AKP-MHP yönetimi Suudi Krallığını memnun etmek, para musluklarının açılmasını sağlamak için Cemal Kaşıkçı dosyasını Riyad’a göndermişti. Bu kez Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan Suudi Arabistan’a gitti
AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan para bulabilmek için Suudi Arabistan’a gitti. Giderken de Gezi Davası’nda verilen kararı savunarak “Bitti o iş. Çünkü burada hüküm giydi. Hüküm giydiği için bu işin AİHM’le alakası yok” dedi. Erdoğan CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel’i de tehdit etti.
AKP-MHP yönetimi Suudi Arabistan İstanbul Başkonsolosluğu’nda öldürülen Gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın davasının dosyasını kriz yaşanan Suudi Arabistan’la ilişkileri düzeltmek için ve sıcak para desteği alabilmek için Suudi Arabistan’a devredilmesini sağlamıştı. Adalet Bakanlığı’nın “gönderin” tavsiyesi ile mahkeme 7 Nisan 2022 günü Cemal Kaşıkçı’nın öldürülmesiyle ilgili davada yargılamanın durdurulmasına ve dosyanın Suudi Arabistan’a devredilmesine karar verdi.
Dosyadan sonra 28 Nisan’da bu kez Suudi Arabistan’a Cumhurbaşkanı Erdoğan gitti.
Ziyareti 28-29 Nisan’ı kapsayan Erdoğan, Atatürk Havalimanı’nı kullandı. Cidde’ye giden Erdoğan’a eşi Emine Erdoğan, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Savunma Bakanı Hulusi Akar, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati, Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, Ticaret Bakanı Mehmet Muş, AKP Genel Başkanvekili Binali Yıldırım, MİT Başkanı Hakan Fidan, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, Cumhurbaşkanlığı İdari İşler Başkanı Metin Kıratlı ve Cumhurbaşkanlığı Özel Kalem Müdürü Hasan Doğan eşlik etti.
‘Artık AİHM’lik iş kalmadı’ derken Özgür Özel’e çıkıştı
Uçmadan önce basın toplantısında CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel’in ifadeleriyle ilgili bir soruya yanıt veren Erdoğan şunları söyledi: “Bu zatın ifadeleri tamamıyla şu anda milletvekili olduğu için cezai bir durum belki olmayacak ama en azından manevi tazminat noktasında başındaki ağbabası nasıl Man Adası davasında bedel ödediyse aynı durum bunun için geçerli, avukatlarımız davalarını açıyorlar. Adı Özgür ama soyadı çok garip olan bu zatla ilgili de avukatlarımız davaları açıp, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı’na hakaret yapılabilir mi, yapılamaz mı? Demek ki ders almamış… Bunlar uluslararası hukuku bilmiyorlar. Artık AİHM’lik iş kalmadı. Bitti o iş. Çünkü burada hüküm giydi. Hüküm giydiği için bu işin AİHM’le alakası yok. AİHM alacak, bakacak, hüküm giydi diyecek. Bu ağırlaştırılmış müebbettir. Türk yargısının vermiş olduğu bu karara yerlisi yabancısı herkes saygı duymak mecburiyetinde. Başka ülkelerin hukuku var da bizim hukukumuz yok mu? Özellikle yerli Soros, Gezi olaylarının koordinatörlüğü sebebiyle devleti hiçe sayan, devletin kurumlarına saldıran, ki bunun bedelini ödeyecektir. Olay budur.”
Özel ne demişti?
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Grup Başkanvekili Özgür Özel’in Gezi Davası’nda Osman Kavala’ya müebbet hapis, 7 jişiye 18’er yıl ceza verilmesi kararı sonrası AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a, “Kavala özgürdür, tarih önünde Recep Tayyip Erdoğan mahkûm olacaktır, hesap verecektir. And olsun” demişti.
Özel’den tepki: Acziyet göstergesi
Manisa Milletvekili Özgür Özel de Gezi Erdoğan’a yanıt verdi. Özel, Halk TV’de yayınlanan Kadraj programına bağlanarak şunları söyledi: “Soyismimiz çok garipse kendisini İsmet Özel’e havale ediyorum. Kişisel bir saldırı var. Ona İsmet Özel yanıt versin. Büyük bir art niyet içinde olduklarını görüyorum. Erdoğan’ın soyadımla uğraşması acziyet göstergesi. Prompterdan konuşmuyorsa, konuşmasının elde tutulacak hiçbir yanı yok.Herkesin yargılanmasının usülleri belli. Dokunulmazlığımı kaldırırsınız. Yargılanırım. Mahkeme karar verir. Dediklerimde suç unsuru var mı? Sokakta çocuklar birbirlerinin soyadlarıyla dalga geçtiğinde babası der ki, ‘Evladım soyadıyla dalga geçilmez. Ben bütün Erdoğan ailesine soyadlarından dolayı saygı duyuyorum” diye konuştu.
İhvan ve Cemal Kaşıkçı’nın konsoloslukta öldürülmesi
Suudi Arabistan’ın öncülük ettiği ülkeler İhvan’ı Müslümin (Müslüman Kardeşler) yapılanması ve bu yapıya bağlı Hamas gibi örgütlere desteği gerekçesiyle Katar’a 2017’de hava, kara ver denizden abluka başlatmıştı. Türkiye2nin Katar’daki üssünün de kapatılması istenmişti. İhvan’a desteği ve Katar’daki üssü nedeniyle Türkiye bu ambargodan rahatsız oldu. Türkiye ile Suudi Arabistan ilişkileri gerildi. Kaşıkçı cinayeti ile kriz doruğa çıktı. Türkiye, Katar’daki askeri üssünü güçlendirdi. Suudi yönetim Türkiye mallarını gayri-resmi olarak boykot etti.
Suudi Arabistan İstanbul Başkonsolosluğu’na 2 Ekim 2018’de girdikten sonra bir daha kendisinden haber alınamayan gazeteci Gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın katledildiği ortaya çıktı. 26 sanıklı dava açıldı. Savcı Suudi Arabistan Başsavcılığı’nın talebi üzerine durma kararı verilerek yargılamanın Suudi Arabistan adli makamlarına devrinin sağlanmasını talep etti. Mahkeme yargılamanın Suudi Arabistan’a devrinin sağlanması konusunda Adalet Bakanlığı’na görüş sorulmasına karar verdi. Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, Cemal Kaşıkçı davasının Suudi Arabistan’a nakli talebine bakanlık olarak olumlu yanıt verdi. 7 Nisan 2022 günü Cemal Kaşıkçı’nın öldürülmesiyle ilgili davadada yargılamanın durdurulmasına ve dosyanın Suudi Arabistan’a devredilmesine karar verdi
Suudi Arabistan-Türkiye krizinin seyri
Cemal Kaşıkçı’nın katledilmesi Türkiye ile Suudi Arabistan arasında siyasi krize neden oldu. Diplomatik ilişkiler alt düzeye indi. Suudi Arabistan gayri-resmi ambargo uygulayınca ticari ilişkiler yüzde 90 kadar azaldı. Türkiye, BAE, İsrail, Mısır ile yaşadığı krizin yanında Suudi Arabistan ile de kriz yaşayınca ekonomik olarka zorlandı. Suudi sermayesinin akışı azalınca, Türkiye’den mal alımı oldukça düşünce krizde olan Türkiye ekonomisi daha da kötüye gitti.
Suudi Arabistan İstatistik Kurumu verilerine göre Türkiye, Ocak 2021’de Suudi Arabistan’a 14,1 milyon riyal tutarında (30,1 milyon TL) ihracat yaptı. Bu rakam 2020’nin aynı ayında 622 milyon riyal (1,3 milyar TL) olmuştu.
Ocak 2022’de İstanbul Hububat Bakliyat Yağlı Tohumlar ve Mamulleri İhracatçıları Birliği Başkan adayı Kazım Taycı, Suudi Arabistan’ın Türkiye için ciddi bir pazar olduğunu belirterek şunları söylemişti: “2020 yılında başlatılan ambargo ile Arabistan kapısı tamamen kapanmıştı. 2018 yılında 2,7, 2019 yılında 2,5, 2020 yılında 2,3 milyar dolar ihracatımız bulunuyordu. 2020 yılında ise bu rakam 189 milyon dolara geriledi. Yüzde 90’ın üzerinde bir azalış gösterdi. Arabistan hükûmeti tüm alışveriş merkezlerinde ‘Made in Turkey’ imzalı ürünleri görmek istemiyordu.”
Önce sıcak mesajlar
Cumhurbaşkanı Erdoğan, dış politikada yeniden ABD, İsrail ve Körfea ülkelerine yanaşmak, ekonomik ve dış politika sıkışıklığını aşmak istiyordu. Erdoğan bu çerçevede BAE ve İsrail açılımı yapıp ekonomik anlaşmalara imza atıyor, İsrail ile Doğu Akdeniz doğalgazı için pazarlık zemini yokluyordu. Enflasyon artarken, doğal gaz ve petrol faturaları halka yansıtılırken tepkilerle karşılaşan, anketlere göre halk desteği azalan AKP-MHP yönetimi Suudi Arabistan’dan da sıcak para beklentisi içindeydi. Bu nedenle 2022’de sık sık Suudi Arabistan’a sıcak mesajlar gönderildi.
WSJ: Muhammed bin Selman söz istedi
Wall Street Journal gazetesi, Ocak 2022’de bir haberinde Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Suudi Veliaht Prensi Veliaht Prensi Muhammed bin Selman’la görüşmek istediğini yazmıştı. Gazete Veliaht Prensi Muhammed bin Selman’ın “Kaşıkçı cinayetine bir daha değinmeyeceğine dair söz istediğini” öne sürmüştü.
Üst perdeden konuşmalar, verilen sözler…
Erdoğan Aralık 2018’de Kaşıkçı olayı konusunda “Suudi üst yönetimine; Kaşıkçı’nın cesedi nerededir? Bunu bir defa sizin 20 kişilik ekibiniz biliyor. Burada hiç sağa sola kıvırmayın. Yerel işbirlikçi ile çalıştık diyorsanız, açıklayacaksınız. Bunu da biliyorsunuz. Bilmiyoruz demeleri inandırıcı değil. Hatırlayın, Kaşıkçı muameleleri bittikten sonra konsolosluktan ayrıldı demişlerdi ilk açıklamalarında. Bu adam sıradan bir adam değil ki, dışarıda nişanlısı bekliyor ve nişanlısını almadan ayrılıp gidiyor. Böyle bir şey olabilir mi? Kime ne anlatıyorsunuz? İnsanları enayi, ahmak zannediyorlar. Kamuoyunu kandıracaklarını zannettiler. Ne oldu? Aradan bir iki gün geçti farklı açıklamalar yapmaya başladılar” demişti.
Erdoğan 2018’de bir açıklamasında “Kaşıkçı cinayetinde Suudi Arabistan bizden belgeleri almak istedi. Belgeleri dinletiriz ama vermeyiz, bir de bunları yok mu edeceksiniz” ifadelerini kullanmıştı.
‘Veliaht Prensin en yakınında olanlar aktif rol üstlenicisi’
Erdoğan yine 14 Aralık 2018’de Dolmabahçe Sarayı’nda düzenlenen İslam İşbirliği Teşkilatına Üye/Gözlemci Devletlerin Anayasa ve Yüksek Mahkemeleri Birinci Yargı Konferansında konuşurken “Suudi Arabistan Başkonsolosuğunda öldürülmesi bir kenara atılacak konu değildir aslında konu her yönüyle açık. Ses kayıtlarından şunu da öğrenmiş olduk. Gelenlerin içinde Veliaht Prensin en yakınında olanlar aktif rol üstlenicisi” demişti.
Erdoğan, Eylül 2019’da ABD’nin Washington Post gazetesinde şunları yazmıştı: “Washington Post gazetesinde köşe yazarlığı yapan Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın öldürülmesi, 11 Eylül terör saldırılarını saymazsak, 21. yüzyılın en büyük ve tartışmalı olayı sayılabilir. 15 üyeli suikast timi Kaşıkçı’yı İstanbul’daki Suudi Arabistan Konsolosluğu’nun içinde öldürüp bedenini parçalara ayırdı. Bunu Suudi devleti ya da halkının değil, kraliyet hükümeti içindeki bir gölge devletin çıkarları için yaptılar. Kaşıkçı’nın öldürülmesi bir trajedi olmanın yanısıra diplomatik dokunulmazlığın da pervasızca suistimaliydi. Katillerin diplomatik pasaportlarla seyahat etmesi, bir diplomatik temsilciliği suç yerine dönüştürmeleri ve görünüşe göre Suudi Arabistan’ın İstanbul’daki en üst düzeydeki diplomatından da olayın üzerini örtmek için yardım almaları çok tehlikeli bir emsal oluşturuyor. Belki de daha tehlikeli olan ise katillerden bazılarının ülkelerinde cezasız kalmış gibi görünmesi. Suudi Arabistan’daki mahkeme süreci hakkında birçok soru işareti bulunduğu bir sır değil. Mahkemeyi çevreleyen neredeyse tam bir şeffaflık yokluğu, duruşmaların kapalı yapılması ve Kaşıkçı’nın katillerinin fiilen serbest oldukları iddiaları uluslararası toplumun beklentilerini karşılamıyor ve Suudi Arabistan’ın itibarını zedeliyor. Bizim, insanlığın çıkarları böylesi bir suçun bir daha hiçbir yerde işlenmemesini sağlamaktan geçer. Cezasızlıkla mücadele bu neticeye varmanın en kolay yoludur. Ve Cemal’in ailesine bunu borçluyuz.”
İSTANBUL-ANKARA