Bölgeyi yakından takip eden gazeteci Erdoğan Altan, AKP-KDP’nin ortak operasyonunda yaşananları anlattı: KDP, Türkiye ile birlikte bölgede tamamen hakimiyet sağlama, ‘Yeşil’ alan denilen bölgede YNK ve diğer partileri tamamen etkisizleştirme, Irak genel siyasetinde güçlü söz sahibi olmak istiyor
AKP’nin Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) ortaklığında Federe Kürdistan Bölgesi’ne yönelik 17 Nisan’da başlattığı operasyon, bölgede şiddetli çatışmalarla devam ediyor. AKP-KDP ortaklığının fotoğrafının Ankara’da verilmesinin ardından 17 Nisan’da “Pençe-Kilit” dıyla başlatına operasyona KDP hariç Federe Kürdistan Bölgesi ve Irak’ta bulunan siyasi partiler ve sivil toplum örgütleri ile halkın tepkisi giderek büyüyor.
AKP’nin 10 Şubat 2021’de Garê’ye yönelik başlattığı ve yenilgi itirafında bulunduğu saldırının ardından 2021 tarihinde 23 Nisan’ı 24 Nisan’a bağlayan gece bu kez Zap, Avaşîn ve Metîna bölgesinde operasyon başlattı. KDP’nin desteğiyle bölgeye yerleşmek istese de Ankara’nın hazırladığı plan sonuç alamadı. Geçtiğimiz yıldan bu yana KDP ortaklığıyla Federe Kürdistan Bölgesi’nde devam eden operasyonların bölgeye yansımalarını, KDP politikalarını ve operasyonu, bölgedeki gelişmeleri yakından takip eden gazeteci Erdoğan Altan anlattı.
Bugün Türkiye’nin sınır ötesi saldırılarına dahil olan KDP, ilk olarak Zînî Wertê’ye güç kaydırmakla bunun sinyallerini vermişti. Zînî Wertê’de planları reddeden KDP, bugün Zap, Avaşîn ve Metîna’ya yönelik operasyona bizzat dahil oldu. Zînî Wertê’den Zap, Metîna ve Avaşîn’e neler yaşandı?
Aslına bakarsanız, KDP Zînî Wertê planlarını reddetmedi. Sadece Irak genelinde, bölgede bulunan İran, YNK vb. aktörler, etkenler ve halkın tepkisinden dolayı planladıkları gibi gitmediği ve çark ettiği için reddetmiş gibi görünmeye çalıştı. Ama yine de istihbarati bilgileri sağlama, HPG’nin bulunduğu bölgelerde kurdukları birçok askeri noktalara TSK askerleri ve MİT elemanlarını yerleştirdi. HPG’lilerin güzergahlarının bulunduğu alanlarda halkı sindirme politikasının yanı sıra basın-yayın kuruluşlarında algı yaratma faaliyetlerini aralıksız sürdürdü. Söz konusu durum, fiyaskoyla sonuçlanan Garê operasyonunda da devam etti. En son 23 Nisan 2021’de başlatılan Metîna, Avaşîn ve Zap bölgelerine yönelik operasyonun ilk haftasından sonra KDP, tüm Kürt halkı ve dostlarının tepkilerine rağmen tam destek vermeye devam etti. Çünkü TSK operasyonu sırasında Ankara’da yapılan planlama çerçevesinde karadan tüm bölgeye girerek, tamamen hakimiyet kurmayı hedefliyordu. Ancak ilk haftasında TSK generalleri ve basınında ‘Helikopterlerimizin tekerlekleri bile yere değdiremiyorduk’ itiraf niteliğindeki açıklamalarına yansıdığı gibi bir hezimet yaşandı.
Ne planlandı, nasıl sonuçlandı?
Türkiye, Federe Kürdistan Bölgesi’ne yönelik bir bütünen işgal etme konsepti temelinde başlattığı saldırılarını, KDP’nin özel güçlerini sahaya sürerek tamamlamaya çalıştı. İlk olarak Behdînan bölgesinde başlatılacak olan bölgeyi çembere alma operasyonunun aşamaları vardı. Bunların birincisi; Şexan, Etruş, Bergare ve Akrê bölgesi, ikinci aşama; Zinî Wertê, Sidekan bölgesi, üçüncü aşama; Bamerne, Amediye ve Barzan bölgesi, dördüncü aşama; Behdinan-Kandil hattını birbirinden koparma, beşinci aşama; Garê’yi tümden kuşatma ve Kandil dahil tüm bölgeyi hakimiyet altına almaktı. Ancak tüm bu plan çerçevesinde yapılan saldırılar HPG’lilerin karşılık vermesiyle ilerleme sağlayamadı.
Sınır hattında sonuç alınamayınca bu defa Federal Kürdistan Bölgesi’ndeki Zaxo, Amediye ve Duhok kent merkezlerinden yani içten doğru saldırılar yapılmaya başlandı. Türkiye KDP’ye bağlı özel güçlerin kurdukları noktalar üzerinden Metîna, Avaşîn ve Zap bölgelerine girmeye çalıştı. Tüm bu hareketlilik ve saldırılar sürecinde TSK ve bağlı güçler sürekli darbe alıyordu ve bir ilerleme sağlayamıyordu.
Metîna, Avaşîn, Zap bölgelerine yönelik operasyon geçen bir yıl içinde hava saldırıları ve KDP’nin sağlamış olduğu istihbari bilgiler üzerinden İHA, SİHA ve F-16 savaş uçaklarının bombalamalarıyla devam etti. Tüm özel savaş teknikleri, havadan ve karadan yapılan saldırılarda her türlü uluslararası savaş sözleşmelerinde yasaklı olan kimyasal silahlar vb. yöntemler ile bugüne kadar gelindi. Yeni bir operasyonmuş gibi gösterilen durum, sanki HPG karşısında yenilmemiş ve o bölgeyi aşan daha geniş bir saldırı şeklinde gösterilmeye ve yansıtılmaya çalışılıyor. Ama aslında söylendiği gibi yeni bir operasyon değil.
AKP-KDP’nin Kürtlere yönelik operasyonda sağlanan işbirliğiyle ne amaçlanıyor?
Türkiye ve ABD’nin, PKK’yi tasfiye planı olan ‘Çökertme Planı’nın özü, Sri Lanka Modeli adını verdikleri bir yöntemle saldırarak, tümüyle tasfiye etmeyi içermektedir. Türkiye neredeyse tüm ekonomik imkanlarını savaşın hizmetine soktu, bu amaçla en üst düzeyde ulaştığı teknik imkanları kullanarak, tasfiye politikasını devreye koydu. KDP, istihbarat yapılanması olan Parastin’la oluşturduğu gözlem noktaları, karakollar ve ajan ağı ile her türlü istihbarat desteğini sundu ve sunuyor. KDP, Türkiye ile birlikte bölgede tamamen hakimiyet sağlama, YNK denetiminde olan ‘Yeşil’ alan denilen Süleymaniye, Halepçe ilçeleri ve Kerkük’e kadar olan bölgeyi de YNK ve diğer partileri tamamen etkisizleştirmek ile Irak genel siyasetinde güçlü bir şekilde söz sahibi olmak ve iktidarcı politikalarını sürdürmek istiyor. Ancak ne var ki Türkiye’nin sınır ötesinde ilerleyememesi ve bölge halkında KDP politikalarının teşhir olmasıyla yalnız kaldı.
Zînî Wertê’de Türkiye PKK’yi, KDP de YNK’yi gerekçe gösteriyordu. Bugün KDP politikasında neler değişti?
Değişen pek bir şey olduğunu söyleyemeyiz. Türkiye ile ilişkileri deşifre olan KDP, büyük bir güç kaybetti ve artık var olan dar bir iktidar ve sermayelerini kaybetmemek için çabalıyor. Bunun için Irak Cumhurbaşkanlığı’na aday çıkarmaması gerekirken, aday çıkardı. Israrla cumhurbaşkanlığı adayı çıkarmasının nedeni, AKP-MHP iktidarının KDP üzerinden cumhurbaşkanlığını elde ederek; ilk defa Irak merkez yönetimi ve güçlerini Federe Kürdistan’da Türkiye’nin yaptığı operasyonlara resmi bir şekilde katmış olmaktı. Bu planın uygulanması için İran devleti, Irak, diğer ülke devletleri, Şii ve Sunni güçleri ile bir görüşme trafiği yaşandı ve bu görüşmelerde istediği sonuca ulaşamadı.
Sonrasında 23 Nisan 2021’de Türkiye Zap, Metîna ve Avaşîn’e yönelik askeri operasyon başlattı. Operasyonun sonucu açıklanmadı ama yeni bir operasyon başlatıldı. 23 Nisan’da başlayan operasyonun akıbeti ne oldu?
Türkiye, 23 Nisan 2021 tarihinde başlattığı Zap, Metîna ve Avaşîn bölgelerine yönelik askeri operasyonu uluslararası savaş hukukunda yasaklı olan tüm silahlara rağmen bir ilerleme sağlayamadı. Operasyon sırasında verdiği kayıplar, HPG güçlerinin karşılık vermesi ve KDP’nin desteğiyle yakın yerlere kurduğu noktalara konuşlanan askerlere yönelik yapılan eylemler karşısında Bamernê ve diğer askeri üslere geri çekilmek zorunda kaldı. Bunu kendileri dahi itiraf etti. Operasyonun sonucunu bile açıklayamadılar.
KDP’nin istihbarat desteği Kürt kamuoyu tarafından biliniyordu. Tepkilere rağmen 5 Haziran 2021’de KDP Metîna’ya sevkiyat yapmaya başladı, sonrasında HPG’lilere pusu kurarak, saldırılara dahil oldu. Bugün saldırılara bizzat dahil olması bölgede nasıl karşılandı?
KDP’nin bu saldırılara katılması bölge halkı tarafından aynı zamanda Türkiye’nin Kürt halkını yok etme politikasına dahil olduğu şeklinde okunuyor ve tam anlamıyla ‘ihanet çizgisi’ olarak belirtiliyor. Peşmerge Ortak Güçleri sorumlusunun ‘KDP, Maxmur bölgesinde 300 metre KDP peşmerge noktasına yakın olan DAİŞ çetelerini bırakarak, güçlerinin tümünü gerilla güçlerine karşı seferber etmesi Kürt halkının nasıl bir çıkarı olabilir’ şeklindeki açıklaması, aslında tüm her şeyi ortaya koyuyor. Hem bölgede hem de dünyanın birçok yerinde operasyonlara karşı eylemler gerçekleşti. Operasyon ardından Fetih Koalisyonu, Chrisian Peacemaker Teams (Hristiyan Barış Grubu-CPT), Irak Parlamentosu, Kürdistan Yurtseverler Birliği (YNK), Sadr Hareketi Lideri Mukteda Es Sadr, Goran Hareketi Grubu, Arap Birliği Genel Başkanı Ahmed Ebu Gay, Kürdistan Ulusal Kongresi (KNK), Türkiye’nin operasyonlarına tepki gösterdi.
Yine Irak Cumhurbaşkanı Berhem Salih, Türkiye’nin sınır ötesi operasyonunu ‘ulusal güvenlik için açık tehdit’ olduğunu belirtti. Irak Hizbullahı Türkiye’nin bölgedeki operasyonuna karşı eylem çağrısı yaptı. Kısacası tüm bölge operasyonlara karşı.
Nêçirvan Barzani ve Mesrur Barzani’nin Ankara ziyaretleri ardından verilen fotoğraflarla birlikte “vali” tanımlaması yapıldı. Federe Kürdistan Bölgesi’nde siyaseten nasıl karşılanıyor bu durum?
TSK ve MİT, Federe Kürdistan Bölgesi’nde istediği şekilde askeri, istihbari, ekonomik ve idari anlamda hareket ediyor, gözaltı yapabiliyor, soruşturmalara katılabiliyor, istediği köyü boşaltabiliyor vb. her türlü uygulamalara KDP’nin kendisi çanak tutuyor. Son görüşmelerde kamuoyuna yansıyanlar Nêçirvan ve Mesrur Barzani’nin birer vali ve hakimiyeti altındaki bölgelerde Türkiye’nin birer vilayetleri gibi görünüyor ve bir an önce bu durumdan çıkılması için ciddi tepkiler olduğunu söyleyebiliriz. Hatta son Mesrur Barzani’nin İstanbul’da baş köşede Erdoğan ve yan tarafından Barzani’nin karşısında Hakan Fidan’ın oturuş şekli, son operasyonlara katılma konusunda kendisi, babası Mesud Barzani ve KDP içindeki sermayedar sınıfın yalnız kaldıklarının tekmilini verdiği yönünde yorumlar yapıldı.
1983’ten bu yana sınır ötesi operasyonlar sürüyor. Bugüne kadar sonuç alınmadı, nitekim “Tereyağından kıl çeker gibi çekildik” itirafları dahi yapıldı. Türkiye bu operasyondan sonuç alır mı?
Türkiye, 2016 yılından sonra çok derinlikli bir politika devreye koydu. Neo-Osmanlıcılık politikalarını, Kürt kazanımları ve Kürtlere yönelik saldırılarla sürdürmek isteyen Türkiye, Misak-ı Milli sınırlarının işgali ile Suriye ve Irak’ı da kendi kontrolüne almak istiyor. Osmanlı hayaliyle sınır ötesi operasyonlarını sürdüren AKP-MHP iktidarı savaşı derinleştirerek, yürütmek istedikleri tasfiye planını sürdürüyor. Kürt sorununda yeniden çatışmalı süreci devreye koyan iktidar, özellikle içerde yaşadığı hezimeti sınır ötesi operasyonlarda başarı kazanma planlarıyla sürdürmek istiyor. En son Garê’de alınan yenilgi, 23 Nisan 2021’deki operasyon sonrasında yapılan seçimlerde alınan başarısızlığını yeni seçimlerin yaklaşmasıyla bu operasyonla telafi etmeye çalışıyor. Kürt halkına yönelik devreye konulan Çöktürme Planı’nın bir parçası olan bu operasyonda da KDP ortaklığıyla Ortadoğu’da güç olmayı hedefliyor. Ancak Türkiye’de bugüne kadar benzer politikaları birçok iktidar devreye koydu. Sınır ötesi operasyonlarla, Kürt sorununda çatışmalı politikalarla sonuç almaya çalıştı. Son 50 yıllık sürece baktığımızda ne AKP-MHP ittifakı ne de daha önce Türkiye’nin operasyonlarına dahil olan ve bugün de ortaklığını sürdüren KDP çizgisinin kazanması mümkün görünmüyor.
*
Tereyağından kıl çeker gibi…
Kim kazandı, kim kaybetti?
Şimdi de sanki yeni bir operasyonmuş gibi bir saldırı başlattıklarını yansıtmaya çalışılıyor. Diyelim ki onların yansıtmaya çalıştığı yeni bir operasyon var. Zap şahsında Metîna, Avaşîn’e yönelik 1997 yılının Mayıs ayında onbinlerce asker ve korucunun katıldığı ‘Çekiç Harekatı’ adı verdikleri operasyonda TRT kanalında TSK subayı Zap’ı göstererek, ‘PKK’nin kalbindeyiz’ şeklindeki sözleri ve görüntüleri yayınlandı. Bu görüntülerden hemen birkaç gün sonrası PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın MED TV’deki bir programa katılarak ‘Zap’a girmek mi zor çıkmak mı?’ şeklindeki sözlerini hatırlarsak; o sözleri söyleyen subaylar, helikopterlerin düşürülmesi, TSK kayıplarını ve nasıl geri çıkmak zorunda kaldıklarını açıklamıştı. İkincisi ise 21 Şubat 2008’de yine on binlerce askerin, gelişmiş askeri silahlar ile başlatılan Zap operasyonu, sadece 9 gün sonra Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt ‘Tereyağından kıl çeker gibi çekildik’ sözleriyle yenilgilerinin itirafı niteliğindeki açıklamasıyla son bulmuştu. Üçüncüsü 23 Nisan 2021 tarihindeki Zap, Metîna ve Avaşîn bölgelerine yönelik operasyonun üzerinden birkaç hafta sonrası TSK subayları ‘Bizim helikopterlerin tekerlekleri yere bile değmedi’ şeklindeki sözleri, kim kaybetti kim kazandı sorusunun cevabını veriyor. Eğer aynı bölgeye yeni bir saldırı iddia ediliyorsa, o zaman Zap şahsında üç kez kaybeden Türkiye için dördüncü yenilgi yolda.
Sözü edilen paramiliter güçlerin sınır ötesine sürülmesinin ardından geçen bir yılda, şu ana kadar geri çekildikleri yönünde bir bilgi yok. Bu da bu güçlerin TSK askerleri, peşmergeler ile birlikte savaşa sürüldüklerini gösteriyor. Hatta son aylarda bu paramiliter grupların subay konumundaki kişileri gruplar halinde Şırnak’ın 172. Zırhlı Tugayı ile Diyarbakır merkeze bağlı askeri karargahlarda eğitilip-donatıldığı yönünde bilgeler de var.
Özgür Paksoy/MA