Kobanê Davası’nda savunmasını yapan Figen Yüksekdağ, “Suni teneffüslerle, dışarıdan müdahalelere hayatta tutmaya çalışılan bir dava. Türkiye yargısı bu kadar niteliksiz olamaz. Bu memleketin onurunu, güvenini, saygısını batırdınız, batırıyorsunuz” dedi
IŞİD’in Kobanê’ye yönelik saldırılarına karşı 6-8 Ekim 2014’te gerçekleşen protesto eylemleri gerekçe gösterilerek Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Eş Genel Başkanları, Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyelerinin de aralarında bulunduğu 22’si tutuklu 108 ismin yargılandığı Kobanê Davası’nın 11’inci duruşması sekizinci gününde Sincan Cezaevi Kampüsü Duruşma Salonu’nda görüldü. Sincan Cezaevinde tutulan siyasetçiler duruşma salonunda hazır bulunurken, farklı cezaevlerinde tutulanlar ise Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla duruşmaya bağlandı. Birtakım siyasetçiler ise mazeret bildirerek duruşmaya katılmadı.
‘Biz bu tanıkların dinleneceğinden haberdar değildik’
Mahkeme başkanının gelen bilgi ve belgeleri dosyaya eklemesi ardından Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi eski Eşbaşkanı Gültan Kışanak söz aldı. Tanık dinlenmesinden haberlerinin olmadığını ifade eden Kışanak, “Biz bu tanıkların dinleneceğinden haberdar değildik. Mahkemenin ara kararından haberimiz yoktu. Kendimi bu sandalyeye bağlamam ve yaşamımı buraya bağlamam isteniyor. Teknik olarak hayatın olağan akışı olarak bu mümkün değil. Ayrıca telekonferans bağlantısından görevlilerin bile haberi olmuyor. Kontrol edilmese SEGBİS bağlantısından kimsenin haberi olmayacak” eleştirilerinde bulundu.
Tanık beyanlarının alınmasından vazgeçilsin
Tutuklu HDP eski MYK üyesi Mesut Bağcık, müşteki ve tanık beyanlarının alınmasından vazgeçilmesini istedi. İfadesini verdikten sonra müşteki ve tanıkların dinlenmesini isteyen Bağcık, dinlenen tanık Sami Baran’ın ifadelerine değindi. Bağcık, tanığın avukatı olmadan ifadesinin alındığını söylediğini hatırlattı. Bağcık, “Açık tanık Sami Baran’ın ifadeleriyle benim bir örgüte üye olmadığım anlaşıldı” diyerek tahliye talebinde bulundu. HDP eski MYK üyesi İsmail Şengül, 18 aydır tutuklu olduğunu ifade etti. “6 Ekim 2014 tarihinde MYK üyesi olmamış olsaydım ben bu dosyada yer almış olacak mıydım?” diye soran Şengül, “Muhtemelen beni bırakın yargılamayı tanımıyor olacaktınız. 2014 yılının üzerinden 8 yıl geçmiş gizli tanık çıkıyor, birtakım beyanlar alınıyor. Bu kadar ciddi iddialar varsa aradan geçen bu kadar yıl geçiyor, şimdi mi keşfediliyor. Ek klasörlerde de somut delil yok. Buradaki mesele dönüp, dolaşıyor HDP MYK üyeliğine geliyor. HDP’de yönetici olmak kriminal bir meseleye getiriliyor. Bu doğru değil, hukuki değil, ahlaki ve vicdani değildir. Heyetinizin biraz hukuka bağlılığı varsa son periyotta yaşanan gelişmeleri de göze alarak artık tahliye kararları vermesi gerektiğini düşünüyorum” diyerek tahliye talebinde bulundu. Mahkeme başkanının, “Siz o toplantıya katıldınız mı? Kim hazırladı o tweeti?” sorularını yönelttiği Şengül, “Ben o toplantıya katıldım” dedi.
‘Sorumlular hakkında derhal suç duyurusunda bulunulmalı’
HDP eski Sözcüsü Günay Kubilay da, iddia makamının tutukluluk devam talebine dair beyanlarda bulundu. Mahkemede 4 ve 5 Nisan’da dinlenen tanık beyanlarına değineceğini söyleyen Kubilay, “Dosyada bulunan iki gizli, bir açık tanığın beyanlarının birbirini yalanlar nitelikte olduğunu görürsek, 3 birbirinden farklı, 2 ölü beyan var. Tanık ifadeleri bu davanın Kobanê olayları nasıl bahane edilerek HDP’ye kurulan kumpas davası olduğunu kanıtlamıştır. Açık tanık Sami Baran’ın ifadesinde emniyetteki beyanlarının kendisine ait olmadığını ama kendisinin imzaladığını, polislerin elinde notlar olduğunu, bildiklerinin parti çalışmaları olduğunu özetle söyledi. İfadeyi imzalarken avukatının yanında olmadığını söyledi. Sami Baran’ın mahkeme ifadesi bizim başından beri bu davanın Kobanê olaylarıyla ilgili hakikati ve maddi gerçeği açığa çıkaracak, bir Kobanê Davası olmadığını, HDP’ye kurulan kumpas davası olduğunu kuşkuya yer götürmeden kanıtladı” diye belirtti.
‘Böyle torba biçimde bir yargılama olmaz’
Açık tanık Kerem Gökalp’in ifadelerine dikkat çeken Kubilay, Gökalp’in 2001’den başlayan ve 2015’te sona eren örgütsel faaliyetlerini duruşmada anlattığını belirtti. “AİHM kararlarını, Anayasayı, ceza yasasını tanımıyorsunuz, sizi bağlayan ne?” diye soran Kubilay, “Biz burada ne söylersek söyleyelim, mütalaaya ezberlenmiş bir şeyler yazılıyor. Herkesin kimliği, kişiliği, onuru var. Benim hırsızlıkla işim olmaz. Ya bunun kanıtını dosyaya koyacaksınız ya da suçları çıkaracaksınız. Ezbere gerekçe istemiyorum. Somut gerekçe yazın, durumumuzu bilelim ya da evimize gidelim. Katalog suçlardan, CMK 100’den tutukluyorsunuz. Bu ülkede adalete rahmet okutan iktidar bile bunu sorunlu gördü ve değiştirdi. O yüzden savcı bey tek tek sayacak. Böyle torba biçimde bir yargılama olmaz” şeklinde konuştu.
‘Adaletin tecelli edeceği günlerin gerçekleşeceğine inanıyorum’
Yeniden söz alan Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi eski Eşbşakanı Gültan Kışanak, belgelerin tarafına tebliğ edilmesini istedi. Duruşma tutanaklarının da günlük olarak da kendisine iletilmesini de isteyen Kışanak, “İşkence düzeninden kurtulup, insani koşullarda yapılacak bir periyoda çekilmesini istiyorum. Bir hafta duruşma olur, 3 hafta ara verilebilir. Bu savunma hakkının da engellenmemesi açısından da duruşma periyotlarının yeniden düzenlenmesini istiyorum” diye konuştu. Kışanak, şunları söyledi: “Beni bu dosyaya katabilmek için tanık beyanları eklenmişti. Örgüt üyeliği suçlaması var ise zaten Malatya’da devam eden bir dava vardı. Maksat benim bu davaya katılmamdı. Propaganda suçlarından dava dosyalarının Malatya’ya gönderilmesine dair karar bana dün tebliğ edildi. Hukuki işlemleri yapabilmem için süre geçmiş. Siz hukuksuz bir şekilde dosyayı Yargıtay’a gönderdiniz. Çünkü ola ki buradan tahliye edilirsem, oradan tutuklu olayım. Hukuka aykırı iş yapmaya, siyasi talimatlarla davayı yürütmeye devam etmeye çalışıyorsunuz. Bu kadar da hukuku ayaklar altına almayın. Maksat siyaseten bizi daha uzun süre içerde tutmaktır. Bunun için de nereden dava açacağınızı düşünüyorsunuz. Hukukun ve adaletin tecelli edeceği günlerin gerçekleşeceğine inanıyorum.”
‘Bizler bu gerçeğe sessiz kalamayız’
HDP eski Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ ise, tanık beyanlarına dair konuştu. Tanık beyanlarının boş olduğunu sözlerine ekleyen Yüksekdağ, şöyle devam etti: “Tanıkların yaptığı tek tanıklık bu davanın ölmüş olduğuna dairdir. Tanıklar beyanlarıyla bu davanın ölmüş bir dava olduğunu gösterdi. Suni teneffüslerle, dışarıdan müdahalelere hayatta tutmaya çalışılan bir dava. Dün paraşütle havadan indirme yapılan AYM’nin siyasi bazı davalara karar verebileceğini öngörmek saflıktır. AYM, kendini dünyaya göstermeye, kendini dünyaya kanıtlamaya çalışan bir durumda. Hala nefes alan bir hakem olduğunu kanıtlamak için böyle aleyhe kararlar veriyor. Havadan indirme harekatı sonucunda AYM bize karşı aleyhte karar kurma kurumudur. Bu davanın dayanağı AYM’nin benim hakkımda verdiği kararlar. Bu dosyanın ne kadar kumpas ve yalan yanlış olduğunu her gün haykırıyoruz ama sizler hiçbir şey yokmuş gibi belirlenen ve önünüze önceden konulmuş kararları sürdürüyorsunuz. Bizler bu gerçeğe sessiz kalamayız, tutumsuz kalamayız” ifadelerini kullandı. Tanık beyanlarına dair sözlerini sürdüren Yüksekdağ, “Savcının tanık dinlemesi ardından MYK’da kim vardı? Tweeti kim attı? gibi sorulmayacak sorular sordunuz. Gerçeklikle, hakikatle ilgisi olmayan, davanın seyriyle ilgisi olmayan, bir tweetin etrafında tavaf etmeye zorlayan bir mantık çıkıyor. Her seferinde size böyle olmayacağını anlatırız. Ben yazdım, ben attım, diyorum. Buna niye odaklanmıyorsunuz. Benim samimi beyanım, ikrarım değil. O dönemin gayet meşru MYK’sı, AKP iktidarını yere devirmiş. Hazreti Davut gibi tek bir taşla deviren HDP MYK’dır. Tarihsel konjonktür, çabamız, yolsuzluk içerisinde yapılan mücadele devirdi” ifadelerini kullandı.
‘Arkadaşlarımız için kolektif tahliye talebimi yineliyorum’
Atılan twete dikkat çeken Yüksekdağ, sözlerini şöyle sürdürdü: “Allah’ın bir tweetine bu kadar sarılmanız suç olmasından dolayı imkansız. Tweeti birisi tutmuş, birisi yakalamış, birisi atmış. Ondan sonra da yargı mekanizması ‘ben bunun üzerinden giderim’ demiş. Türkiye yargısı bu kadar niteliksiz olamaz. Bu memleketin onurunu, güvenini, saygısını batırdınız, batırıyorsunuz. Güya bu davanın gerçek ile ilişkisine dair tanıklık anlatacak. Tanık kendi suçunu itiraf ediyor. Şimdi bu sadece biz görüyor, anlıyoruz olamayız. Tanıklar ve kurduğunuz tanıklık sistemini devam ettiriyorsunuz. Bu davanın ömrünü beyhude bir şekilde uzatıyorsunuz. İlla ki bu dava bitecek, bu şekilde tamamlanacak. Seviyeyi düşürmemek lazım. Biz bunun için uğraşıyoruz. çökmüşse daha fazla çöksün bu sistem. Tüm arkadaşlarım için tahliye talebimi yineliyorum. Kimse HDP tweetin yanlış olduğunu suç olduğunu söylemiyor. Herkes savunuyor. Bu tarihsel haklılığının savunulması üzerinden savunmalar yapılıyor. Arkadaşlarımız için kolektif tahliye talebimi yineliyorum.
Duruşma verilen aranın ardından HDP eski MYK üyesi Bircan Yorulmaz’ın söz almasıyla devam etti. Yorulmaz, Ayla Akat Ata’nın Kovid-19 testinin pozitif çıktığını ve kendilerinin de temaslı olduğunu ifade ederek duruşmalara Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile katılacaklarını belirtti.
‘Tek argümanınız da çöktü’
Tahliye talebinde bulunma gereksinimi duymadığını kaydeden Yorulmaz, “Siz biz ve tanıkların ifadelerini aynı anda almaya çalışıyorsunuz. Bu nedenle ben de itirazlarımı dile getirmek üzere söz almak istedim. Neden burada olduğum bir türlü anlaşılmamıştı, şimdi anlaşılmış oldu. Moderatörlük yapmak gibi teknik bir konuyla buradayım. Hiçbir moderatör mail grubunu yönetemez. İlk günden beri benim adımla anılan ve doğrudan bana gelmemiş olan bir PYD maili var. Sözü geçen olaylar ile Adalet Bakanlığı kararıyla PYD’nin ‘terör’ listesinde olmadığı kanıtlandı. Ben bir yıllık süreçte PYD’yi anlatma gereği duymadım. DAİŞ’in Suriye’de yaptığı infiale ilişkin de beyanlarda bulunmuştum. PYD mailinde, o bültenle sadece yardım istendiğini, sadece yardım ve dayanışma talebinde bulunan bir mail olduğunu ifade ettik. Benim bilgisayarımdan gelmediği de anlaşıldı ama bu sizin için yeterli olmadı. Atılan tweetlerin şiddet içermediği kararlarla kesinleşti, belgelendi” diye belirtti.
‘Moderatör olduğum için yargılanıyorum’
Sözü edilen MYK toplantısına katılmadığını kaydeden Yorulmaz, “Sadece moderatörü olduğum bir mail grubundan dolayı benim ‘örgüt yöneticisi’ olduğumu söylüyorsunuz. Ki bu mail grubu onaylı bir grup” diyerek tahliye talebinde bulundu.
‘Tweetin her bir harfini birimiz yazmış olalım ne olacak?’
Ardından söz alan HDP eski MYK üyesi Pervin Oduncu, bazı şeyleri tekrar tekrar söylemek durumunda kaldıklarını ifade ederek, “Biz sanki sadece bir duvara konuşuyoruz gibi geliyor. O duvardan dönüyor ve siz tekrar aynı şeyi yapıyorsunuz” diye belirtti. Ne söylerseler söylesinler bir şeyin değişmediğinin altını çizen Oduncu, “Bir buçuk yıldır tutukluyuz ve siz hala aynı şeyleri soruyorsunuz. ‘O toplantıya kimler katıldı?’ diye soruyorsunuz. O tweetin suç olmadığı kanıtlanmışken HDP’nin MYK toplantısı yapması mı suç sayılıyor? Bu toplantı neden illegalize ediliyor? Diyelim ki o tweetin her harfini birimiz yazmış olalım, ne olacak? O tweetin suçlamalarla bir illiyet bağı kurulamamışken siz tekrar tekrar aynı şeyleri soruyorsunuz” diyerek, tepki gösterdi.
‘İşkenceye dönüşen tutukluluğun son bulmasını talep ediyorum’
Türkiye’nin üçüncü büyük muhalefet partisi olduklarını vurgulayan Oduncu, “Türkiye’nin üçüncü büyük partisini illegalize edip, örgüt yöneticileri ve örgüt üyeleri şeklinde sınıflandırıp, kategorize etmeye başladınız. Bu algı değil de nedir? Heyet cezaları belirlediniz o yüzden mi böyle kategorize ediyorsunuz? Türkiye siyasetine yön veren parti üyeleri ve yöneticileri olarak bu konuma düşürülüyoruz. Ama yıllarca örgütte kalan kişiler el üstünde tutuluyor. Ama biz yargılanıyoruz. Bunu yapmayın. Hukukun sizin nezdiniz de bir anlam kazanmasını istiyoruz. Siyasi partide gurur ve onurla çalıştım. Yine olsa yine çalışırım. Artık bu işkenceye dönüşen tutukluluğun son bulmasını talep ediyorum” ifadelerini kullandı.
‘Ben Kürt siyasetçiyim’
Tutuklu siyasetçi Ayşe Yağcı da Kovid-19 belirtileri taşıdığını ancak buna rağmen tahliye taleplerini dile getirmek istediğini söyledi. Dinlenen tanık Sami Baran’ın ifadelerine de değinen Yağcı, şöyle devam etti: “Açık tanık Sami Baran benim hakkımda ‘Konyalıdır, cezaevi çıkışlıdır, parti çalışmalarında yer aldı’ dedi. Evet doğrudur. Ben Konyalıyım, cezaevinden çıktım ve parti çalışmalarında yer aldım. Aktif, dinamik bir partide siyaset yürütüyorum. Ben bir Kürt siyasetçisiyim. Yıllardır Kürt siyasetinde yer aldım. 29 Mart 2014 seçimlerinden sonra aktif siyaseti bıraktım ama bu demek değildir ki ben Kürt siyasetiyle alakamı kestim. Ben bir kadın ve bir Kürdüm. Dolayısıyla kadınları, Kürtleri ve ezilenleri ilgilendiren konularla ilgili duyarlılığım duruyor.”
DTK merdiveninde görüntüsü tutuk gerekçesi
Açık tanık beyanlarının çürümesi karşısında gizli tanık beyanlarının esas alınamayacağını söyleyen Yağcı “Tutukluluk gerekçelerinde TV’de yer alan 27 saniyelik bir videounun 5’nci saniyesinde Sayın Abdullah Öcalan’ın fotoğrafı olduğu ve oradan bir kadın ‘Biji Serok Apo’ dediği için yargılanıyorum. Tutukluluğa dair bir şey bulunamadığı için 2017’de yargılandığım bir dosya tutuk devam gerekçem olarak ele alınıyor. Orada ‘DTK’nın merdivenlerinden çıkmış’ gibi bir beyan var. O DTK’nın merdiveni değil BDP’nin merdiveniydi. O görüntüler 2011’e ait görüntülerdi ve merdiven 2011’deki merdivendi. DTK olsa ne olacak. DTK legal bir organizasyondu. O merdivene çıkmak illegal bir şey değildi. DTK’de 2015’ten sonra illegalize edilmeye başladı” diye aktardı.
‘Savcı Gökalp’i aşkla dinledi’
Tutuklu siyasetçi Meryem Adıbelli, Kürtçe konuştu. Tercüman eşliğinde tutukluluk devam yönünde verilen mütalaaya dair Adıbelli, şunları söyledi: “Bizi dinlemeyen savcı, bilgisayarından başını kaldırmayan savcı, Kerem Gökalp’in dinlendiği gün bilgisayarını yan tarafa çekerek, kürsüye yaklaşarak, dinledi. Büyük bir hayranlıkla izledi. Öyle büyük bir değer ve kıymetle dinledi, büyük bir aşkla dinledi. Adalet ve hukuka her zaman inancım var. ”
Tanıkların çelişkili beyanları kabul edildi
Mahkeme başkanı “Gizli tanık ULAŞ Bilim Aydınlanma Komitesi’nde çalıştığını ve sizi orada gördüğünü söylemişti ifadesinde. Tanık Kerem Gökalp de Bilim Aydınlanma Komistesi’nde yer aldığını söyledi. Ben size o nedenle bu soruyu yöneltiyorum” dedi.
Adıbelli, “Savunmamı yapmıştım. Savunmamda da illegal bir çalışmada yer almadığımı söylemiştim” diye karşılık verdi.
Tutuklu siyasetçi Adıbelli’nin avukatı Mustafa Kemal Baran, “Müvekkilim savunmasını yaptı. Öyle bir çalışması olmadığını söyledi. Kerem Gökalp’in böyle bir beyanı yok. Sorulara itiraz ediyorum” dedi.
Mahkeme başkanı itirazın reddine karar verdi.
‘Öyle bir komiteyi bilmiyorum’
Mahkeme başkanı, “Bilim Aydınlanma Komitesi diye bir komitede çalışma yürüttünüz mü?” sorusunu tekrar etti. Adıbelli ise, “Bilim ve Aydınlanma’nın içeriği nedir? Ne üzerine kurulmuştur? Hangi esaslara göre yürütülüyor bilmiyorum? Böyle bir yapı içinde de yer almadım? Biraz önce de söyledim, savunma yaptığımda da söyledim. Şimdiye kadar legal, meşru ve siyaset hakkım olan demokratik siyaset çalışmaları yaptım” şeklinde yanıtladı.
Ardından söz alan siyasetçi Dilek Yağlı, bir sonraki duruşma tarihinin araya 1 Mayıs İşçi Bayramı girmesi nedeniyle 9 Mayıs’ta başlamasını talep etti. Yağlı, Ayla Akat Ata’nın Kovid’e yakalanması nedeniyle Akat’ın tutukluluğa dair yazdığı savunmayı onun adına okudu.
‘6 yıldır gerçeklerden kaçan bir yargı var’
Ardından iddia makamının tutukluluğa dair mütalaası üzerine söz kendi adına sözlerine devam eden Yağlı, karşılaştığı hukuksuzlukla mücadele etmeye çalıştığını söyledi. Sunulan gerekçelerin “bahane” olarak ele alınmasını “ciddiyetsizlik” olarak değerlendiren Yağlı, ekledi: “Ben 2014’te MYK tarafından başlatılan bir soruşturma kapsamında gidip ifade vermiş insanlarız. Burada sorgudan kaçma gibi bir durumumuz söz konusu değil. Sorgudan kaçmamız gibi bir durum yok aksine 6 yıldır gerçeklerden kaçan bir yargı makamı var. Ben her mütalaada sabitleşen ve savcı beyin de bir düsturu haline gelen mütalaaya itiraz ediyorum.”
‘Her dönemde Kürtler haklı çıktı’
Ardından avukat Cahit Kırkazak söz aldı. HSK tarafından görevden alınan önceki mahkeme başkanı Bahtiyar Çolak’ın durumunu hatırlatan Kırkazak, “Şüphesiz tarihi yargılamalarda siyaset yargıya müdahale ederken, Kürtlere dava açarken, yargılarken daha sonra yine Kürtlerin haklı olduğu ortaya çıktı. FETÖ’den tutuklu yargıçların hazırladığı davalarda da bu durum sonradan açığa çıktı. Ve nitekim ‘Atadedeler’ çetesinin üyesinin bu dosyaya dahil edilmesi de açığa çıktı. Devlet ne zaman hukuktan ayrılırsa o zaman kirli ilişkiler ortaya çıkar. Yakın tarihi Susurluk örneğidir. Atadedeler çetesi neden önemli? Sadece Bahtiyar Çolak açısından değil. Bu çete çalışmaları sürdürülürken iki temel siyasal figürü referans gösteriyor. Biri Süleyman Soylu diğeri Devlet Bahçeli…” dedi.
‘Vereceğiniz hükmü ilan etmişsiniz’
Bu davada hükümetin parmağının olduğunun çok açık olduğunu söyleyen Kırkazak, “Örneğin Bingöl Emniyet Müdürlüğü katledildi ama sorgulanmadı. Van’da çocuk katledildi araştırılmadı. Dolayısıyla hükümet içindeki bir kliğin yaptığı bu kumpasın temizlenmesi açısından müvekkillerimiz yargılanıyor. Kerem Gökalp önemli bir şey söyledi bilmiyorum suç duyurusunda bulunacak mısınız? Kerem Gökalp Savcı Ahmet Altun’un ifadeleri kendisinin yazdığını itiraf etti. Kürt halkına tahammülsüzle saldırıların intikamcı bir şekilde alınması söz konusu. Siyaset açısından intikam devlet tarafından da paranoya söz konusu bu davada. Bilinç altında dilinize düşen kelimeler var. Vereceğiniz hükmü ilan etmişsiniz, biliyoruz ama yine de tarihsel açıdan hukuka dair beyanda bulunacağız” diye belirtti.
‘Tanıklara etki eden savcıdır’
Söz alan avukat Ali Bozan, “Sayın heyet öncelikle müvekkillerimiz tarafından reddediniz. Reddi hakim talebini reddetmenize dair karara itiraz ettik, süreç devam ediyor. O yüzden reddedilmediğiniz dönemdeki taleplerimize dair söz alacağım. Sami Baran’ın ifade verirken ki tutum ve tavrı tutuk gerekçesi yapıldığı için konuşacağım. Rahatsız olduğunu, beyanlarının kendisine ait olmadığını söyledi. Müvekkillerin lehine olan bir durum savcılık tarafından tutuk gerekçesi yapıldı. Tanıklara etki eden savcı, Antalya TEM Şube ekipleridir. Savcılık tarafından emniyet yetkilileri ve avukatların dinlenmesine dair mütalaasını kabul etmiyoruz” dedi.
‘Yargının hayal gücü sanatın önüne geçti’
Avukat Hürrem Sönmez, HDP’nin meşru bir parti olduğunu vurguladı. 2014 yılından bu yana HDP’nin birden fazla seçime katıldığını aktaran Solmaz, “6 yıl önce yapılan MYK’yı bir suç gibi her defasında soruyorsunuz. Bu kadar keyfi ve rahat davranmanız gerekir. 6 yıl boyunca yargı delilde toplama gereği duymadı. Mesnetsiz bir iddianame ile suç olmayan bir tweetle ağır suçlamalar yöneltildi. 37 kişinin ölümü ve onca zararın bir mail ile yapıldığını bir çocuğa söylesek unutmaz. Yargının hayal gücü kurgunun, sanatın önüne geçti” şeklinde konuştu.
‘Tanıklar hukuka aykırı dinlendi’
Avukat Mesut Beştaş, “Sözü alırken zamansızlığın baskısı altında hissediyorum. O nedenle kısaca birkaç noktaya değinmek istiyorum. Bu periyotta 3 tanık hukuka aykırı olarak dinlendi. Reddedilmiş bir heyet tarafından dinlendi. Tek başına bu husus bile nasıl delil yaratılmak istendiğinin göstergesi. ABC123 Çarşamba günü dinlendi. Neden Çarşamba günü dinlendi? Çünkü Salı veya Perşembe günü dinlenseydi mahkemede dinlenecekti. Mahkemenin görülmediği Çarşamba günü dinlenmesi tercih edildi. Mahkemeden kaçırıldığını gösteriyor. Bu özel bir kasttır. Tanığın sorgusunda hazır olmamız hakkını inkar edemezsiniz. Biz bu şekilde tanık dinlenmesini kabul etmiyoruz, reddediyoruz. Mahkemenizin özel kast taşıdığı tanık dinlemelerinden anlaşılıyor” ifadelerini kullandı.
‘Avukatın HTS kayıtları istensin’
Tanık Sami Baran’ın ifade tutanağında yer alan avukatın Antalya Barosu tarafından atanıp, atanmadığının sorulması gerektiğini dile getiren Beştaş, “Bir diğeri de tanık dinlemesi sırasında tanığa yanındaki kişinin avukat olduğunun hatırlatılması gerekmiyor mu? Bir diğeri de Sami Baran’a avukat ile ifade vermesi gerektiği hatırlatılması gerekmiyor mu? Avukatın HTS kayıtları talep edilmeli. Bu deliller toplandıktan sonra avukatın tanık olarak dinlenmesi gerekir. Yine vekaletin kim tarafından ödendiği de sorulmalı” taleplerinde bulundu.
‘Kamuran yüksek BDP Eş Genel Başkanıdır’
Tanık Kerem Gökalp’in beyanını sonuna kadar hevesle dinlediğinin altını çizen Beştaş, “Kerem Gökalp’in tanıklığı sadece iddianamenin başında yer alan PKK ve KCK’ye dair bilgileri doğruladı. Kamuran Yüksek dışında herkesin kod ismini söyledi. Kamuran Yüksek hakkında öyle bir algı oluşturdu ki sanki Kamuran Yüksek Kandil’de faaliyet yürüten biri. Kamuran Yüksek kimdir? Tanık Kamuran Yüksek hakkında tek gerçek bir şey söyledi. O da Kobanê’de Selahattin Demirtaş ile açıklama yaptığıdır. Kamuran Yüksek herkesin gözü önünde açık bir siyaset yapmıştır. Başka yere çekmeye gerek yok. Zindan Direniş Konferansında olduğu iddia edildiği tarihte DBP’nin Eş Genel Başkanıdır” dedi.
‘Bu dosyada kovuşturma yok’
Tanık Baran’ın ifadeleri doğrultusunda bir sahtecilik ortaya çıktığının altını çizen Beştaş, “Sahteciliğin ortaya çıkarılması lazım. Savcı Ahmet Altun’a hangi açık kaynaktan Selahattin Demirtaş’ın açıklamasını alarak tanık Kerem Gökalp’e imzalattığının sorulmasını talep ediyoruz. Bu dosyanın tamamı bir tweetten ibaret. 30 Eylül 2014’te yapılan açıklamayı gerekçe gösteriyorsanız eğer o açıklamada belli kişiler vardı. Selahattin Demirtaş vardı, diğerlerini neden tutuyorsunuz? Çünkü diğerlerini de bırakırsanız bunun siyasi karşılığının ağır olacağını biliyorsunuz. Dosyalarda fail yok. Kendisine teslim alınan malı mı götürdüler, silahla mı oldu. Siz bilmiyorsunuz. Biz iddiaları kabul etsek siz ne ceza vereceğinizi bilmiyorsunuz? Bu dosyada kovuşturma yok” sözlerini sarf etti.
Duruşma devam ediyor