Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov olası İdlib operasyonuyla ilgili ‘İnsani koridorlar oluşturacağız, ateşkes bölgeleri kurulacak’ dedi. Operasyona ilişkin değerlendirmede bulunan yazar Hamide Yiğit ise ‘Türkiye’nin İdlib’de aldığı rol üzerinde bir çıkmaza sürüklendiği’ yorumunu yaptı
Suriye’de El Kaide bağlantılı Heyet Tahrir Şam (El Nusra) öncülüğündeki silahlı grupların elinde kalan son büyük kent olan İdlib’e yönelik operasyon dünya gündemindeki yerini koruyor. İdlib konusu önceki gün Berlin’de bir araya gelen Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ve Alman Dışişleri Bakanı Heiko Maas’ın görüşmesinde de gündemdeydi. Alman ve Rus dışişleri bakanları Berlin’de bir araya geldikten sonra ortak basın toplantısı düzenledi. Almanya Dışişleri Bakanı Maas, Rus mevkidaşı Lavrov’a Suriye’nin İdlib’de “geniş çaplı askeri bir operasyonu engellemesi” yönünde çağrıda bulundu. Basın toplantısında konuşan Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov ise Almanya için “önemli partner” nitelemesinde bulunarak Maas ile yaptıkları görüşmenin ana gündem maddesinin Suriye ve özellikle İdlib olduğunu belirtti. Lavrov, Suriye’deki amaçlarının “teröristleri bertaraf etmek olduğunu” söyledi. Lavrov, bir yandan da sivil halka yönelik oluşan riski en aza indirgemeye çalıştıklarını ifade etti. Lavrov, “Bu konularla ilgileneceğiz, insani koridorlar oluşturacağız, ateşkes bölgeleri kuracağız ve sivil nüfusun zarar görmemesi için her şeyi yapıyoruz” dedi.
Başlangıç olabilir
Olası operasyona karşı yorumlar da gelmeye devam ediyor. Kuzey Suriye’deki Demokratik Reform Hareketi (Heyet El-Tensiq) Politbüro Üyesi Ziyad Wetfe, ANHA’ya değerlendirmelerde bulundu. “İdlib’de yaşananlar ve sonuçları Suriye için bir değişim başlangıcı oluşturabilir” diyen Wefte, Tahran’da İran, Rusya ve Türkiye arasında gerçekleşen zirvenin birçok çelişkiyi açığa çıkarttığını, yakın bir zamanda mutabakat sağlanmasının da zor göründüğünü söyledi. Türkiye’nin Suriye politikasını da değerlendiren Wefte, Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyi ve doğusunda bir Kürt statüsünün oluşması ve Kürtlerin ulusal haklarını almasını istemediğini ve pozisyonunu da buna göre belirlediğini belirtti. Wefte, Türkiye’nin İdlib’e dönük tavrına ilişkin ise şunları söyledi: “Eğer Türkiye’nin İdlib’deki varlığı sona erer ise, o zaman Efrin ve Suriye’nin kuzeyindeki varlığı da gündeme gelebilir ve son bulabilir. Türkiye’nin İdlib’deki kaybı, Suriye’deki rolünün azalması anlamına da gelir. Bununla birlikte Türkiye’nin yaşadığı iç kriz de derinleşir ve AKP hükümeti çöker. Türkiye’nin İdlib konusunda yumuşak davranması kolay değil. Diğer yandan İdlib konusunda sadece Türkiye ile Rusya arasında çelişkiler yaşanmıyor. Rusya, Türkiye, ABD, körfez ülkeleri bu konuda çelişki yaşıyorlar. Tahminimce ABD ve Avrupa’nın, Türkiye’nin İdlib’deki varlığından herhangi bir çıkarı yok, ancak bu durumu Rusya’nın politikalarına karşı bir kart olarak kullanabilirler. Türkiye, İdlib için El-Nusra’yı gözden çıkarmaya hazır. Zaten El-Nusra’yı terör listesine aldı. Ancak Suriye rejiminin, silahlı grupların elinde bulunan bölgelere saldırmasını istemiyor. Rusya’nın, ABD ve Avrupa ile yeniden ilişkiler geliştirebileceği ihtimaline karşı Türkiye’yi bırakacağını sanmıyorum. Bunlarla birlikte öne çıkan seçenek, El- Nusra’nın elindeki bölgelere yönelik askeri müdahale seçeneğidir.”
‘Ağır bedel ödenir’
İdlib’e olası operasyonla ilgili bir diğer değerlendirme ise araştırmacı yazar Hamide Yiğit’ten geldi. Yiğit Türkiye’nin İdlib’de aldığı rol üzerinde bir çıkmaza sürüklendiğini belirtti. ANHA’ya konuşan Yiğit, şunları söyledi: “Her ne kadar İdlib savaşının bütün taraflarca bir final olacağı tartışması yapılsa da, savaşın faturasını en ağır ödeyecek durumda olanların başında Türkiye geliyor. Çünkü Soçi partnerleri olan güçlerden her birinin çıkarları farklı şeyler gerektiriyor. Türkiye, cihatçı potansiyelin başına bela olmasından korkuyor bir yandan bunları yerinde tutarak, ‘başlarında gözlemci olma’ bahanesiyle bölgede kalıcı hale gelmek istiyor. Ama diğer yandan, kendi kontrolündeki bu cihatçı yığınaktan devasa bir ordu oluşturarak, kendi savaşlarını sürdürmek istiyor. Ki en tehlikeli kurgu budur çünkü böyle bir ordu, başta Kürtler olmak üzere Suriye’nin bütünlüğüne dönük sürekli bir tehdit olma potansiyeli taşıyor. O yüzden niyetler başka türlü, çıkarlar başka türlü açığa çıkıyor. Bu çıkar çatışması, sürekli müttefik değiştirme sinyallerini barındırmakta, ayrıca cihatçı göçü nedeniyle özellikle AB’ye dönük bir şantaja dönüşebilmektedir. Türkiye İdlib’te aldığı rolden dolayı kapana kısılmış durumdadır. Aslında üstlendiği görev gayet açık; daha fazla kanın dökülmesini önlemek için ılımlı muhalifleri terörist cihatçılardan ayıracak, bu ılımlı grupların gözlemcisi olacak, başka bir alana nakledecek, ondan sonra cephe savaşı başlayacak… Anlaşmanın özü bu.”
HABER MERKEZİ