Seydi Fırat
Türkiye 14 Nisan günü Başurê Kurdistan’ın Zap, Metina ve Avaşin alanlarına havadan yoğun bir operasyon başlattı. 17 Nisan’da bunu kara operasyonuna dönüştürdü. Bir yıl öncesinde de 23 Nisan 2021’de yine aynı kapsamda bu alanlara yönelik bir operasyon başlatmış, yıl içinde sürmüş, başlattığı operasyonun ağır bir çıkmaza girmesi ve başarısızlıkla sonuçlanmasından dolayı iktidar bazı alanlarda operasyon güçlerini geri çekmek durumunda kaldı.
Bu son operasyon ağırlıklı olarak Rusya-Ukrayna savaşının ortaya çıkardığı konjonktüre, KDP’nin yoğun teşviki ve desteği üzerinden geliştiğini söylemek abartı sayılmaz.
AKP-MHP iktidarının 2016’dan bu yana Kürdistan’ın diğer parçalarına ve Kürtlerin yerleşim yerlerine yönelik sürdürdüğü savaş konseptinin yarattığı yıkım son derece büyük.
Türkiye’nin savaş ve işgal saldırılarının yol açtığı yıkım Uluslararası Bağımsız Araştırma Komisyonları’nın raporlarına da yansıdı. BM Suriye Bağımsız Araştırma Komisyonu, Türk ordusu ve bağlı güçlerin Efrîn’de, Serêkaniyê’de ve diğer Kürt yerleşim yerlerinde uygulamalarını savaş suçu, insanlığa karşı suçlar olarak tanımladı. Yüzbinlerin göçertilmesi, talan, işkence, asimilasyon, kadınlara tecavüz temel ve süreklileştirilmiş uygulamalar olarak raporlarda detaylı biçimde yer verilmekte. Ve suç uygulamaları tüm yoğunluğu ile sürüyor.
Yine bu süreçte Başurê Kurdistan’a yönelik hava ve kara saldırılarında yüzlerce köy boşaltıldı. Köylülere işkence, mallarına el koyma, zorla göçertme rutine dönüşmüş durumda. Yine Şengal’de hastaneleri bombalama, Maxmur Mülteci Kampı’nı bombalama saldırganlığı ve vahşeti defalarca sergilendi. Tüm bu vahşi uygulamaların, insanlık dışı uygulamaların, barbarlık seanslarının altındaki temel dürtü Kürt Soykırımı’nı tamamlama dürtüsüdür. Bir diğer hedefi ise bölgeyi yeniden sömürgesi durumuna sokma planıdır. AKP-MHP iktidarı bir Neo İttihati Terakki iktidarıdır ve halklara yönelik uygulamaları da İttihati Terakki tasavvurundadır.
Savaşa ve operasyona karşı bir tutum, bir duruş sergilemeyen kim olursa olsun, insanlığın temel değerlerine yönelik bir tezatlık içinde.
Maalesef savaş ve operasyonlar Kürt halkına yönelik olunca bir suskunluk hali, bir görmezlikten gelme hali, bir yasa biçiminde ruhlarda ve zihinlerde adata otomatik olarak yer ediniyor.
Rusya’nın Ukrayna saldırısında savaş karşıtı, işgal karşıtı, insan hakları, halkların hakları savunucusu kesilenler konu Kürtlere yönelik operasyon, savaş ve katliam uygulamalarına yönelik tutum almaya gelince, tüm takatleri kuruyor. Savaş karşıtlığı, işgal karşıtlığı, halkların haklarını savunma duruşları uçup gidiyor. AKP-MHP iktidarının bundan aldığı güçle saldırganlığını sürdürebiliyor, en yıkıcı faturayı topluma ve emekçi kesime yüklemekten çekinmiyor. İktidarın içe yönelik baskı ve sömürü politikası dışa yönelik işgal ve savaş politikası Türkiye’nin demokrasi dinamikleri mücadeleci bir tutumla boşa çıkarabilirler.