Özgür Basın Geleneği, hakikatte ısrar ve başarı azmiyle mücadelesini devam ettiriyor. İlk günkü gibi…
Serdar Altan/Dosya-2
“Kürtlerin yarısı bile etmeyen Ermeniler ve Türkler [Romlar] niçin gazete sahibi olabiliyorlar ve her şeyden dünyayı haberdar edebiliyorlar da Kürtler edemesinler?”
Mîqdet Mîdhet Bedîrxan bu sözleri söylerken bir gerçeği de dile getirmeye çalışıyordu. Aslında Kürtlerin diğer halklardan aşağı kalır yanı yoktu. Öyleyse onlar da kendini özgürce ifade edebilmeliydi. Onların da gazeteleri, dergileri, kitapları olmalıydı. Bu en tabii ve olması gereken haklarıydı.
İlk bölümde daha çok Kürdistan gazetesi sonrası ortaya çıkan Kürt basın kuruluşlarını ve Özgür Basın Geleneği’nin öncülerinden Welat ve Azadiya Welat gazetelerini etraflıca anlatmaya çalıştık. Burada bir virgül koyup yeniden 90’lı yıllara, yani Özgür Gündem’li yıllara dönmekte yarar var. Tabii günümüze inatla nasıl geldi bu gelenek bunu da irdelemeye çalışacağız…
İlk günlük gazete…
Haftalık çıkan ve Yeni Ülke ile artık bir ivme kazanmış Özgür Basın’ın günlük yayına geçişi artık kaçınılmaz bir hal almıştı. Bir yandan baskılar ve kapatmalar, diğer yandan Kürtlerin kendilerini, mücadelelerini, yaşadıkları zulmü dünyaya duyurma çabası. Kürt gazeteciler bu gerçekliğin sorumluluğuyla hareket etmeli ve halkı habersiz bırakmayacak, günü gününe, anı anına her eve girebilecek bir gazeteyi halkla buluşturmalıydı. Öyle de oldu…
30 Mayıs 1992’de Özgür Gündem gazetesi yayın hayatına başladı. Birçok tanınmış kalemi bünyesinde barındıran bir gazeteydi Özgür Gündem. Gazete 1993 yılında yayınına ara verirken, 580 sayısının 486’sına dava açılmış, birçok kez günlük kapatma kararı çıkarılmıştı.
Yayın hayatına ara veren Özgür Gündem, 26 Nisan 1993’te Gurbetelli Ersöz’ün genel yayın yönetmenliğinde yeniden yayına başladı. Bu aynı zamanda Türkiye’ye de günlük bir gazeteyi yöneten ilk kadın Genel Yayın Yönetmeni’nin yürüttüğü bir gazeteydi.
Gazete 10 Aralık 1993’te, yani tam da İnsan Hakları Günü’nde yüzlerce polis tarafından basıldı ve çalışanları gözaltına alındı. Bazı çalışanlar serbest bırakılırken, Gurbetelli Ersöz ve kurumun İdari Müdürü Ali Rıza Halis, tutuklanarak Bayrampaşa Cezaevi’ne konuldu.
‘Bu ateş sizi de yakar!’
Özgür Gündem yönetiminin fiilen dağıtılmasının ardından Özgür Ülke, 28 Nisan 1994’te yayına başladı. Ancak her şekilde yoluna devam etmeyi başaran Kürt basını yeniden hedef olacak ve “susturulmak” istenecekti. Sonradan ortaya çıkan belgelerle de kanıtlandığı gibi dönemin başbakanı Tansu Çiller’in emri ile 3 Aralık 1994’te gazetenin merkezi ve iki bürosu eş zamanlı olarak bombalandı. Gazetenin idari çalışanı Ersin Yıldız şehit düşerken, 21 çalışan da yaralandı. Sonraki gün “Bu ateş sizi de yakar” manşetiyle okura ulaşan gazete, aynı zamanda direngenliğin ve mücadele azminin abidesi olarak dimdik ayakta olduğunu hissettiriyordu adeta. Tabii baskılar sadece bombayla yok etme girişimi değildi. Gazetenin toplam 247 sayısından 220 sayısı hakkında toplatma kararı verildi. Açılan davalarda gazetenin 7 yazı işleri müdürü tutuklandı. Ve gazete, 2 Şubat 1995’te yani daha bir yılını doldurmadan “Özgür Gündem’in devamı olduğu” gerekçesiyle mahkeme kararıyla kapatıldı.
Kapatma, sansür, dava, ceza…
Onlarca kez kapatılan Özgür Basın kurumları yeni bir süreçle karşı karşıyaydı. 13 Nisan 1995’te Yeni Politika yayına başladı. Ömrü sadece dört ay olsa dahi birçok muhabiri gözaltına alındı, tutuklandı. Özgür Ülke’nin devamı olduğu gerekçesiyle 16 Ağustos 1995’te kapatıldı.
Ardından sırasıyla 7 Ekim 1995’te haftalık Özgür Yaşam, 12 Aralık 1996’da günlük Demokrasi, 7 Temmuz 1997’de Ülkede Gündem, 18 Nisan 1999’da Özgür Bakış, 27 Mayıs 2000 tarihinde 2000’de Yeni Gündem, 23 Nisan 2001’de haftalık Yedinci Gündem gazeteleri Özgür Basın Geleneği’nin sürdürücüsü gazeteler olarak yayımlandı. 2003 yılında bir kez daha Özgür Gündem’li isimlere dönüş sağlandı ve 2 Eylül 2003 tarihinde Yeniden Özgür Gündem gazetesi yayım hayatına başladı. Ardından 1 Mart 2004’te Ülkede Özgür Gündem yayına başladı.
Daha sonra yine sırasıyla 16 Kasım 2006’da Toplumsal Demokrasi, 17 Ocak 2007’de Gündem, 9 Mart 2007’de sadece dört gün yayımlanabilen Yaşamda Gündem, 19 Mart 2007’de Güncel, 17 Ekim 2007’de Gerçek Demokrasi, Yaşamda Demokrasi, haftalık Toplumsal Demokrasi, 5 Kasım 2007’de haftalık Yedinci Gün, 1 Aralık 2007’de haftalık Haftaya Bakış, 31 Mart 2008’de sadece bir sayı yayımlanabilen haftalık Öteki Bakış, 14 Nisan 2008’de haftalık Yeni Bakış, 19 Mayıs 2008’de günlük yayımlanan Alternatif, 28 Mayıs 2008’de Gelecek, 30 Eylül 2008’de Özgür Ülke, 3 Ekim 2008’de Gerçek, 18 Ekim 2008’de haftalık Ülkeye Bakış, 22 Ekim 2008’de haftalık Yeni Mezopotamya, 27 Ekim 2008’de haftalık Politika, 8 Kasım 2008’de haftalık Analiz, 29 Kasım 2008’de haftalık Ayrıntı, 20 Aralık 2008’de Özgür Yorum gazeteleri yayımlandı.
Özgür Gündem yeniden doğdu
Bu süreçte, çıkarılan günlük ve haftalık gazetelerin hemen hemen hepsine ilk sayısında 30 günlük kapatma cezası verildi. Ancak, inatla gazeteler çıkarılmaya devam edildi.
19 Ocak 2009’da Günlük gazetesi yayına başladı ancak Özgür Gündem ismine geri dönme talepleri üzerine Günlük gazetesi 3 Nisan 2011’de yayınına son verirken, 4 Nisan 2011’de Özgür Gündem yeniden doğdu. Gazete yine bir ilke imza atarak eş genel yayın yönetmenliğini başlattı. Hüseyin Aykol ve Eren Keskin eş genel yayın yönetmenleri olarak bu tarihi sorumluluğu üstlendi.
20 Aralık 2011’de birçok merkezde eşzamanlı başlatılan operasyon sonucu çok sayıda Kürt gazetecinin evi ve işyeri basıldı. KCK Basın Davası olarak tarihe geçen bu operasyonda basılan kurumlar arasında Özgür Gündem gazetesi de vardı. Onlarca gazetecinin gözaltına alındığı operasyon sonrası gazete Atılım ve Evrensel çalışanlarının dayanışmasıyla Atılım gazetesinin bürosunda 4 sayfa halinde baskıya gitti. Ertesi gün “Biz buradayız” manşetiyle çıkan Özgür Gündem zorbalara adeta meydan okuyordu.
Baskı arttı ama susmadı
Baskılar giderek artıyordu, yayımlanan her haber tehlike olarak görülüyor, gazetenin neredeyse tüm sayılarına davalar açılıyordu. Bunun üzerine 3 Mayıs 2016’da, yani Dünya Gazeteciler Günü’nde “Nöbetçi Genel Yayın Yönetmenliği” kampanyası başlatıldı. Onlarca gazeteci Özgür Gündem’le dayanışmak amacıyla nöbetçi yayın yönetmenliği yaptı ve dayanışmayı büyüttü. Ancak, bu dayanışmayı da kırmaya yeminli iktidar, bu kervana katılan hemen hemen tüm gazetecilere davalar açtı, bazıları tutuklanarak cezaevine atıldı.
Gazete 16 Ağustos 2016’da yüzlerce polis eşliğinde basıldı, binası dağıtıldı, 24 çalışanı gözaltına alındı. Gazetenin Sorumlu Yazı İşleri Müdürü İnan Kızılkaya ve Genel Yayın Yönetmeni Zana Kaya ile Danışma Kurulu’ndan yazar Aslı Erdoğan ve dilbilimci Necmiye Alpay da tutuklanarak cezaevine kondu.
Gazetenin kapatılması üzerine 23 Ağustos 2016’da Özgürlükçü Demokrasi yayın hayatına başladı. Gazete ancak iki yıl yayın yapabilirken, önce gazetenin basıldığı matbaa sonra gazetenin kendisi basıldı. 28 Mart 2018’de gazeteye kayyum atandı, 3 Nisan’da gazetenin çalışanlarının evleri basıldı, gözaltına alındı, tutuklandı. Gazetenin yayınına ise 8 Temmuz’da çıkarılan KHK ile son verildi, mal varlığına el konuldu.
Gazeteciliğin yüz akı diyebileceğimiz Özgür Basın Geleneği tüm baskılara, zorlamaya, davalara, cezalara, saldırılara karşı durdu, yılmadı, durmadı, direndi. Ve geldiğimiz aşamada bu gelenek 25 Mayıs 2018’de yayın hayatına başlayan Yeni Yaşam gazetesiyle devam ediyor.
Ajanslarla yeni bir soluk
Kürt gazeteciliği ve mücadele tarihi elbette sadece yazınsal alanla sınırlı kalmadı. Aynı zamanda haber ajansları ve görsel yayıncılık da bu mücadele içerisinde önemli bir yere sahip.
Her ne kadar devletin zulmünden nasibini alsa da ajansçılık konusunda önemli çalışmalara imza atıldı. DEM Ajans, Mezopotamya Haber Ajansı (MHA) ve Dicle Haber Ajansı (DİHA) bu serüvende önemli bir yere sahip. Yine sürgünde kurulan ve yayıncılık yapan ilk iki ajanstan sonra Kürdistan ve Türkiye’nin Özgür Basın Geleneği’nden gelen ilk ajansı olan DİHA, “Gerçeklerden Asla Taviz Verilmez” şiarıyla 2002 yılında kuruldu. Ajans, kuruluşundan hemen sonra devletin karanlık yüzünü deşifre eden önemli haberleriyle gündem yaratmayı başardı. Yayın hayatını sürdürdüğü 2016 yılına kadar da çizgisinden taviz vermedi. Kanun Hükmünde Kararname ile kapatıldıktan sonra kurulan Dihaber de benzer akıbete maruz kaldı. Haber ajansı alanında oluşturduğu gelenek bugün dört parça Kürdistan ve diasporada; Fırat Haber Ajansı, Hawar Haber Ajansı, Rojnews, PİRHA ve Mezopotamya Ajansı’yla sürüyor.
Kadın gazeteciliğinde çığır
Tabii Kürt gazeteciliği ve ajansçılığında kadının yarattığı değerleri özellikle vurgulamakta yarar var. 90’lı yılların yazılı basınında da ilkleri başaran Kürt kadın gazeteciler, 8 Mart 2012 tarihinde yani Dünya Kadınlar Günü’nde “Eril basın dilini değiştirmeye geliyoruz” şiarıyla kurdukları JINHA ile kadın gazeteciliğinde önemli bir yere sahip oldu. DİHA gibi 29 Ekim 2016 tarihinde Kanun Hükmünde Kararname ile kapatılan JINHA’nın ardından geleneğin sürdürücüsü ŞÛJIN ajansı oldu. ŞÛJIN’ın kapatılmasının ardından ise JinNews bayrağı devraldı ve halen bu alandaki en iddialı yayın kuruluşlarının arasında yer alıyor. Ayrıca son yıllarda Ortadoğu ve bütün dünyaya kadının rengini yansıtmayı amaç edinmiş NûJinha ajansı da kadın gazeteciliği açısından kazanılmış önemli bir mevzi konumunda.
Ve televizyon yılları: Med TV
Kürtlerin ve Kürt gazeteciliğinin son 25-30 yıllık süreçte belki de en önemli kazanımları görsel alanda yarattıkları değerler oldu. Kürt televizyonculuğunun bu anlamda kayda değer bir tarihe sahip olduğunu söyleyebiliriz. Yazılı basının boğulmaya çalışıldığı bir süreçte Kürt medyası Med TV ile tarih sahnesine çıktı. 30 Mart 1995 tarihinde Londra’da kurulan Med TV, ilk Kürt televizyonu olarak bu alanda önemli bir yere sahip oldu. Kürtler artık kendi dillerinde şarkı söyleyen sanatçıları, kendilerini savunan politikacıları, seslerini duyurmaya çalışan gazetecileri görüyor, kendi dillerinde bir yayıncılığa tanık oluyorlardı. Belki en fazla propaganda kasetlerinde görme şansı buldukları önderlerini artık rahat bir şekilde televizyon ekranlarından izliyorlardı. Kürt halkı ve dünya halkları bu televizyon sayesinde Kürdistan gerçekliğini çarpıcı bir şekilde görmeye başlamıştı. Kürdistan’da ve Kürtlerin yaşadığı her yerde çatılarda uydu yayınını sağlayan çanak antenler, adeta Kürdün yeni mevziisi görünümündeydi. Bu mevziyi düşürme çabası içerisinde olan yasakçı devlet zihniyeti, sayısı yüzbinleri, milyonları bulan bu yeni dönem teknolojik aletlere yenik düşüyordu.
Bitmeyen baskı, yılmayan gazetecilik
1999 yılında PKK Önderi Abdullah Öcalan’ın uluslararası bir komplo sonucu Türkiye’ye getirilişinden sonra Med TV de hedef haline geldi ve 23 Nisan 1999 tarihinde lisansı iptal edilerek kapatıldı. Ancak bu saldırı dalgası Kürt medyasını durduramadı. Hemen ardından kurulan Medya TV de Fransa hükümeti tarafından 2004 yılında kapatıldı. Aynı yıl Danimarka’da Roj TV kuruldu. Ancak o da Türkiye’nin yoğun baskıları sonucu 2013 yılında kapatıldı. Daha sonra kurulan Med Nuçe TV, News Channel TV, Newroz TV, MMC kanalları da çeşitli gerekçelerle kapatıldı. Bu kapatma ve lisans iptal kararları aynı zamanda Avrupa ülkelerinin Kürtler konusundaki ikiyüzlülüğünü ortaya koyuyordu.
Bu süreçte sürgünde yayıncılığını sürdüren Kürt medyası, Kürdistan’ın diğer parçalarında da televizyon kanallarının kurulmasıyla daha da büyüdü. Kuzey Kürdistan’da da 2010 yılından sonra Özgür Basın Geleneği’ne bağlı İMC TV, TV10, Gün TV, Van TV, Jiyan TV, Azadi TV gibi ulusal çapta yayın yapan televizyon kanalları kuruldu. Ancak 2016 yılında tüm bu kanallar çıkarılan Kanun Hükmünde Kararname ile kapatıldı.
Günümüzde Kürt medyası Sterk TV, Medya Haber TV, Med Muzîk TV, Çira TV, Aryen TV, Can TV, Ronahî TV gibi birçok kanal aracılığıyla görsel yayıncılığını başarılı bir şekilde sürdürüyor.
İlk kadın televizyonu: Jin TV
Tabii hem gazeteler hem de ajanslar konusunda özel vurgu yaptığımız kadın gazetecilik ve yayımcılığının görsel alanda da ilkleri oldu. Kürt kadın gazeteciler dünyada bir ilki gerçekleştirdi ve yayımcılığını sadece kadınların yaptığı Jin TV kanalını kurdu. 8 Mart 2018 tarihinde “Kadının Sesi Yaşamın Yüzü” sloganıyla yayın hayatına başlayan Jin TV, dört parça Kürdistan ve dünyadan kadının tüm renklerini ekranlarına yansıtarak başarılı bir yayımcılık yapmakta.
Geldiğimiz aşamada Kürt gazeteciliği artık dijital medyada da hatırı sayılır bir yere sahip olmaya başladı ve bu alandaki dönüşümü yakalama uğraşı içerisinde.
Özgür Basın şehitleri
Kürt gazeteciliği ve Özgür Basın Geleneği tarihi boyunca her türlü baskı ve zora maruz kaldı. Özellikle 90’lı yıllarda bu baskılar katliam ve yok etme politikasıyla zirve yaptı. Bu yıllarda başta Apê Musa olmak üzere Cengiz Altun, Hüseyin Deniz, Hafız Akdemir, Ferhat Tepe, Kemal Kılıç ve daha nice özgür basın emekçisi devlet ve bünyesinde barındırdığı çeteler tarafından katledildi.
Bu geleneğin takipçisi ve mirasçısı gazeteciler, 90’lı yıllardan sonra da benzer bir akıbete maruz kaldı. Bunlardan Ayfer Serçe İran’da, Deniz Fırat Mahmur’da DAİŞ saldırısında, Nûjiyan Erhan Şengal’de KDP saldırısında, Azadiya Welat çalışanları Metin Alataş ve Kadri Bağdu Adana’da, Azadiya Welat gazetesi Yazı İşleri Müdürü Rohat Aktaş Cizre’deki katliam bodrumlarında şehit edildiler. Onlar dışında yine hakikat arayışını dağlarda sürdüren ve Rojava’da DAİŞ zulmünü tüm dünyaya duyurmaya çalışan çok sayıda Kürt gazeteci, hakikati halka ulaştırmanın bedelini canlarıyla ödediler.
Tüm baskı ve zulme rağmen Kürt gazeteciler hakikatin izinde ve bu perspektifle 124 yıldır direnişini sürdürüyor. Özgür Basın Geleneği’nin sürdürücüsü bu gazeteciler ve basın kuruluşları sayesinde Kürtlerin özgürlük mücadelesi önemli bir ivme kaydetti. Gelinen aşamada artık Kürt gazeteciliği de evrensel ölçülerde bir yayıncılığı esas alarak dünya ölçeğinde hak ettiği yere sahip olmaya başlıyor. Tüm eksiklerine rağmen Kürtlerin gazeteleri, televizyonları, radyo ve ajansları dünyada yeri doldurulamaz amansız bir özgür basın mücadelesi verdi ve böylesi bir gelenek oluşturdu. Bunun bedelleri ağır oldu ama nihayetinde bu bedeller sayesinde yükselişi önlenemez bir Kürt gazeteciliği, bir Özgür Basın Geleneği oluştu. Halen baskının, zorun alabildiğine sürdüğü bir Türkiye ve Kürdistan gerçekliğiyle karşı karşıyayız. Ancak oluşturdukları Özgür Basın Geleneği’ni, çıkardıkları yayınları kanlarıyla sulayan Kürt gazeteciler ne pahasına olursa olsun hakikatte ısrar ve başarı azmiyle mücadelesini devam ettiriyor. Ve o ilk günkü heyecan bugün de sürüyor.
BİTTİ