Varlık fonu kurulacağı açıklandığında ve kuruluşu tamamlanıp fona aktarılan kamu varlıklarının denetimden uzak tutularak içlerinin boşaltılacağı, satılacağı veya rehin verileceği yönünde birçok yorum ve iddia ortaya atılmıştı. Varlık fonu üzerinde tüm denetimin Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın elinde olduğu halde fonun başına kendisini ve damadı olan bakanı getirmesi tepkilere yol açtı. Bu gelişmenin niçin yaşandığı merak edilirkeni Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın hiç kimseye güvenmiyor olması nedeniyle mi böyle bir karar alındı? Bilmiyoruz ancak bu mümkün. Güvensizliğin nedenini anlamak ise zor olsa da bazı ip uçları var aslında.
Tam bir yıl önce Varlık Fonu Başkanı Mehmet Bostan görevden alınmıştı. Görevden alınmasının nedeni olarak Türkiye Varlık Fonu ile Singapur’un ilgili birimleri arasında ortak fon kurulması ve geliştirilmesi hedefinin hayata geçirilememiş olmasıydı. O günkü iddialarda, Türkiye Varlık Fonu yönetiminin hazırlıkları geciktirmesi nedeniyle ortaklığın kurulamadığı belirtiliyordu. Bu nedenle Berat Albayrak’ın ekibinde yer aldığı iddia edilen Bostan’ın Başbakan Binali Yıldırım’ın tepkisini çektiği ve bu nedenle görevden alındığı ifade edilmişti.
Dünyadaki Varlık Fonları ve Singapur
Bugün dünyada 40’tan fazla ülkede 80’e yakın varlık fonu bulunuyor. Bu fonların küresel olarak toplam ekonomik büyüklüğü ise yaklaşık 7,4 trilyon dolara civarında. Ağırlıklı olarak petrol ve doğal kaynak temelli kurulan fonların yanı sıra ihracat ve finans piyasalarındaki gelirlerle kurulan varlık fonları da mevcuttur. Küresel dağılıma bakıldığında fonların doğal kaynak zengini olan (petrol-gaz) Ortadoğu ve Orta Asya ile ihracat ve finans merkezlerine odaklı Uzak Doğu’da yoğunlaştığı görülüyor.
Singapur Valık Fonu ise, riski yüksek ancak gelir imkanı çok daha yüksek olan varlıklara yatırımlar gerçekleştirmektedir. Finans merkezi olma özelliği ile de bilinen Singapur’laTürkiye arasında hayata geçirilmek istenen en önemli yatırımlar, Urfa ve Diyarbakır arasına bir petro-kimya kenti kurmak ve Kanal İstanbul gibi yatırımları rehin karşılığı gerçekleştirmek olduğu bilinmekte. Riski seven Singapur, aslında bu risklere rağmen ortaya çıkan gelirin devasa boyutlarda olması ile ilgilenmektedir. Ancak Türkiye’nin en önemli hedefinin ise Türkiye Varlık Fonunda toplanan değerlerin rehin verilerek krediye dönüştürülmesi olduğu ise bilinen gerçektir.
Türkiye Varlık Fonu
Türkiye Varlık Fonu’nun amaçlarında, “Sermaye piyasalarında araç çeşitliliği ve derinliğine katkı sağlamak, yurtiçinde kamuya ait olan varlıkları ekonomiye kazandırmak, dış kaynak temin etmek, stratejik, büyük ölçekli yatırımlara iştirak etmek” gibi hedefler belirlendi. Varlık Fonuna ilk elden devredilen varlıklar ise; Milli Piyango ve at yarışları, Ziraat Bankası, BOTAŞ, Borsa İstanbul, THY, Halkbank’tı. Buna ek olarak Savunma Sanayi Destekleme Fonu’nun 3 milyar liralık kaynağında kullanabileceği eklenirken, Antalya, Aydın, İstanbul ve İzmir’de çok değerli araziler ve yapılar Varlık Fonu’na geçti. Türkiye Varlık Fonu ve ona bağlı olarak kurulacak diğer şirketler bağımsız denetime tabi olacağı kanunda yer almıştı. Bağımsız denetimden geçen, yıllık mali tablolar ve faaliyetler, Başbakan tarafından görevlendirilecek sermaye piyasaları, finans, ekonomi, maliye, bankacılık ve kalkınma alanlarında uzman en az üç merkezi denetim elemanı tarafından bağımsız denetim standartları doğrultusunda teftiş edilecekti! Denetim sonucunda hazırlanan rapor her yıl Bakanlar Kuruluna sunularak, faaliyet gösterecek tüm şirket ve alt fonlara ait olan raporlar, mali tablolar ve faaliyetler her yıl TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunca denetlenecekti!
Hepsi yalan oldu
Cumhurbaşkanlığı sistemi adı verilen belirsiz bir süreç içinden geçilirken yukarıda sayılan denetimler yalan oldu. Denetleyenin bile atamayla getirilecek olması kanun yapıldığında da traji komik bir duruma işaret ediyorken, TBMM’nin hukuk dışına itilmesi ve işlevsizleştirilmesiyle birlikte Varlık Fonu’nda neler döndüğünü görmek ve herhangi bir bilgiye ulaşmak imkansız hale getirildi. Bostan’ın görevden alınmasının nedeni her ne kadar tam olarak ortaya konmamış olsa da, Bostan’ın büyük bir riskin içine girmek istememesinden kaynaklı bir süreç yaşandığı dillendirildi. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ise tüm riski kendisi ve ailesi üzerine alırken, Türkiye’nin kamusal varlıkları iki dudağın arasına sıkıştırılmış ve ülkenin geleceği tamamen ipotek altına alınmış olmuyor mu? Yani bu durumda, denetimden uzak iki dudağın arasına sıkıştırılan varlık fonunun artık bir aile şirketi olduğu söylenebilir mi?