göre fabrikanın çevreye vereceği zararı değerlendiren çevreciler 12 köyün tehdit altında olduğunu söyledi.
MUÇEP: Zararlı maddeler kana karışıyor
Muğla Çevre Platformu (MUÇEP) Menteşe Meclisi’nden Haluk Özsoy, dedesinin de 1992’deki çimento fabrikasına karşı direndiğini belirterek, direnişin dedesinden miras kaldığını söyledi. Avrupa ülkelerinde artık çimento ve demir döküm gibi sektörlerin “kirli” bulunduğu için yapılmadığını kaydeden Özsoy, “Bu fabrikaların ne çalışana ne de zeytin ağaçlarına, domates, bibere bir yararı var. Tamamen tarımı bitirmeye yöneliktir. Fabrikadan çıkacak tozlar 2 buçuk ile 10 mikron arası partiküllerden oluşuyor. Bu partikül madde havaya karıştığı zaman rüzgarla 40 kilometre öteye gidebiliyor. Bu partikül maddeyi nefesle çektiğinizde direkt olarak kana karışıyor. Hem sağlık açısından hem de sosyo-ekonomik olarak zararları olacak” dedi.
12 köy tehdit altında
Proje alanı çevresinde 12 köyün bulunduğuna dikkati çeken Özsoy, bu bölgenin tarım, hayvan ve arıcılıkla geçindiğini aktardı. Projenin hayata geçmesi durumunda bu faaliyetlerin artık yapılamayacağının altını çizen Özsoy, dolayısıyla köylerin zamanla boşalacağını belirtti. 30 yıldır mücadele verildiğini söyleyen Özsoy, “Bu mücadeleyi sonuna kadar devam ettirip, planları da iptal ettireceğiz. 1/100.000 ölçekli planda, buralar sanayi bölgesi olarak görünüyor. Dolayısıyla ÇED davasını kazanacağız. Sonrasında da bu planları iptal ettireceğiz. İnsanlar bu konuda bir hassasiyet gösteriyor. Köylüler burada örgütlenmiş durumda. Her akşam 30 kişi, sürekli bölgede bulunuyor. 12 köy bu fabrikayı istemediklerinde net ve hem fikirler. Bizi daha çok desteklerlerse memnun oluruz” diye belirtti.
Ormanlık alan..
Deştin Çevre Platformu üyesi Mustafa Tuncaelli de, planlanan fabrikanın basit bir çimento fabrikası olmadığın kaydetti. Buranın sadece hammaddenin işlendiği bir tesis değil, aynı zamanda ham maddenin çıkarılacağı bir tesis olacağına işaret eden Tuncaelli, “Hatta beton üretmek için beton santrali de planlıyorlar. Böyle bakıldığında hammadde ocakları ve çimento fabrikası, daha da felakete yol açacak şekilde büyüyor. Fabrika için düşünülen 7 bin 750 dönümlük alanın tamamı ormanlık bir alan. Bayır Barajı ve Kazan Göleti’nden başlayıp dağın üst tarafındaki Yumaklı’ya kadar alan bunlara tahsis edilmiş durumda. Yani Bayır’ın 6 buçuk katı büyüklüğünde, Yatağan ya da Menteşe yerleşimlerinin 2 katı büyüklüğündeki bir alan çimento fabrikasına tahsis edilmiş” ifadelerini kullandı.
Bitki yetişmeyecek
Ormanlık ve zeytinlik alanların komple sökülüp altından kil ve kalker çıkarılacağını sözlerine ekleyen Tuncaelli, şöyle dedi: “Eğer termik santrallerin kömür sahalarını gezdiyseniz, kocaman çukurlar olduğunu ve hiçbir bitkinin yetişemeyeceği şekilde oyulduğunu görürsünüz. Burada da öngörülen şey bu; görünürde sadece bir fabrika diye bakılacak bir mevzu değil. Uzmanlardan öğrendiğimiz kadarıyla kalkerin katmanlı bir yapısı var. Ağaçların içinden süzülen sular bu kalkerin altına depolanıyor. Buradan da hem dereleri hem de çevresindeki tarım alanlarını besliyor. Buradaki ormanlık alanı kaldırdığınızda bütün ekolojiyi, canlı yaşamını yok ediyorsunuz. Onun ötesinde yer altı su kaynaklarını da yok ederek, hem Bayır Barajı’na gelen dereyi hem de Kazan Göleti’ne giden kısmı yok ediyorsunuz. Su kaynaklarını, üstündeki bitki örtüsü ve ormanları yok etmesiyle bir felaket projesi.”
Mücadeleyi büyütelim
Bölgede yetişen endemik türlerden göbek mantarına değinen Buga, şöyle devam etti: “İlaç firmalarının çokça kullandığı bir mantar. Köylülerin de önem verdiği bir mantar türü. Yine insanlar, Deştin ve Bayır ormanlarındaki endemik bitkilerle geçiniyor. Bunlar için kazanana kadar mücadelemiz sürecek. Fakat kazandıktan sonra da mücadele devam edecek. Bugün burada yarın başka bir yerde doğamız için mücadele edeceğiz. Diğer köylerdeki insanlara da sesleniyorum; gelin mücadelemizi büyütelim.”