Ali Sinemilli
Mesrur Barzani’nin Erdoğan ile görüşmesinden yansıyan fotoğraf Kürt kamuoyunda çok konuşuldu. Diplomatik teamüllere uymadığı, oturma düzeninin böyle olmaması gerektiği vb. konularda fazlasıyla değerlendirme yapıldı ama KDP cephesinden bu konuda herhangi bir ses çıkmadı. Şüphesiz, bu değerlendirmeleri yapanlar görüşmenin taraflar arasında olduğunu, oturma düzeninin de buna göre olması gerektiğini söyledi. Çünkü resmî açıklamaya göre, görüşme Türk Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Irak Kürt bölgesel Yönetimi Başbakan’ı arasında gerçekleşti. Daha doğrusu iddia buydu. Bilindiği üzere KDP’nin hükümetteki ortakları YNK ve Goran Hareketi bu görüşmeden haberlerinin olmadığını, dolayısıyla içeriğinin de kendilerini bağlamadığını söylediler. Bu durumda görüşme en iyi ihtimalle KDP ile Türk devleti arasında gerçekleşti fakat tam olarak böyle mi, o da meçhul. Öyle ki, yansıyan görüntü taraflar arası bir görüşmeyi yadsıyordu.
Dikkat edilirse, görüşmede Erdoğan yöneten pozisyonda otururken, Türk tarafını temsilen istihbarat başkanı KDP’li heyetin karşısında yerini almış görünüyordu. İstihbarat başkanının bu görüşmede işi ne diyenler çok oldu fakat ayrıntılara bakıldığında meselenin hiç de öyle olmadığını anlamak mümkün. Takip edenler zaten biliyor ama biz yine de hatırlatalım: Mesrur Barzani yıllarca KDP istihbaratının başındaydı ve şu anda da fiili olarak bu görevi yürütüyor. Şüphesiz KDP istihbaratı başka bazı devletler tarafından da destekleniyor fakat en fazla destek aldığı devletlerin başında Türkiye’nin geldiğini not etmemiz gerek. Hatta son yıllarda bu yapının tümüyle Türk devletinin kontrolüne girdiği, özellikle PKK’ye karşı faaliyetlerde Türkiye’nin eli kolu vazifesi gördüğü, birçok toplantıyı ortak yaptıkları, MİT’in KDP parastını doğrudan yönlendirdiği, fazlasıyla değerlendiriliyor.
Bu haliyle, görüşmenin katılanların kimliği, gerçekleşme biçimi göz önünde bulundurulduğunda zaten taraflar arası bir görüşme olmadığı anlaşılıyor. Yapılanı aile içi önemli bir toplantı olarak değerlendirmek daha doğrudur. Böyle olduğu içindir ki, oturma düzeninden katılımcısına kadar her şey ona göre planlanmıştır.
Bugünden bakıldığında daha iyi görülüyor ki, Türk devletinin ihtiyacı temelinde KDP’li heyetle bir araya gelinmiş ve yapılacak ‘operasyonun’ son hali konuşulmuştur. Zaten toplantı gerçekleştiği sıralarda ‘operasyonun’ hava ayağı başlamış durumdaydı. Toplantının hemen ertesinde de karadan saldırıların başladığını ve bu saldırılarda KDP’nin önemli bir rol üstlendiğini biliyoruz. Ki, sahadan gelen bilgiler KDP’nin her haliyle Türk ordusunun feryadına yetişmeye çalıştığını, Türk devletinin yanında saf tuttuğunu gösteriyor.
Dikkat edilirse, son dönemlerde Türk devletinin yönetiminden habire KDP’ye teşekkür ediliyor, övgüler diziliyor. Başta Erdoğan olmak üzere devletin ilgili yöneticileri KDP ile tam uyum içinde çalıştıklarını söylüyor ve bunu çok önemli bir gelişme olarak sunuyor.
Bu aşamada gözden kaçmayan bir husus da Türk milliyetçilerinin tutumu oluyor. Mesela, Türk milliyetçisi MHP’nin başındaki Bahçeli KDP’ye karşı herhangi bir değerlendirme- yorumda bulunmuyor. Neredeyse aylık olarak KDP’liler ile devletin ileri gelenleri görüşmeler yapıyor, bir araya geliyorlar fakat deyim yerindeyse Bahçeli’den çıt çıkmıyor. O Bahçeli ki, ‘Kürt yoktur, haliyle dili de, kimliği de yoktur’ diyor.
Belli ki, Bahçeli de KDP ile geliştirilen diyalogdan rahatsız değil hatta geliştirilmesinden yana. Bahçeli de devam eden görüşmelerin sadece ve sadece Türk devletine hizmet ettiği konusunda ikna edilmiş durumda. Akşener’in başında bulunduğu diğer milliyetçi parti için de benzer bir değerlendirme yapmak mümkün. Eskiden bu tür konularda ses çıkaran, itirazda bulunan Akşener de herhangi bir şey söylemiyor. Görülüyor ki, o da gidişattan memnun.
Siyasal literatürde açıklaması zor olsa da ‘Kürt milliyetçisi’ KDP ile Türk milliyetçisi MHP ve İYİP ortak bir noktada buluşmuş durumda.
Peki nasıl oluyor da Kürt yoktur diyen milliyetçi partiler KDP gibi güya Kürt milliyetçisi parti ile ilişkilerin sürdürülmesinden yana tutum sahibi oluyorlar ve Türk devletinin günübirlik olarak bu parti ile ilişkilerini ilerletmesine ses çıkarmıyorlar?
Cevabı basit! İstanbul’da basına servis edilen fotoğraf bu konuda yeterli cevabı veriyor. Türk milliyetçilerini bu fotoğraf ikna ediyor, dizginliyor. Onlar da görüyor ki, KDP ile ilişki taraflar arası bir ilişki olmayıp tamamen devletin kontrolündeki bir partiyle-yapıyla ilişki oluyor. Türk devleti ne dese, neyi öngörse onu yapacak, bunun dışına çıkmayacak bir parti söz konusu. Bundandır ki, AKP-MHP ilişkilerine göz yumuyorlar, görmezden geliyorlar. Kuşkusuz, Türk milliyetçilerinin KDP karşısındaki tutumları KDP’nin de ne kadar Kürt olduğunu gösteriyor. Fazla söze gerek kalmadan KDP Kürtlüğünün nasıl bir Kürtlük olduğunu açık ediyor.
Elbette, bu ilişkiler Kürt kamuoyunun da KDP gerçeğini daha fazla görmesini sağlıyor ve öfke yaratıyor. Türk milliyetçileri ile bu düzeyde ortaklaşan KDP’nin Kürde düşmanlığı tepkileri büyütüyor. İşte, en son, Kürt demokratik siyasetinin makul yüzü Ahmet Türk bile var olan durumu ihanet olarak değerlendirdi ve halka duyarlılık çağrısı yaptı. Hiç kuşku yok ki, KDP tarihsel rolüne uygun şekilde hareket ediyor ve Kürt halkının geleceğini tehlikeye atıyor. O halde buna karşı durmak da her Kürdün birinci görevi oluyor.