M. Şehmus Güzel
Fransa’da Cumhurbaşkanlığı seçiminin ikinci turu 24 Nisan’da yapıldı. Emmanuel Macron seçildi. Ama kazanmadı. Kazanan Fransalı seçmenler oldu: Aşırı sağcı, ırkçı, “yabancı”, Yahudi ve Müslüman düşmanı partinin adayı Marine Le Pen 2017’den sonra ikinci kez iktidarın kapısından döndü.
Evet ikinci kez. Ama yanılmamak da şart: Bu kez oyların yüzde 41.46’sını alarak. Türkçesiyle oy kullanan 13 milyon 297 bin 760 kişi ırkçı bir partiye oy verdi. Evet aklınızda bulunsun bu yaz Paris’i ve/veya Fransa’yı ziyarete gelirseniz her yedi veya sekiz kişiden birinin ırkçı olduğu aklınızda bulunsun. Kimi yörede bu oran daha yüksek. Bıyıklarınıza dokunmayabilirsiniz ama sakalı kesmek mutlaka şart(!)
Evet haklısınız ırkçı adaya oy verenlerin tümü ırkçı değil. Birinci turda radikal sol La France Insoumise (Başeğmez Fransa) lideri ve adayı Jean-Luc Melenchon’a oy verenlerden yüzde 17’sinin bile ikinci turda Le Pen’e oy verdiği biliniyor.
Macron’dan o kadar nefret edenler var ki yeniden seçilmemesi için her şeyi, her yolu denemek isteyenler bile oldu. Bu konudaki en çarpıcı örnekler Fransa’nın tarihi sömürgelerinden geldi. Devlet yapılanması içinde ve kibarlık olsun diye “deniz-ötesi topraklar”, “deniz-ötesi iller” ve bunun gibi ‘kibar’ isimler takılan eski sömürgeler (1920’lerde bu devlette Sömürgeler Bakanlığı bile vardı. Ne günlere kaldık) Macron’un yöntemlerini beğenmediklerini, yaptıklarından memnun olmadıklarını, epey garip bile karşılanabilecek biçimlerde, kimi yerde sandığa gitmeyerek, kimi yerde ise oylarıyla ispat ettiler:
Örneğin Fransa’nın Brezilya ile komşu deniz ötesi toprağı Güyan’da oy sandığına gitmeyenlerin oranı yüzde 61’i, Akdeniz’deki ünlü ve şirin ada Korsika’da yüzde 38’i buldu. Paris’in kuzeydoğusundaki Fransa’nın en yoksul illerinden, nüfusunun üçte biri göçmen aileden gelen Seine-Saint-Denis’de yüzde 39.
Dahası da var: 35 yıl önce, seçim kampanyası için gelen babasının uçaktan inmesinin engellendiği ve Paris’e geri gönderildiği Guadolup’ta kızı Marine Le Pen’e yüzde 69.6 oranında oy çıktı. Bu partiye, adayına ve programına inanıldığı için değil. Macron’un ne denli sevilmediğinden. Birinci turda Jean-Luc Melenchon’a verilen oylar bu kez Le Pen’e verildi. Macron’dan nefret edildiğinin böylesi ifadesi henüz görülmemişti…
Bir örnek daha: Pasifik Okyanusu’ndaki Yeni Kaledonya takım adalarında bağımsızlık yanlılarının çağrısı üzerine seçim sandığı protesto edildi ve bu karar birçok kent, kasaba ve köyde oy kullanmayanların oranının yüzde 70’lere çıkmasını getirdi. Bir yerde oy kullanmayanların oranı yüzde 98’i bile buldu. Bu takım adalarda ortalama katılım sadece yüzde 34,80’de kaldı.
Bunlara bakarak Macron kazandı denebilir mi? Macron da bunun farkında. Bu konudaki son bir noktaya daha değinmek istiyorum:
Macron 2017’de “aşırı sağın gücünü sıfırlamak” için iktidara gelmek istediğini söyledi. Söyledi. Söyledi. Beş yıl sonra durum ortada. Irkçı parti ve toplumu zehirleme faaliyeti sıfırlanmadı. Irkçı partinin oyları tarihinde görülmedik bir rakama ulaştı. Sadece bu veri bile Macron’un beş yılındaki başarısızlığının ispatı olarak yeterli. Nitekim, dış politikadaki birkaç boyutlu fiyaskosu, devlet borcuna bu süre içinde 600 milyar Euro daha eklendiğini, Kovid belasıyla mücadelede başarısızlığı ve diğer meseleleri de, çok zenginleri korumasını da, yolsuzlukları da anabiliriz.
İkinci turda karşısında apaçık bir ırkçı, bir faşist olmasa bir odun olsaydı, Macron’a güvenmeyen milyonlarca insan oduna oy verecekti. Ama faşizm tehlikesi, korkusu (Şaka gibi gelmesin lütfen: Faşizm geliyor diyerek uyuyamayanlar bile vardı), tedirginliği aklı başında olanların önemli bir bölümünün, Melenchon’a oy verenlerin yüzde 40 kadarının, klasik sağcı aday Valerie Pecresse taraftarların yüzde 20 kadarının ve bunun gibi Macron’a oy vermesi sonucunu getirdi. Kimi için ikinci kez! Macron için değil. Faşizme karşı durmak için.
Bütün namuslu gözlemciler ve uzmanlar da Macron da bunun farkında. Seçim gecesi seçilmesini (kazanması değil) kutlamak vesilesiyle attığı nutukta, “Bu oyların anlamını” bildiğini ve “borcunu ödemeyi unutmayacağını” söyledi. 2017’de de seçim sonrasında benzer şeyleri söylemişti. Sözünü tutmamıştı. Bu kez nasıl davranacağı daha yakından izlenecek. O da bunu biliyor.
İlk veri, ilk işaret: Yeni Başbakanı kim olacak? Yine bir “Yalova Kaymakamı” mı? Yoksa Anayasa’nın ruhuna ve sözüne uyarak hakiki bir başbakan mı?
Macron yarı başkanlık sisteminden başkanlık sistemine geçmek için Recep Tayyip Erdoğan modelini uyguladı. Yeni dönem için kimi örnek alacak? Tanıdık bir uzman yarı şaka, “Beş yıl sonra Macron 49 yaşında olacak. Yerine geçecek bir Fedvedef (yazımda hata yoktur. Fransızcada Medvedev böyle yazılıyor çünkü) aradığı sanılıyor” dedi. Göreceğiz.
Bu kez Sarı Yelekliler’den önce 12 ve 19 Haziran 2022’deki milletvekili seçimleri konuşacak. Macron’un yeni beş yılı da hareketli geçmeye aday. Belki. Jean-Luc Melenchon başbakan seçilir mi?