Beyza Üstün
Siyasi iktidar giderayak elinden gelen tüm saldırganlığını yaşam üzerinde uygulamaya çabalıyor. Önüne yapacakları ile ilgili bir fırsat çıkarsa bunu kendi adına her tür şekilde kullanmaktan geri kalmıyor. Amacına ulaşmak için üzerine ne düşerse, hangi prosedürleri yerine getirmesi gerekiyorsa bunu derhal yapıyor, Cumhurbaşkanı tarafından Paris İklim Anlaşması’nın imzalanması bunlardan biri. Bunları uygularken halklara, yaşama karşı sorumluluk alıyor mu? Hayır. Böyle bir derdinin olmadığını 20 yıllık iktidarlığında bu coğrafyada yaşayan halklara oldukça açık biçimde gösterdi, göstermeye de devam ediyor. Bizler; yaşam alanlarının kullanıma açılması ile ilgili politik kararların alınmasına, bu kararların “kural”ına uydurulmasına, eş zamanlı her yere şirketlerin pervasızca, daha da ötesinde göz yumularak, desteklenerek sokulmasına, yaşam alanlarını, özgürlükleri korumaya çalışan halklara saldırılmasına, gözaltına alınmasına, tutuklanmasına tanık olmaktan bıktık.
Geçtiğimiz haftalarda ekoloji örgütleri; Sinop Nükleer Santrali’nin yapımına itiraz eden halkların, ekoloji mücadelesi verenlerin açtığı davanın duruşması için Samsun’a gittiler. Ardından Erzincan İliç’te Çöpler altın madeninin genişlemesine karşı İliç’te buluşuldu. Şirket atık havuzunun dolmaması için uzunca bir süredir atık havuzunda bekletilen siyanürlü ağır metal solüsyonunu püskürterek atmosfere vermek idi. Bu yaşamın, çevre çeperde yaşayan tüm canlıların doğrudan zehirlenmesi için yaşam kıyımı olarak sürerken şirkete kapasite artışı için onay verildi. Ekoloji mücadeleleri bu saldırıya izin vermeyeceklerini açıkladılar. Bu buluşmanın hemen sonrasında Muğla’da maden ve enerji santrallerinin yapımına açılması için çıkarılan yönetmeliğe ve yasa değişikliğine karşı #ZeytinimeDokunma mitinginde buluşuldu. İstanbul’da ise Ya kanal Ya İstanbul Dayanışması’ndan arkadaşımıza açılan dava için, Taksim Dayanışması’ndaki arkadaşlarımıza yeniden açılan yargılama davası için #GeziYargılanamaz, #HepimizGezideydik #YaşamıSavunanlarıDeğil #YaşamaSaldıranlarıYargıla şiarıyla Çağlayan Adliyesi’nde buluşuldu. Halklar, kent ve ekoloji örgütleri ülke coğrafyasının bir ucundan diğerine nefes almadan, verilen ekoloji politik mücadeleleri sahiplenmek, yaşam alanlarını ve yaşamı siyasi iktidarın ve yürütücüsü olduğu kapitalist sistemin elinden kurtarabilmek için var gücü ile dayanışıyor, mücadele ediyor.
Halkların hak ve özgürlüklerini, ekolojiyi korumak ve gözetmekten sorumlu neredeyse tüm devlet kurumları ve bu kurumlarda görev yapanlar ise onurlarını, yetkilerini, sorumluluklarını siyasi iktidara teslim ederek bu saldırılara ortak olmaktalar.
Nükleer santrale karşı açılan davada mahkeme bilirkişilerin nükleer santral yapımının uygun olmadığını belirtir tüm değerlendirmelerine karşı santralın yapımı için verilen iznin (ÇED olumlu kararının) uygun olduğuna karar verdi. Çevre ve Şehircilik (yeşil foından yararlanabilmeleri için adına iklim kelimesi de eklenen) Bakanlığı’n da Bölge İdare Mahkemesi’nin de verdiği her iki karar da bizler için yok hükmündedir. Geçerli olan, var olan yaşamın ve yaşam alanlarının korunmasıdır.
Bildiğiniz gibi AKP Başkanı Cumhurbaşkanı olarak Paris İklim Anlaşması’nı imzaladığını 22 eylül 2021’de Resmi Gazete’de yayınlamış ve yeşil ekonomi fonundan pay almayı hedeflemişti. Amaç iklim krizine neden olan sera gazı emisyonlarını azaltmak değil yeşil ekonomi fonuna aday olmaktı. Bu hamle sonucunda Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası (EBRD), Türkiye’de yeşil enerji yatırımları ile enerji verimlilik, yenilenebilir enerji ve iklim değişikliği projelerinin desteklenmesi için 1,5 milyar euroluk fon bankalar ve finans kurumları aracılığı ile dağıtılacağını 2021’in sonunda açıkladı. Geçtiğimiz günlerde (15 Nisan 2022’de) TSKB (Türkiye Sınai Kalkınma Bankası) ve EBRD arasında yapılan ilk anlaşmayla EBDR tarafından TSKB’ye sağlanan toplam 53,5 milyon euro tutarındaki Yeşil Ekonomi Finansman Fonu (GEFF) çerçevesinde Türkiye’de yeşil ekonomiyi destekleyen teknoloji ve hizmetlere finansman sağlayacak fon aktarıldı. Fonun bu yıl içinde 700 milyon euroyu bulacağı belirtilmekte.
Önümüzdeki günlerde adı yeşil olan ya da yenilenebilir üretim olduğu iddia edilen tüm üretimlerin yaşam alanlarına daha yoğun olarak müdahale ettiklerine tanık olacağız. Hatırlayacağınız gibi Mart 2022’de Avrupa Birliği yayınladığı bir genelge ile Nükleer enerji üretiminin (NES) de sürdürülebilir olduğunu üye ülkelere bildirmişti. Önümüzdeki günlerde enerji şirketleri RES, JES, NES, HES, GES kurulumu için adına iklim eklenen bakanlıktan daha fazla onay alacaklar, elektrikle çalışan araçlar daha yoğun üretilecek, akıllı evler ve bu evlerde kurulu şarjlı cihazlar daha fazla kullanılır olacak ve bu amaçla daha fazla üretilecek. Adının içinde doğa, koru geçen yapılaşmalar hız kazanacak, şarj eden cihazların imalatı için gerekli madenlerin (grafit, lityum, nikel, krom, kadmiyum, kurşun, kobalt vd.nin) yeraltından çıkarılması, işlenmesi için daha fazla maden işletmesine doğal alanlarda onay verilecek. Plastik üretimi, taş ocaklarının sayısı bu hıza eşlik edecek.
Bir kez daha söyleyelim; yapılan yasa değişiklikleri ve çıkarılan yönetmelikler de verilen, dağıtılan, dağıtılacak olan fonlar, krediler de bizler için yok hükmündedir. Zeytinliklere, ormanlara, yaşam alanlarına yeşil ekonominin elini, kepçesini sürdürmeyeceğiz.
Bizler, ekoloji örgütleri ve yaşamı koruyan halklar olarak birbirimizle dayanışmayı büyütmeye, yaşamı, yaşam alanlarını korumaya devam ediyoruz. Edeceğiz de. Siyasi iktidar da onun emirlerini yerine getiren idarelerdeki “yetkililer” de iyi bilsinler; kararlıyız bu saldırı düzenini değiştireceğiz.