PKK Lideri Abdullah Öcalan’a verilen yeni ‘disiplin cezasını’, tecride bahane olduğunu belirten İHD İstanbul Şubesi Başkanı Gülseren Yoleri, İmralı’daki uygulamaların doğrudan siyasetle bağı olduğunu söyledi
PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki ağır tecrit koşulları devam ediyor. Aile ve avukatları ile görüştürülmeyen Öcalan’dan son bir yıldır haber alınamazken, yeni disiplin cezaları verildi. Aile görüş yasağı 18 Kasım 2021’de son bulmasına rağmen ailelerin Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı’na yaptığı görüş başvurularına herhangi bir yanıtın verilmemesi nedeniyle avukatlar, 28 Mart’ta bir kez daha Bursa İnfaz Hakimliği’ne başvuruda bulunarak aile ziyaretleri önündeki hukuka aykırı tüm engellerin kaldırılması ve aile görüşünün yapılmasını talep etti. Avukatların başvurusuna 29 Mart’ta yanıt veren hakimlik, başvuruyu reddetti. Hakimlik ret gerekçesinde ise, Öcalan hakkında yeniden verilmiş bir disiplin cezasının olduğunu, bu nedenle görüşmenin olamayacağını savundu.
İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şube Başkanı Gülseren Yoleri, Öcalan’a verilen yeni disiplin cezasının hukuki bir karar olmadığın belirterek, “İmralı’da devam eden tecridi sürdürmeye dönük bir uygulamadır” dedi. İmralı’da kişiye özel bir tecrit ve infaz uygulaması olduğunu ifade eden Yoleri, Öcalan’ın Türkiye’ye teslim edilmesinden hemen sonra tecrit uygulamasının devreye sokulduğunu ve ağırlaşarak devam ettiğinin altını çizdi. Öcalan’ın avukatlarının açıkladığı raporlarla da tecrit ve ağır infaz kurallarına dikkat çekildiğini belirten Yoleri, “İnfaz kurallarının hukuki açıdan değerlendirdiğimizde, bu uygulamayla infaz hukuk kurallarının çiğnendiği, dolayısıyla ayrımcılık yapıldığı, infaz uygulaması bakımında ciddi bir ayrımcılık söz konusu” diye belirti.
Hak ihlali
“Tecrit ağır bir insan hakları ihlalidir” diyen Yoleri, “İnsan hakları açısından değerlendirme yapıldığında tecrit bir işkencedir. Bu işkence de Öcalan, şahsında sürdürülüyor. Görüş yasağı, aile ve avukatlarıyla görüşmesinin engellenmesinin, tecrit işkencesi olduğunu biliyoruz. Bu iletişim haklarının yasaklanması aynı zamanda kişinin dış dünyayla bağını koparmaya dönük bir uygulamadır” ifadelerini kullandı. Yoleri, infaz hakimliğinin verdiği kararın disiplin cezasına veya oradaki rutin uygulamaya dayandırılmasının ağır tecridi sürdürmek için bahane olarak kullanıldığını belirtti. Öcalan’a iletişim yasağının keyfi olduğunu aktaran Yoleri, “Temel insan hakları bakımından baktığımızda dokunulamayacak haklar vardır. Bu haklar savaş halinde bile kısıtlanamayacak haklardır. Tutuklu hakları bakımında da tutkulunun dışarıyla bağını bu kadar uzun ve keyfi nedenlerle engellenmeye dönük bir uygulamanın, hukuk içinde tanımlanması imkan dahilinde değildir” dedi.
Hukuki değil, siyasi
İmralı’daki uygulamaların hukukla değil doğrudan siyasetle bağı olduğunu dile getiren Yoleri, sözlerini şöyle sürdürdü: “Temel insan hakları siyasetin malzemesi yapılamaz. Ama şu an karşı karşıya kaldığımız bu durum, hukuk ve insan hakları değerlerinin değil de, siyasetin ihtiyaçları ve ölçütlerinin uygulandığını görüyoruz. Ortaya çıkan bu tabloyu biz hukuk dışı ve insan haklarına aykırı olarak değerlendiriyoruz. Bu uygulamanın derhal sonlanması gerekiyor.”
Uluslararası kamuoyunu ikna çabası
Öcalan’a disiplin cezasının gerekçelendirilmesinin iç kamuoyun ihtiyaçları doğrultusundan çok uluslararası kamuoyunu ikna etmeye yönelik olduğunu vurgulayan Yoleri, “Bu yasak kararının başka bir izahı yok. Burada hukuka uygun olmayan kararda ısrar ediliyorsa ve bu kadar uzun süre devam ettiriliyorsa, burada artık hukukun uygulanmasından değil başka bir etkenden söz etmek gerekiyor. En önemli etken baştan beri siyaset oldu. Nasıl ki çözüm sürecinde görüşmeler daha doğal hale getirildi ve devletin izni dahilinde avukatları ve ailesiyle görüşme gerçekleştirildi ise, çözüm süreci bitince bu görüşmeler de kesildi. Süreçlere göre bu görüşmelerin yapılıp yapılmayacağına karar veriliyor” şeklinde konuştu.
Esra Solin Dal / İstanbul-MA