İlham Bakır
Sosyal dayanışma, toplumsal yaşamın sürdürülebilmesi, toplumda bireyler arasında birlik ve uyumun sağlanabilmesi, sağlıklı bir toplumsal yaşamın kurulabilmesinin en önemli dinamiğidir. Devlet öncesi komünal topluluklarda dayanışma zaten toplumsal yaşamın anayasası niteliğindedir. Tüm işler ortak yapılır, ortak üretim geliştirilir ve üretim herkesin ihtiyacına göre pay edilir. Kapitalizmin kriz yaşadığı ve Marks’ın ruhunun geri geldiği tartışmalarının yapıldığı bir dönemde bir TV kanalında bununla ilgili tartışmalardan birine bir de Alevi dedesi çağrılmıştı. Stüdyodaki konuklar büyük büyük cümleler kurarken, kapitalizm ve Marksizmle ilgili derin analizler yaparken, en nihayet lütfedilip kendisine de söz verilen Alevi dedesi şu sözleri söylemişti: “Marks daha dünkü çocuk sayılır. Biz bu topraklar üzerinde binlerce yıldır ortakçı yaşamı zaten sürdürüyorduk. Birlikte üretilir. Mahsul köy meydanında toplanır. Kimse mahsulü pay etmezdi, herkes ihtiyacı oranında mahsulden pay alıp evine götürürdü.”
Alevi inancında da, tüm pagan inançlarda, çok farklı etnik yapılarda, klan ve aşiret topluluklarında da ortakçı yaşam, dayanışma toplumsal yaşamın amentüsü olarak vücut bulmuş ve bir anayasa gibi işlemiştir. Devletli uygarlıklar döneminin inanç sistemleri olarak gelişen tek Tanrılı dinlerde de sosyal dayanışma altı önemle çizilen, sosyal varlık olarak yaşamını sürdürmenin önemli bir gereği olarak dile getirilen bir husustur. Sosyal dayanışma biyolojik ihtiyaçların temininden ruhsal ihtiyaçların teminine kadar uzanan geniş bir skalada yaşamı kuran, değiştirip dönüştüren bir dinamik olarak işleyegelmiştir.
Sosyal dayanışma ile ilgili yazma ihtiyacı Ramazan ayı, oruç gündemi ve Diyanet İşleri başkanının açıkladığı fitre miktarı nedeniyle hasıl oldu. Fitre, İslamiyet’teki sosyal dayanışma yasalarından birisidir. Diyanet İşleri Yüksek Kurulu, bu yılki fitre miktarını asgari 40 lira olarak belirledi. 40 lirayı belirlerken esas aldığı ölçü, bir kimsenin bugünkü koşullarda günlük gıda ihtiyacını ancak 40 lira ile temin edebiliyor olması olarak açıklamış. Fitre, sadece bir günlük ihtiyacı karşılamak için ödeniyor. Yıl 365 gün. Dört kişilik bir ailenin günlük gıda ihtiyacı 160 liraya temin edilebiliyor. Bu miktarı 30 ile çarparsak dört kişilik bir ailenin sadece asgari gıda ihtiyacı 4.800 lira ediyor. Asgari ücret 4.250 lira. Bu gıdayı pişirmek için gaz kullanmak lazım. Elektrik, su, ısınma, ulaşım gibi ihtiyaçlar neyle karşılanacak? Asgari ücretlinin çok önemli bir bölümü kiracı ve en az gelirinin dörtte birini kiraya veriyor. Lüks araç düşkünlüğü ile müsemma Diyanet İşleri’nin açıkladığı fitre rakamları bile, iktidarın insanları nasıl bir yoksulluğa, hayır yoksulluk değil açlık ve sefalete mahkum ettiğini gösteriyor.
Buradan her ramazanda iktidar yanlısı bir TV kanalında gösterilen bir dizi filmin başrol oyuncusuna getireceğim sözü. Yoksul olmayı öve öve bitiremeyen, İslam dini peygamberinin, halifelerin, evliyaların, dini önderlerin nasıl malsız ve mülksüz olduklarını, mal ve mülkün nasıl bir yük olduğunu, insanı nasıl kibre, şirke soktuğunu, nasıl günahlara gark ettiğini gözü yaşlı salya sümük anlatan büyük oyuncu, mümtaz şahsiyete. Bu oyunculuğu karşılığında yüz binlerce lira alan, yüzlerce insanın karnını doyurabileceği bir sofraya kendi gibi kelli felli din alimleri, iş adamaları ile oturan büyük İslam alimine. Adı lazım değil, herkes biliyor.
Bu mümtaz şahsiyet, bugünkü din tandanslı muktedirlerin içine battığı riyanın, iki yüzlülüğün, hilekarlığın, dolandırıcılığın ve talancılığın süzme ifadesidir. Münafıklık, İslam dinindeki en büyük günah ve sapmalardan biridir. Ramazan ayında TV ekranlarına bakın, ne kadar çok münafık olduğunu göreceksiniz.