Türkiye’nin her yerinde ortaya çıkan JES’ler; suları, toprağı ve havayı zehirlerken sıra İstanbul’da
Yusuf Gürsucu / İstanbul
İstanbul Valiliği, il sınırları içinde daha önce tespit edildiği anlaşılan 21 adet jeotermal kaynak sahası için, açık teklif arttırma usulüyle ihale yapılacağını duyurdu. İstanbul’un 14 ilçesinde toplam 55 bin 706,18 hektar doğal alan içinde 21 adet Jeotermal enerji santrallerine ruhsat verilecek olan ihale 26 Nisan günü Valiliğin Fatih’te bulunan ek binasında gerçekleşecek.
AKP iktidarı çıkardığı yasa ve yönetmeliklerle yerel yönetimleri refüze ederek, il coğrafyalarında istediği yerde istediği biçimde yağmalanmasının olanaklarını sağlamış durumda. İnşaat, enerji ve maden şirketleriyle girilen grift ilişkilerde bu 3 alanın 5’li çete olarak nitelenen şirketlerden oluşuyor olması hem kentlerin hem kırsalın hem de dağların yerle bir edilmesinde hedef durumuna getirildi.
Her şey şirketler için
Türkiye’de enerji arz fazlasına rağmen her türden enerji üretimine yol veren iktidar, bu şirketleri halktan toplanan vergiler, doğanın yağmalanması ve halkı açlığa mahkum eden düşük ücretler üzerinden desteklemeyi aralıksız sürdürüyor. İstanbul’da açılacağı duyurulan 21 ihalenin yerleri ise dikkat çekiyor. Adalar ilçesinde 2 adet saha ihaleye konu olması ise yağmada gelinen noktayı gösteriyor.
Adalar, Beykoz ve Sarıyer
Jeotermal kaynak arama sahaları için açılan ihale 14 ilçe coğrafyasını kapsıyor. İhale duyurunda Adalar İlçesi olarak nitelenmesinden dolayı hangi Adaları ya da hangi adayı kapsadığını henüz öğrenemedik. Adalar İlçesi’nde 1194,56 hektar ve 2.401,61 hektar olmak üzere 2 saha belirlenmiş ve bu iki sahanın toplamı olan 3.596,77 hektar alan şirketlere hibe edilmeye hazırlanılıyor. Adalar dışında İstanbul’un akciğerleri olan Beykoz ilçesinde, 4.400 + 900,60 + 3.400 hektarla toplam 8.700,60 hektar ormanlık alan JES işgaline alınırken, Sarıyer ilçesinde ise 1.714,86 + 108,70 hektar alan ihale edilecek. Bu üç ilçede ihale edilecek alan toplamı ise 14 bin 120,93 hektar olarak dikkat çekiyor.
Diğer 11 ilçe 41.585,25 hektar
Diğer ilçeler ise şöyle; Büyükçekmece 2.875,02 + 3.722,91 hektar, Bakırköy 3.541,83 hektar, Çatalca 222,91 hektar, Esenyurt 2.321,90 hektar, Eyüpsultan 1.085,75 + 964,70 hektar, Küçükçekmece 4.942,92 hektar, Pendik 1.718,50 hektar, Esenler/Bağcılar/Başakşehir/Küçükçekmece/Sultangazi
ilçelerini kesen 4.987,19 hektar, Silivri 2.915,08 + 4.941,43 + 4.870,11 + 2.475 hektar (Silivri toplamı:15 bin 201,62) doğal alan (orman-mera-tarım vb) ihale ile şirketlerin delik deşik edeceği ve sonrasında hedefledikleri ısıya ulaşmaları halinde santrallerini kurarak bölgeyi Aydın’da yaşanılanlar gibi zehirleyecek.
JES’ler zehirler!
JES’ler bir termik santral gibi çalışmaktadır. GWh başına ortalama 2700 m3 su kullanımı olan bu santrallerin bulunduğu bölgede hava kalitesini bozarken aynı zamanda yeraltından çekilen ve ağır metaller barındıran atık sularını da çevreye yayarak büyük bir ekolojik yıkım yaratmaktadır. Yoğun su kullanımları bulunduğu bölgelerde su kıtlığına yol açarken aynı zamanda atık suların bir kısmının yeraltına deşarj edilmesinden kaynaklı olarak yeraltı sularını da hem kirletir hem de tüketir. Temiz yenilenebilir enerji safsatası ile süslenen bu işletmeler sabit sermaye gideri dışında işletme giderleri en düşük olan santraller olması bakımından sermayeye çekici gelen yatırımlardır. Santrallerde çok az sayıda çalışan olması, kömürlü ya da doğalgazlı termik santraller gibi hammadde gideri baskısı olmayan sıfır hammadde gideriyle çalışırlarken, bulundukları bölgeyi zehirleyerek yaşanmaz yer haline dönüştürmektedirler.
Zehirli akışkan
Türkiye’de en az 3 kat arz fazlasına ulaşılan enerji üretim kapasitesine karşın, JES’lerin yoğunlaştığı 4 il dışında (Aydın, Denizli, Manisa, Çanakkale) neredeyse tüm illerde faaliyet gösteren ve AKP iktidarınca da ciddi anlamda desteklenen JES’ler, bulunduğu çevreyi zehirlemekle meşgul. JES’ler yeraltından çektikleri zehirli akışkanı reenjeksiyon kuyuları ile yeniden yeraltına basmaları gerekirken bunun maliyetinden kurtulmak için akışkanı evsel ısıtma, seracılık, meyve kurutma vb. gibi alanlara kaydırmak istiyorlar. Ayrıca reenjeksiyon yapanlarında akiferlerin bulunduğu 400-500 metrelere suyu bastıkları ve bu yolla yeraltı sularına ağır metallerin karıştığı biliniyor. JES’in çıktısı olan ağır metallerin içeriğinde bor, cıva, arsenik, kurşun, amonyak, antimuan, lityum, karbondioksit, hidrojen sülfür gibi zehirli maddelerden oluşmaktadır.
Depremini bekleyen İstanbul!
Science dergisinde yayımlanan bir çalışmada, ABD’nin Güney Kaliforniya’daki Salton Denizi Jeotermal sahasının bulunduğu bölgede jeotermal kaynaklardan enerji elde etme süreçleri ile sismik faaliyetler arasında kuvvetli bir ilişki olduğu belirlenmiştir. Araştırmacılar, bu bölgedeki depremlerin sıklığının, enerji üretimi sırasında yeraltından çekilen ve yeraltına verilen suyun hacmine bağlı olarak değiştiğini kaydetmişlerdir. 30 yıllık çalışma döneminde Jeotermal bölgesindeki en büyük deprem 5.1 büyüklüğünde olmuş, ancak yakınlardaki San Andreas fayının, en azından büyüklüğü 8 olan son derece yıkıcı depremleri açığa çıkarma yeteneğine sahip olduğu uyarıları yapılmıştır. Sarsıntılar ilk olarak Colorado’da Rock Flats alanında 3 bin metre derinliğe atık suyun enjeksiyonundan sonra bölgeye yakın şehirlerde pek çok sayıda depremin hissedilmesi ile saptanmıştı.
Depremin JES’le ilişkisi saptandı
İsviçre’nin St. Gallen şehri yakınlarında, jeotermal kaynaklar için 2013 yılında yapılan sondaj çalışması depreme neden olmuştu. İsviçre Sismoloji Merkezi bu sarsıntıların yerin derinliklerinde birikmiş ısı kaynaklarının oluşturduğu enerjiyi ortaya çıkarmak için kullanılan JES’lerin yol açtığını tespit etti. 140 santigrat derece sıcaklıktaki termal akışkana ulaşmak için yerin 4 bin 500 metre derinliğine yapılan sondaj sonrası bölge 3,6 büyüklüğündeki depremle sarsıldı. 2006-2007 yıllarında ise İsviçre’nin ilk JES projesi de bu nedenle iptal edilmişti. Çünkü sondajların Basel yakınlarında bir dizi depreme sebep olduğu o zamanda saptanmıştı. Ardı ardına yaşanan depremlerin bir çoğunun 3’ten büyük olduğu ölçüldü. Sondaj çalışmaları ile oluşan sismik şokların etkisiyle 5 hatta 6 ve daha yüksek şiddette depremleri tetikleyebileceği belirtilmişti. Tüm bu gerçekler yaşanmışken, bilim insanlarınca büyük bir depremin İstanbul’da her an olabileceği uyarıları yapılmaktadır.