PYD Eşbaşkanlık Komitesi Üyesi Salih Müslim, AKP-KDP ortaklığıyla başlayan operasyonu değerlendirdi: Bu bir kardeş savaşı değil, düşman kardeşinize saldırıp yok etmeye çalışıyor ve siz de düşmana kalkan oluyorsunuz. KDP, şehit annelerinin duygularına saygı duysaydı düşmanın yanında olmazdı
Demokratik Birlik Partisi (PYD) Eşbaşkanlık Komitesi Üyesi Salih Müslim, Türkiye’nin KDP ortaklığıyla Federe Kürdistan Bölgesi’ne yönelik operasyonunu değerlendirdi. ANHA’dan Ekrem Berekat’a konuşan Müslim, Kürt halkının varlığına yönelik kapsamlı ve tehlikeli bir planın devrede olduğunu söyledi.
Mesrur Barzani’nin Erdoğan ve MİT Başkanı Hakan Fidan ile görüşmesinden iki gün sonra Türk ordusu Başûrê Kurdistan Bölgesi’ne yeni saldırılar düzenledi. Sizce bu saldırıların hedefi nedir?
Bu saldırılar aslında yeni başlamadı. 20 günden fazla bir süre önce Türk devletinin müttefikleriyle birlikte saldırı hazırlığı yaptığı bilgisi geldi. Rojava ve Başûrê Kurdistan halkının mücadelesi nedeniyle plan iki gün ertelendi. Bu saldırılar artık elde edilen bilgilerin doğruluğunu da sağlıyor.
Türk devleti, Mesrur Barzani’yi ayağına çağırdı. Sanki bir çalışanıyla görüşüyormuş gibi yansıtılan fotoğraf da yakışmadı. Erdoğan yönetimindeki KDP yetkilileri bir tarafta, Hakan Fidan diğer tarafta oturdu. Bu kare, bu seviyedeki bir hükümet başkanına ve bir yetkiliye yakışmıyor. Kürt halkı Başûrê Kurdistan’ı topraklarının bir parçası olarak gördüğü gibi yetkililerini de kendisinin bir parçası olarak görüyor. Türkiye MİT başkanının karşısına oturup hesap vererek, Kürt halkının itibarını zedelemek kimsenin hakkı değil.
Görünüşe göre KDP ve Türk devleti bu toplantıda ortak karara vardı. Toplantıdan iki gün sonra Medya Savunma Alanları saldırıya uğradı. Bu saldırının sadece HPG’ye yönelik olmadığını tüm Kürt halkı iyi bilmeli.
KDP’nin durumuna gelince, Kürt halkı bu partiden dolayı mücadelesinde engelleniyor. Türk devleti bir yandan saldırıyor, diğer yandan KDP saldırıyor. Türk devleti bir yıldır yapamadığını, şimdi KDP eliyle yapıyor. Kürt halkı iyi bilmelidir ki, Türk devletinin planı sadece Başûrê Kurdistan’a karşı değil, Rojava’yı da yok etmektir. Bu yüzden son birkaç ayda saldırılarını artırdı. Her Kürt’ün Türk devletinin hedefi olduğunu bilmeliyiz. Hâlâ en güçlü rakip olarak HPG’yi görüyor, bu yüzden HPG’ye yönelik saldırılarını yoğunlaştırdı. KDP, tüm Kürt halkına düşmanlığını açıkça ilan ettiğini de bilmelidir.
Bu bir kardeş savaşı değil, düşman kardeşinize saldırıp yok etmeye çalışıyor ve siz de düşmana kalkan oluyorsunuz. KDP, şehit annelerinin duygularına saygı duysaydı düşmanın yanında olmazdı.
KDP’nin işbirliğini nasıl tanımlıyorsunuz?
Ne yazık ki eldeki bilgilere göre Türk devleti, Başûrê Kurdistan üzerinden askerlerini indirerek, savaş uçaklarıyla havadan ve karadan saldırıyor. Başûrê Kurdistan’da 50’den fazla Türk üssü bulunuyor. Saldırıya geçen askerler, o üslerden helikopterle Kürdistan dağlarına götürüldü. Bu da yolu açan ve 50 üs inşa etmesini sağlayan KDP’nin politikalarının sonucudur. Burada KDP’den bahsediyoruz çünkü Başûrê Kurdistan’daki diğer partiler bu politikaya katılmıyor. Peşmergenin bile bununla hiçbir ilgisi yok. Bu eylemler KDP’nin kendi özel kuvvetleri aracılığıyla yürütülüyor.
KDP içinde onurlu ve bunu kabul etmeyen bazı şahsiyetler var. Barzani ailesi yönetimi ele geçirdi ve bu eylemleri sürdürüyorlar. Kürt ve Kürdistan halkı, Barzani ailesinin yaptıklarını kabul etmiyor. KDP, kaderini düşmana bağlasa da düşman yenilecektir. Bilinmelidir ki düşman yenilirse onlar da yenilir.
Başûrê Kurdistan halkı derin bir ekonomik kriz ile karşı karşıyayken Barzani ailesinin yurt dışında dudak uçuklatan servetinin olduğu yabancı basına yansıdı. Siz bu durumla ilgili ne söylemek istersiniz?
1965 yılında KDP içinde yaşanan bölünme ve Barzani ailesi partiyi devraldıktan sonra partide yurtseverlik kalmamış ve o tarihten itibaren Kürt halkına, Kürt Komutanları Silêman Meini ve Dr. Şivan’a yönelik şiddet eylemlerine başlamıştır.
Söyleyebileceğimiz tek şey, KDP’nin rolünü oynadığıdır. Kürt halkının düşmanlarının ve dünya güçlerinin Kürt halkına karşı taleplerini yerine getiriyor. Kürt halkının bölünmesi ve parçalanması için fitne ve iç savaş aracı olarak kullanılıyor. Barzani ailesi, KDP’nin kontrolünü ele geçirdiğinden bugüne kadar, bin 500 yıl önce Avrupa’da yaşanan aile yönetimini dayatmaya çalıştı. Partiyi kendi aile çıkarlarının hizmetine soktu. Son zamanlarda yurt dışında paralarının olduğu açığa çıktı. Kürt halkının paralarını yabancı bankalara yatırdılar. Bu da Kürdistan’ı kendi ülkesi olarak görmediği anlamına geliyor. ABD ve Dubai’de yüzlerce evleri var. Bu kaçmaya hazırlanmaktır. Burada belirtmek isterim ki KDP, Kürdistan’daki sömürgeci güçler gibi Kürdistan’ın zenginliğini kontrol etmeye çalışan iktidar ailesinin hizmetinde bir partidir. Kürt halkı bu gerçeği iyi bilmelidir.
Türk devleti ve KDP dışında bu saldırıların arkasında dünya güçleri mi var, bunda çıkarları ne?
NATO, Ortadoğu planını 1995 yılında uygulamaya koyduğunda Kürtler bu planın dışında kaldı. Türk devleti Kürtlerin olmadığını ve Kürtleri kendi çıkarları için kullanabileceğini belirtmiş ve hatta bu planı uygulamaya başladı. Ancak Başûrê Kurdistan ve Rojava’da yaptıkları büyük fedakarlıklarla kendilerini kanıtlayan Kürtler, aynı zamanda dünya güçlerini de planlarını değiştirmeye zorlayan bir sorun yarattı.
1995’te planı yapanlar ve NATO, planı terk etti ama Türk devleti hâlâ uygulamaya bağlı ve Kürtlerin varlığını inkar etmeye devam ediyor.
Bu saldırının geniş kapsamlı hedefleri nelerdir?
Kürdistan Özgürlük Hareketi’nin ortaya çıktığı dönemde bir boşluk vardı ve Kürt halkı umutlarını kaybetmek üzereydi. Kürdistan Özgürlük Hareketi yeni konseptler ve sloganlar üreterek Kürt halkını birleştirmeyi başardı. Kürt halkı, Kürdistan Özgürlük Hareketi’nin 50’nci kuruluş yıl dönümünü kutlarken, eskisi gibi olmadıklarını, Kürdistan ve Ortadoğu’da demokrasinin öncüleri olduklarını gösterdi. Türk devleti, 1984 yılında başlayan ve Kürt halkının etrafında toplanan bu hareketin kuruluşundan bu yana Kürt halkını yenmeye çalıştı ve bugüne kadar saldırılarını durdurmadı.
AKP-MHP, Türk devletinin kuruluşundan bu yana geçen yüzyılda Kürdistan Özgürlük Hareketi’ni yenme sözü verdi ama söylediklerini yapamadı. Türk devleti, 2016 yılından beri sürekli bir savaş halinde ve yavaş yavaş çöküyor. Kürt halkının 2023 yılına kadar çok şey başaracağını ve Türk faşistlerinin umutlarının yıkılacağını öngörüyorum.
Birinci Dünya Savaşı’nda Türk devleti kuruldu, Arap halkı 22 devlete ve Kürtler 4 parçaya bölündü, İkinci Dünya Savaşı’nda İsrail devleti kuruldu, Üçüncü Dünya Savaşı’nda bizi neler bekliyor?
Evet, 3. Dünya Savaşı devam ediyor, bu da yeni bir bölge inşa etmek anlamına geliyor. Birinci Dünya Savaşı’nda milliyetçi devletler kuruldu. İkinci Dünya Savaşı’nda devletler bölündü ama her iki dünya savaşında da bazı yeni şeyler eksikti. Artık internet ve olayların hızlı geliştiği teknoloji dünyasındayız. Öte yandan Ortadoğu’da şu anda çok büyük değişimler yaşanıyor. Halk artık mevcut rejimleri kabul etmiyor. Küresel kriz nedeniyle binlerce mülteci Avrupa’ya kaçtı. Sanırım tüm bu olaylar bir değişim getirecek. Kürt halkı da dahil olmak üzere Ortadoğu halkları birlik olsaydı, mevcut durumu kontrol edebilir ve Birinci ve İkinci Dünya Savaşlarında kendilerine dayatılanlardan kendilerini kurtarabilirlerdi. Bu konuda liderlik Kürtlerin elinde ve tohumları Rojava’da ekiliyor.
Biz bu savaşın bitmesini, halkların barış ve özgürlük içinde yaşamasını istiyoruz. Yeni felaketler istemiyoruz. Şu anda en ileri teknoloji Ukrayna’da kullanılıyor. Dünya orada olanlarla meşgul. Bu savaşın etkisi de herkeste hissediliyor. Bu nedenle olayların bizi etkilemediğini söyleyemeyiz. Ne yapacağımızı ve insanlarımıza ne fayda sağlayacağını düşünmeliyiz.
Ukrayna-Rusya savaşı, Başûrê Kurdistan’a yönelik saldırılar için bir fırsat yarattı. Türk devleti, Osmanlı İmparatorluğu’nu kurmak için bu fırsatı, Kürtleri soykırıma uğratmak için kullandı. Kürt halkı ve dünya bile kabul etmiyor. Dünyada ve Ortadoğu’da yaşanan kriz karşısında kendi topraklarımızda güvenli ve barış içinde yaşama yolunu seçtik. Umuyoruz ki halkımız bu planlardan haberdardır.
Kuzey ve Doğu Suriye’de KDP’ye ve Türk devletinin saldırılarına karşı kitlesel gösteriler var. Bu gösterilerin saldırıları durdurmaya ve KDP’yi yanlıştan dönmeye zorlayacağını düşünüyor musunuz?
Rojava’da Kürt halkı mücadele ediyor. Ama bu yeterli değil. Çünkü düşman tüm yolları kapattı. Kürt halkının yapacağı şey savunma sistemini güçlendirmektir.
Başûrê Kurdistan halkı da Rojava halkı gibi mücadele ederse kimse bir şey yapamaz. Avrupa’daki gösteriler çok önemli. Avrupa devletlerinin politikalarını değiştirmeleri gerekiyor. Türk devletinin gerçekleştirdiği saldırılar NATO silahlarıyla yapılıyor. Dolayısıyla bu devletler bu saldırılara ortaktır. Dünya bilmelidir ki Kürt halkı dünyanın planını anlamıştır. Kürt halkına yapılanlardan herkes suçludur. Bu nedenle Avrupa’daki tüm Kürt kurum ve kuruluşlarının genel seferberlik ilan etmesi gerekiyor.
Kürt ve bölge halkı varlıklarına yönelik tehdidi ortadan kaldırmak için ne yapmalı?
Kürtleri yok etmeye çalışıyorlar. Türk devletinin bu planına karşı çıkmayı ve direnmeyi amaçlayan Kürtler sayesinde bunu başarmayacaklar. Öte yandan Kürt halkı artık demokratik bir proje yürütüyor. Bunu Rojava’da gerçekleştirilen devrimle de kanıtladı. Ortak bir sistem kuruldu. Bu yüzden özgürlük isteyen herkes bu aşamada ve projede Kürt halkını desteklemeli. Bu saldırılar Serêkaniyê’ye yönelik saldırılardan farklı değil. Serêkaniyê Kürtlerin, Arapların ve Süryanilerin ortak yaşadığı yerdi. Bölge halkı Osmanlı Devleti’nin niyetini iyi bilmeli ve iyi bilinmesi için dönüp Osmanlı tarihine bakmalıdır. Barış çağrısı yapıyorlar sonrasında ortaklarına ihanet ediyorlar.
Türk devleti ikinci aşamada Federe Kürdistan’a yönelecek
Şêxmeqsûd, Eşrefiye ve Şehba’ya uygulanan ambargo, Şengal ile Rojava arasındaki duvar, Başûrê Kurdistan’a yönelik saldırılar ne ölçüde birbiriyle bağlantılı?
İnsanlar olayları farklı okuyabilir. Ancak her şey planlı. Halkın hafızası kuvvetli. 2012 yılında El Heyderiye, Şêxmeqsûd, Eşrefiyê ve Bostan Başa bölgelerinin halkı saldırılara direndi. Burada Suriye’nin geleceğini düşündüğünü iddia eden Şam hükümetine, Şêxmeqsûd ve Eşrefiye Mahallelerine neden ambargo uyguladığını sormamız gerekiyor. Bunun Suriye’nin geleceğine ne katkısı olabilir?
Bu ambargonun Şam hükümeti ile Türk devleti arasında Rusya ve Bağdat’ta yapılan görüşmelerin sonucu olması dışında bir anlam ifade etmesi mümkün değil. Şam hükümeti bunu inkar etse de herkes iki taraf arasında görüşmeler yapıldığını biliyor. Türk devlet yetkilileri bunu açıkça ortaya koydu.
Şam hükümeti Minbîc ve Tebqa ile tüm kapıları kapatıyor. Başûrê Kurdistan hükümeti de sınır kapısını kapattı. Bunun amacı halka açlık politikası dayatmak. Bu politikanın Medya Savunma Alanlarına yönelik saldırıdan ayrı olduğunu söyleyemeyiz. Tüm politikalar, tek bir planın parçası. İlk aşamada Kürtleri her yerde ezmek istediler. Bu plan başarılı olursa, Kürt halkının umudunu tamamen yok etmek için ikinci aşamada Başûrê Kurdistan Federasyonu’nu yok edeceklerdir.
Ben başka bir konuya dikkat çekmek istiyorum. Irak hükümetinin Şengal ile Rojava arasında duvar inşa etmesi de Türk devletinin planının parçalarıdır. Irak’ın cumhurbaşkanı kim olursa olsun, Türk politikasına uygun olacaktır. Türk devleti, Dolmabahçe Mutabakatı’nı reddettiği gibi Başûrê Kurdistan Bölgesi’yle yaptığı anlaşmaları da dönüp bir gün reddedecektir.
Diyelim ki düşmanın planı Rojava’da ve Medya Savunma Alanlarında başarılı oldu. İkinci plan Kürdistan Bölgesi’nin yıkılması olacak. Şu anda Irak hükümetinin kurulmasına engel olan KDP’dir. Federasyonun kaldırılmasına yönelik hazırlıkların nasıl yapıldığı konusunda Türk devletinin bakış açısıyla örtüşmektedir. Zıt plan tehlikeli ve büyüktür. Şu an yapılan saldırılar bu planlarla bağlantılı. Umarız herkes bunun farkındadır.
QAMIŞLO