Mehmet Sevinç’in cezaevinde yaşamını yitirmesine ilişkin konuşan İzmir’deki siyasi parti ve sivil toplum örgütleri devletin cezaevlerinde fiili idam politikası yürüttüğüne dikkat çekti
Manisa Akhisar T Tipi Kapalı Cezaevi’nde tutuklu bulunan Mehmet Sevinç, 3 Nisan’da cezaevinde beyin kanaması geçirmesinin ardından dün yaşamını yitirdi. Aile üyelerinin verdiği bilgilere göre, ölümü ve tedavisi üzerinde şüpheler bulunan Sevinç’in hangi nedenden kaynaklı beyin kanaması geçirdiği ise bilinmiyor. Cezaevi idaresi, gardiyanlar ve hastane çalışanlarının farklı bilgiler vermesi ailenin şüphelerini arttırıyor. Yine son zamanlarda cezaevlerinde yaşanan şüpheli ölümler ise birçok kesimden tepkilere neden oldu. Arka arkaya yaşanan “intihar” ve hasta tutuklu ölümleri cezaevlerinin ölüm evine dönüştüğü eleştirilerini beraberinde getirdi. Adli Tıp Kurumu (ATK) verdiği raporlarla eleştirilerin hedefine gelirken, her geçen gün cezaevlerinde yeni bir ölüm haberi gelmeye devam ediyor. Kurumlar yaşanan bu duruma tepki gösterirken, bir an önce gerekli önlemlerin alınması çağrısında bulundu.
Hastanelerde bile hak ihlallerine maruz kalıyorlar
Ege Tutuklu ve Hükümlü Yakınları Derneği (EGE TUHAYDER) İzmir Yöneticisi İsmet Akdemir, son aylarda cezaevlerinde hak ihlallerinin giderek arttığına dikkati çekti. Hasta ve tahliyesi gelen tutukluların serbest bırakılmadığını söyleyen Akdemir, “2 gündür Akhisar’a gidiyoruz. Hastanenin içinde bile hak ihlali var. Kimse bize ve aileye doğruyu söylemiyor. ATK’den rapor gelene kadar bilgi veremeyeceklerini söylüyorlar. Hastanede ‘hasta gece 3’te geldi’ diyor. Cezaevi idaresi ‘sabah saatlerinde götürdük’ diyor. Tüm tutuklu yakınları cezaevlerinde tutukluların tedavi edilmesini ve cezaevlerinden cenaze çıkmamasını istiyor” dedi.
Tepkimiz çok büyük
Kamuoyuna duyarlık çağrısı yapan Akdemir, “4 buçuk ayda 8-9 hasta tutuklu yaşamını yitirmişse bun da bir sorun var demektir. Yine çoğu tutuklunun, 8-10 aylık, 6 yıllık infazları yakılıyor, bu durum hak ihlalidir. Hak hukuk diye bir şey kalmadı. Tepkimiz çok büyük. Hasta tutukluları serbest bırakılmalarını istiyorum” diye konuştu.
Ölümler tesadüf değil
Anadolu Yakınlarını Kaybeden Ailelerle Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği (ANYAKAY-DER) İzmir Temsilcisi Sultan Yağmekan, tutukluların cezaevlerinde baskı ve zulüm altında yaşama tutunduklarını dile getirdi. Tek kişilik odalarda tutukluların katledildiğini vurgulayan Yağmekan, “Mehmet Sevinç’i de katlettiler. Şüpheli ölümleri kabul etmiyoruz. Hasta olan tutuklular tek kişilik odalara atılarak şüpheli bir şekilde katlediyorlar. Sesimiz bütün dünyaya duyulsun. Kadın katilleri, tecavüzcü ve hırsızları tek tek tahliye edilirken, bizim çocuklarımız Kürt oldukları için hasta olmalarına rağmen tahliye edilmiyor. Özelikle 20-30 yıldır cezaevlerinde bulunan tutukluların katledilmesi tesadüfi değildir” diye belirtti.
Her yeri mücadele alanına çevireceğiz
“Ölümleri kabul etmiyoruz” diyen Yağmekan, şöyle devam etti: “Yıllardır çocuklarımızın hasret ve özlemiyle tahliye olmalarını beklerken, bir bir tabutları çıkıyor. Bu zulüm nereye kadar sürecek. İnsanım diyen herkes zulme karşı sesini yükseltsin. Zulmün son bulması içinde her yeri mücadele alanına çevireceğiz.”
Özel politika izleniyor
Halkların Demokratik Partisi (HDP) İzmir İl Eşbaşkanı Çınar Altan ise, her gün cezaevlerinden çıkan cenazelere bir yenisi daha eklendiğini ifade ederek, “Bizler devletin cezaevlerindeki tutumunu görmek için maalesef bu tür cenazeleri sayar hale geldik. Bunun dışında çok büyük baskı ve özellikle hasta tutuklulara yönelik ciddi bir öldürme politikası izleniliyor devlet tarafından. Sevinç’in ölümünde çok fazla şüpheli durum var. Burada bilinçli ve kasıtlı bir öldürme politikası var” ifadelerini kullandı.
Toplumu mücadeleye çağırıyoruz
Hiçbir tutukluyu devletin faşist baskısına bırakmayacaklarının altını çizen Altan, devletin çizdiği sınırları zorlayan ve devlet dışındaki kurumları harekete geçirecek bir politika yürüteceklerini belirtti. Asgari devlet hukukunun da işletilmesi gerektiğine işaret eden Altan, “Faşist devletlerde hukuk kuralları maalesef işlenmiyor. Toplumu bu kuralları işletmeye yönelik mücadele etmeye çağırıyoruz” diye konuştu.
ATK’den sonuç alınamıyor
Özgürlük için Hukukçular Derneği (ÖHD) İzmir Şubesi Sekreteri Özcan Sarıoğlu da, müebbet ve ağırlaştırılmış müebbet cezalarının tek başına zorlu şartlara sahip olduğunu söyledi. Tutukluların 30 yıl boyunca cezaevlerinde kalmalarının ve bu süreçte hastalıklara yakalanmalarının fiili anlamda idam sürecine dönüştüğünü dile getiren Sarıoğlu, “Hayatlarını kaybetme riskleri çok yüksek olmasına rağmen devlet bu insanları tahliye etmeyerek idam mekanizmasını devreye sokuyor. Burada top ATK’ye atılıyor. ATK’de Aysel Tuğluk örneğinde olduğu gibi son derece taraflı bir şekilde raporlar vererek tutukluları ölüme terk ediyor. Dolayısıyla savcılık kanalıyla yaptığımız bu başvurular ATK’nin bu raporlarıyla sonuç alınamıyor” diye aktardı.
Fiili idam
Siyasi iktidarın da cezaevlerine yönelik hak ihlali raporlarını görmezden geldiğini vurgulayan Sarıoğlu, “Adalet Bakanı bulunduğu makam itibariyle hukukla ilgili açıklamalar yapmak zorunda. Söylediği sözlerin hukukla bağdaşması gerekiyor. Fakat kendisi siyasetçi olarak konuşuyor. Dolayısıyla siyasi iktidarın çözüm üreteceği bir durum kalmıyor. Özellikle siyasi mahpuslar belirli bir ceza almışken yapılan uygulamalarla ceza içinde ceza almalarına neden olunuyor. Türkiye’nin hukuk devleti olduğunu ve idam cezasının olmadığını düşünürsek bu tip mekanizmaların önünün kapatılmamasını ve hukukun uygulanmasını talep ediyoruz” dedi.
Kaynak: MA