Konya Katliamı davası görülürken avukatlar Konya Savcılığı’nın Dedeoğulları’nı ve avukatları baskı altına almaya çalıştığını söyledi: Avrupa’da olsaydı bunun faşist saldırı olduğunu söyleyecektiniz. Birileri 50-60 sayfalık kayıtları yok etmiş ve bir sayfalık kayıt kalmış. Katliamdan sondaki 2 dakikalık görüntü yok
Konya’nın Meram ilçesinde 30 Temmuz 2021’de katledilen Dedeoğulları ailesinin Mehmet Altun ile katliama azmettirmekten tutuksuz yargılanan Keleş ve Çalık ailesinin yargılandığı davanın 3’ncü duruşması 19 Nisan 2022 Salı günü Konya 4’ncü Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü.
Diyarbakır Baro Başkanı Nahit Eren, geçen celse avukatların salondan çıkmasının ardından tanıkların dinlenmesini hatırlatarak, “Biz reddi hakim talebinde bulunmuştuk ancak talebimiz karara bağlanmadan mahkeme bizim olmadığımız salonda tanık dinledi. Bu hukuka aykırıdır” dedi.
Ardından Avukat Yahya Danışman, fail Mehmet Altun’a sorular yöneltti. Danışman’ın, “Katliam günü telefonun hep yanında mıydı?” sorusuna fail “Evet” yanıtını verdi. Avukatın “Kaç telefonun vardı?” sorusuna ise fail “Bir telefonum vardı” dedi. Avukatın “Kollukta bulunan telefonu ne zamandır kullanıyordun? Kaç hattın var? Saldırı gününde kimseyle görüştün mü? Bozkır’ın Sarıoğlan köyünden kimi tanıyorsun?” sorularına fail “Hattım uzun süredir kullandığım hat ancak telefonu 3-4 aydır almıştım. Bir hattım var. Saldırı günü kimseyle görüşmedim. Bozkır’ın Sarıoğlan köyünden kayınbiraderim Muhammed Akpınar’ı tanırım” şeklinde yanıtladı.
Banka ve otel
Avukatın, katliam günü ısrarla Kuveyt Türk Bankası’nı aramasını sorması üzerine fail hatırlamadığını söyledi. Av. Yahya Danışman, “Evin Konya’da olmasına rağmen Pasapark Otel’de kalmışsın, neden?” sorusuna fail, “O sizi ilgilendirmez” yanıtını verdi.
Soruların ardından konuşan Avukat Danışman “Katliam günü katilin telefonunun bazı Sarıoğlan köyünden geliyor. Olay yeri ile köy arasında bir buçuk saatlik mesafe var. Bu mümkün değil. Yine olay günü failin eşi Zehra Altun babasıyla telefonla konuşuyor ve babasının da bazı Sarıoğlan köyünden geliyor. Failin bir buçuk saatte oraya gitmesi mümkün değil. Bunun araştırılmasını istiyoruz. Bu eylemi Mehmet’in tek başına yapmadığının göstergesidir” diye belirtti.
‘Öldüreceğini söylediğin 5 kişi kimdi?’
Faillerin delil kararttığını dile getiren Avukat Abdurrahman Karabulut ise, “12 Mayıs’ta tutuklanan herkesin telefon görüşme kayıtlarını istiyoruz. Tetikçi katliam günü 4 defa 112’yi aramış. Kayıp 35 dakikalık görüşmenin çözümünü talep ediyoruz” dedi. Ardından Abdurrahman fail Mehmet Altun’a “35 dakikalık telefon görüşmende öldüreceğini söylediğin 5 kişi kimdi?” diye sordu. Fail ise “Kastettiğim kimse yoktu” dedi.
Yönlendiren savcı
Sözlerini sürdüren Karabulut, “Deniz ve İş Bankalarından krediler nasıl çekilmiş? Bunların kefili kim? Tespit edilerek dosyaya konulmasını talep ediyoruz. Kişilerin Whatsapp ve sosyal medya hesaplarındaki görüşmelerine dair kayıtların yetkili kurumlardan istenmesini istiyoruz. ‘42BUL326’ plakalı siyah Mercedes’in tetikçiyi koruyan araç olduğu kesin. Olay günü ve öncesinde evin etrafında dolaştığını biliyoruz. Aracın bugünden itibaren bir yıllık ruhsat sahiplerinin tespitini istiyoruz. Tespit edilen kişilerin önce sanık olarak dinlenmesini talep ediyoruz. 12 Mayıs saldırısının ardından tutuklanana 9 kişiye savcı ‘Suçu 2 kişi üstlensin gerisi serbest kalır’ diyor. Bunun üzerine suçu 2 kişi üstleniyor. Bu talepte savcı kim? Bunun açığa çıkarılması gerekiyor” şeklinde konuştu.
Avrupa Parlamentosu Türkiye Raportörü Nacho Sanchez Amor’un katliama ilişkin dijital medya paylaşımını hatırlatan ve ABD’nin Türkiye İnsan Haklarına ilişkin raporunda Dedeoğulları’na yer verildiğini belirten Karabulut, olayın artık uluslararası bir boyuta taşındığını söyledi.
Uluslararası boyutta Kürtlere yönelik saldırıların kayıt altına alındığına vurgu yapan avukat İbrahim Güçlü de bunların açığa çıkarılmasını istedi.
Eksik verilerin tekrar BTK’dan istenilmesini istedi
Ardından söz alan Av. Özüm Vurgun, failin yalan konuşmasını ve sorulan sorulara yalan beyanlarda bulunduğunu açığa çıkararak, “Katilin üzerine kayıtlı 5 İMEİ adresi var. Bu adresler her telefona özeldir. Yani katilin en az 5 telefonu var. Yine katilin üzerinde 3 kayıtlı telefon hattı var. Hepsi Konya’dan sinyal veriyor. Katil yalan söylüyor” diye belirtti.
Av. Vurgun, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu’nun (BTK) katilin telefon konuşma kayıtlarını “Özel hayatın gizliliği” diyerek vermemesini eleştirdi. Vurgun, “Aynı BTK FETÖ davalarında ankesörlü telefonların bile konuşmalarını 6 yıl geriye giderek mahkemelere sunuyor. Şimdi akıllarına özel hayatın gizliliği geldi” ifadelerini kullanarak Mahkeme heyetine BTK’nin verileri vermeyerek delil kararttığı için BTK hakkında suç duyurusunda bulunup bulunmayacağını sordu. Vurgun, BTK hakkında suç duyurusunda bulunulması gerektiğini söyledi. Vurgun katilin, olay günü telefonundan 41 saat sinyal alınmadığını daha sonra eşi Zehra Altun’la görüşme yaptığını ve ardından tekrar 3 gün boyunca telefondan sinyal gelmediğini söyledi. Vurgun, eksik verilerin tekrar BTK’dan istenilmesini talep etti.
Vurgun’un ardından konuşan Ebru Akkal, katliam davasını ve 12 Mayıs saldırı davasının birleştirilmesini talep ettiklerini söyledi. Katilin, İrem Nur Şengün ile görüştüğünü ve otelde kaldığına dair belgelerin dosyalarda olmadığı halde savcılığın İrem Nur Şengün’den haberdar olduğunu söyleyen Akkal, “Otel ve otel kamera kayıtlarının incelenmesini, dosyaya eklenmesini talep ediyoruz” dedi.
‘Bu olay soykırım olarak nitelendirilmeli’
Akkal’ın ardından Mehmet Emir Gökdemir, Diyarbakır Barosu İnsan Hakları İzleme Heyeti adına konuştu. Gökdemir, olayın insanlığa karşı suç ve/ veya soykırım olarak nitelendirilmesi gerektiğini beyan etti. Gökdemir, “Fail Dedeoğulları ailesini bir sıfatla ‘KÜRT’ sıfatıyla gruplandırarak tefeye soktu ve onların yok edilmesi istedi. Bu yüzden bu olay soykırım olarak nitelendirilmeli” dedi. Gökdemir, Dedeoğulları ailesinin çeşitli tarihlerde farklı medya kuruluşlarına verdiği röportajlarda failin ve ailesinin kendilerini “Biz ülkücüyüz, sizi burada yaşatmayacağız. Siz Kürt’sünüz sizi burada yaşatmayacağız” diyerek tehdit ettiğini hatırlattı.
Heyet telefonla ilgilendi
Avukat Ali Bozan, mahkeme heyetinin duruşma boyunca telefonlarıyla ilgilendiğini belirterek avukat beyanlarını dinlemediğini söyledi. Av. Bozan, “Duruşma tutanaklarına bakıyorum, mış gibi yargılanmalar, mış gibi kovuşturma yürütülüyor çünkü heyet avukatları dinlemiyor” dedi. Bozan, tetiği çekenin Mehmet Altun olduğu halde, ailesinin de suça iştirak ettiğini söyleyerek, “Konya Emniyeti, Konya Cumhuriyet Başsavcılığı yargılanma esnasındaki tepkisiyle katliama iştirak etmiştir” dedi.
Konya Savcılığı’nın, Ali Keleş ve Ayşe Keleş’in Dedeoğulları ailesinin avukatlarına yönelik suç duyurusunun ardından inceleme başlattığını söyleyen Bozan, “Konya Savcılığı, Dedeoğulları’nı ve avukatları baskı altına almaya çalışıyor. Ali Keleş suç duyurusunda ‘Hatta bu dava dosyası savcısıyla konuştum. Bir kısmımız tahliye edildi’ diyor. Ali Keleş bu dilekçeyi verdikten sonra kimle görüştü” dedi.
Ali Keleş’in ifadelerinin ardından Savcı Hüseyin Ulus’un Ali Keleş’i ifade çağırdığını belirten Bozan, “Görüşmede savcı ne dediyse. Ali Keleş tekrar bir dilekçe veriyor. Orada ‘Devletin bizi koruduğuna, devletle pazarlık ettiğim hususunda konuşuyorlar’ diye yazıyor” diyerek savcılık ve Ali Keleş arasındaki ilişkiye dikkati çekti.
‘Olay Avrupa’da olsaydı eğer bunun faşist bir saldırı olduğunu söyleyecektiniz’
Avukat Sebahat Gençtarih, “Olay Avrupa’da olsaydı eğer bunun faşist bir saldırı olduğunu söyleyecektiniz ama Türkiye’de yaşandığı için normalleştirerek savunmaya çalışıyorsunuz” diyerek Kürtlere yönelik saldırıların adli vakaymış gibi sunulmasına tepki gösterdi. Gençtarih, 12 Mayıs saldırısının ardından katil ve ailesinin korunmaya çalıştığına dikkati çekerek “’Ayşe Keleş eşiyle yaptığı konuşmadı. Polisler burada, devlet burada bizi koruyorlar’ diyor. Eğer saldırıdan sonra Dedeoğulları ailesi korunsaydı bu katliam yaşanmazdı. Sistem Dedeoğulları’nı korumadı. Burası yalan yuvası olmuş. Tanık beyanlarında Şerife Çalık’ın elinde bıçak olduğunu söyleniyor. Sadece Mehmet Altun tutuklu olduğu sürece adil bir yargılanma olmayacak” diye konuştu.
3 aylık telefon görüşmelerinin BTK’den istenmesine…
Ardından iddia makamı mütalaa sundu. İddia makamı önceki celse yazılan müzekkerelere gelecek yanıtların beklenmesine, failin 3 aylık telefon görüşmelerinin BTK’den istenmesine, avukatların Mercedes aracın plakasının araştırılması talebinin kabulüne, failin 112 ile yaptığı görüşmenin istenmesine, iki dosyanın birleştirilmesi talebinin reddine, tutuksuz faillerin tutuklanmalarının reddine ve tutuklu Mehmet Altun’un tutukluluk halinin devamına karar verilmesi yönünde mütalaa sundu.
Ardından mahkeme heyeti ara kararını açıklamak üzere duruşmaya bir saat ara verdi.
Verilen aranın ardından ara kararını açıklayan mahkeme, 12 Mayıs’tan sonra cezaevinde ankesörlü telefondan yapılan görüşmelerin geldiğini ancak bilirkişide olduğu için UYAP’a yüklenmediğini ifade etti. Daha önce yazılan müzekkerelerin yanıtlarının akıbetinin sorulmasına karar veren mahkeme, istinabe yoluyla dinlenmesine karar verilen tanık Selmin Kuruş’un akıbetinin sorulmasına, BTK ve tüm operatörlere yazılan müzekkerelerin yanıtları ile raporların beklenmesine, failin dijital materyallerinin incelenmesinin beklenmesine, failin İMEİ adresinden 3 aylık görüşme kayıtlarının istenmesine ve sanıklarla arasındaki iletişime dair rapor istenmesine, yabancı uyruklu tanık Eleonore hakkında işlem yapılmasına yer olmadığına, oto kiralamacı olan Muhammed Talha Göncü’nün tanık olarak dinlenmesine, Mercedes markalı aracın plakasına dair talebin kabulüne, failin 112 ile yaptığı görüşmelerin istenmesine, tanıkların yeniden dinlenmesi talebinin reddine, istinabe yoluyla dinlenen tanıkların SEGBİS ile dinlenmesi talebinin reddine, Sarıoğlan köyüne dair teknik bilirkişi raporunun alınmalı ve BTK’dan rapor istenmesi yönündeki talebin reddine karar verdi.
Tutuksuz yargılanan faillerin adli kontrolleri ile tutuksuz yargılanmalarının devamına karar veren mahkeme, fail Mehmet Altun’un tutukluluk halinin devamına karar verdi. Bir sonraki duruşma 28 Haziran’a ertelendi.
Duruşmanın ardından aile, avukat ve siyasetçiler adliye önünde basın açıklaması gerçekleşti.
‘Birileri 50-60 sayfalık kayıtları yok etmiş’
Açıklamada konuşan dava avukatlarından Atilla Kart katliamın gerçekleştirdiği günün ardından İçişleri Bakanı’nın katliamın sebepleri hakkında yaptığı açıklamayı hatırlattı. Kart, “Bizler bu katliamın ırkçı saiklerle işlenip işlenmediği dahil olmak üzere tüm boyutlarıyla araştırılmasını istedik. Bu anlamda itirazlarımızı yaptık. 3. Duruşmanın sonunda ortaya çıkan tablo ırkçı saikler ve nefret söylemleriyle bu katliamın işlendiğini gösteriyor. Halkımızın bunu bilmesi gerekiyor. Katil katliamdan 3 gün sonra 155 ile 35 dakika görüşüyor. Bu görüşme İletişim Başkanlığı kayıtlarında görünüyor. Ama birileri 50-60 sayfalık kayıtları yok etmiş ve bir sayfalık kayıt kalmış. Katliamdan sondaki 2 dakikalık görüntü yok. Orada katille birlikte olay yerine gelen Mercedes arabanın orda olduğu tespit ediliyor. Orada profesyonel bir ekibin ailenin kararını kamu gücüyle birilerinin provoke ettiğini tetiklediği gösteriyor” şeklinde konuştu.
“Bir devlet, bir kamu görevlisi bu kayıtları yok edebilir mi?” diye soran Kart, “Birileri bu kayıtları yok etti. Mahkeme bu kayıtları araştırmaz mı? İşte o zaman biz insanlığı savunan kişiler olarak devletin ilgili kurumlarını doğrudan suçluyoruz. O kamu görevlileri kimler? Belirli kamu görevlilerinden bahsetmiyorum daha fazlasından bahsediyorum. Birileri buna cevap versin. Buna cevap vermek zorunda. Devletin yönetim kademesinde olan herkesi görevini yapmaya çağırıyorum” dedi.
Irkçı ve ilkel milliyetçilik anlayışı
Ardından Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eşbaşkan Yardımcısı Tülay Hatimoğulları HDP olarak katliamın yaşandığı günden bu yana süreci takip ettiklerini ve etmeye devam edeceklerini belirterek, “Ailenin acısını Kürt halkının acısını yürekten hissettiğimizi paylaşmak isterim. Kürt halkı ve onların siyasi iradeleri üzerine gerçekleşen bir katliam olarak görüyoruz bu katliamı. Katilin tüm hal ve hareketlerinden bir kez daha ortaya çıkmıştır ki Deniz Poyraz katiliyle tıpa tıp aynı davranıyor. Bu bir nefret suçudur. Hem batıda hem de Kürdistan’da yaşayan Kürt halkı yaşam hakkı için mücadele ediyor. Bizler bir kez daha diyoruz ki ırkçı ve ilkel milliyetçilik anlayışıyla işlenmiş katliamın tüm sorumlularının açığa çıkması için mücadelemizi sürdüreceğiz. Halkların ortak yaşamı için mücadelemizi sürdüreceğiz” ifadelerini kullandı.
HDP İstanbul Milletvekili Garo Paylan ise, “Hakikate yürümek gibi bir düşüncesi yok mahkemenin. Bu bir ırkçı, bir nefret cinayeti. Bu ırkçılık nefret cinayeti hazırlayanlar azmettirenler bu cinayeti engellemekte dahli ve sorumluluğu olanları çıkarılıyor. Cezasız kalan nefret suçları tekrarlar. Burada öldür diyenler yargılanmıyor, tetiği çekenler yargılanıyor. Öldür diyenler yargılanmadığı müddetçe hiçbirimiz güvende değiliz” dedi.
KONYA