Bir yerde değil her yerde Kürtlerle savaşırken bulursunuz kendinizi şimdi bulmaya başladığınız gibi ve eninde sonunda milletler kendi kaderlerini tayin ederler
Amerika Birleşik Devletleri, 1960’lar sonunda Vietnam’daki savaşın askeri yükünü Güney Vietnam’ın ABD yanlısı rejime yıkmak ve deniz aşırı topraklardaki dolaysız Amerikan askeri varlığını azaltmanın çaresini savaşı “Vietnamlılaştırmak”ta bulmuştu.
Dönemin ABD Başkanı Richard Nixon ve kurmaylarının “Vietnamlılaştırma” macerası böyle başladı. Geliştirdikleri stratejiye göre Amerikan muharip güçleri savaşa giderek daha az doğrudan dahil olurlarken, ABD Güney Vietnam güçlerine artan donanım ve eğitim sağlayacak ve savaşın askeri sorumluluğu kerte kerte Saygon’daki sağcı rejime aktarılacaktı. Nixon, 1969’da TV’den yayınlanan “ulusa sesleniş”inde “Vietnamlılaştırma”nın faziletlerini şöyle anlatıyordu: “Önceki yönetim döneminde Vietnam’daki savaşı Amerikalılaştırmıştık, bizim yönetmimizdeyse barışı Vietnamlılaştıracağız.”
Ne var ki, Nixon ve adamları askerlik ve siyaset arasındaki bağ kadar Vietnam halkının bölünmüşlüğe tepkisini ve izzeti nefsini de hafife almışlardı. Savaşın etkin bir biçimde “Vietnamlılaştırılması” ABD’nin bu maksada uygun olarak ister istemez Saygon’un içişlerine daha çok müdahil olmasını, Viet Minh gerillalarının doğum ve serpilme alanları olan kırlarda Vietnam halkının kendi isyancı evlatlarına karşı paramiliter yapılar kurmaya rehberlik etmesini, Vietnam kırlarını yaran “eğitim” ve kırsal “kalkınma projeleri”ne girişmesini, yerel ve genel seçimlere burnunu sokmasını gerektiriyor, savaş ve işgal “Vietnamlılaştıkça”, bir onur ve sınıf savaşı halini alıyor, devrim yalnızca Kuzey’in değil, Güney’in de meselesi haline geliyor devrim Vietnamlılaşıyordu.
Dahası, “Vietnamlılaştırma” planı ABD’nin Çin Hindi’nde “komünizmle mücadele” genel planının bir bileşeniydi. Sömürgecilik ve emperyalizme isyan yalnızca Vietnam’a özgü değildi. Washington’ın Vietnam’da zorlanma emareleri görünür oldukça Kampuçya ve Laos’ta da isyan büyüyor, ABD “Vietnamlılaştırma” stratejisiyle Vietnam’dan çıkamadığı gibi, Laos ve Kampuçya’yı da baskı altında tutmak, Çin Hindi’ne askeri olarak yayılmak zorunda kalıyordu. Nixon Nisan 1970’te gizlice Kampuçya’ya hava bombardımanlarının başlatılması ve ülkenin karadan işgali için emir verdi.
Öykünün sonu biliniyor: Ho Şi Min önderliğindeki Vietnam kurtuluş mücadelesi, -Kızıldere Katliamı’yla aynı gün- 30 Mart 1972’de başlayan Paskalya Taarruzu’yla 1973’te Kuzey’in iradesini ABD’ye ve onun “Vietnamlılaştırılmış” varlığına kabul ettirmeyi başardı. Ocak 1973’te imzalanan, Paris Barış antlaşmasıyla Kuzey Vietnam güçlerinin güneyde girdikleri her yerde varlıklarının meşruiyeti onaylandı. ABD “Vietnamlılaştırmanın” askerî açıdan tamamlandığını ilan ederek çekildikten iki yıl sonra, devrim Vietnamlılaşmasını tamamlayarak Saygon kapılarına dayandı. Bugün oraya artık Ho Şi Min kenti deniyor.
Bu kıssadan herkese hisse var:
Birincisi, Türkiye’yi yönetenlere: Tarihin, yani toplumsal ve politik güçler arasındaki mücadelenin bir anında emperyalistler arası kuvvet dengesi elverdiği için ayrılmış, bölünmüş olmaları milletleri, millet olmaktan çıkartmaz, ayrı ayrı devletlerin egemenliği altına girmiş olmaları onları birbirlerinin düşmanı kılmaz. Öyle olsa, Vietnam ebediyen bölünmüş olarak kalır, Almanya hiç birleşemez, Kore’nin iki parçası, yeniden bir araya gelmek için bütün siyasal farklılıkların ötesine bakan bir tutkuyla yeniden birleşmenin yollarını aramazdı. O “her şeyi işiten” istihbaratınız, on yıllardır size, dört parçadaki Kürtlerin kalbinde karşılık bulanın, Kuzey’deki Kürtlerin isyanı olduğunu rapor ediyor. Ama, buna yanıt vermeyi, devletin biçimini değiştirmeyi bir “beka” meselesi olarak görenlerin kılavuzluğunda, Kürtlerin yaşadıkları her yeri şiddetle egemenlik altına almak üzere ABD’nin 50 yıl önce, Fransa’nın 70 yıl önce, Britanya’nın 100 yıl önce gittiği yollardan siz giderseniz, kendinize Nguyễn Văn Thiệu’ler bulursunuz, bir şey olmaz, bir on yıl da böyle iare edersiniz sanıyorsunuz, ama olur. Bir yerde değil her yerde Kürtlerle savaşırken bulursunuz kendinizi şimdi bulmaya başladığınız gibi ve eninde sonunda milletler kendi kaderlerini tayin ederler; savaş Vietnamlılaştırılamaz, Hindistanlılaştırılamaz, İrlandalılaştırılmaz -ve Kürdistanlaştırılamaz, devrim Kürdistanlaşır. Yaşayan görür.
İkincisi, Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’ne: ABD’nin savaşın Vietnamlılaştırılması projesinin Güney Vietnam’daki ortağı Nguyễn Văn Thiệu’nün bütün kariyeri ABD’nin “çözüm ortaklığı” olmamıştı. Annamlı soylu Tran Dinh sülalesinden geliyordu. Fransa sömürgeciliğine karşı mücadelede Ho Şi Min’in Viet Minh’ine katılmış, Vietnam’ın sömürgecilik ve emperyalizmden kurtuluşu için mücadele etmişti. Ama sınıfsal içgüdüleri aklının ve ahlakının önüne geçince kendisini Fransızların denetimindeki Vietnam devletinin ordusunda 1954’te komünist köylülerine karşı savaşırken bulmuştu, ordunun tepesine kadar çıktı. Sonra Amerikalılar geldi, Thiệu, savaşın Vietnamlılaştırılmasının koç başıydı. 1973’te ABD Vietnam’dan ayrılırken arkalarından “500 bin askerle geldiniz, yenilmediniz bile… ama kaçtınız” diye bağırıyordu. 1975’te görevi bırakırken “İstifa ediyorum ama kaçacak değilim” demişti. Beş gün sonra bir nakliye uçağıyla Tayvan’daydı.
Bir kıssa da muhalefete var ama o haftaya kalsın…