Dicle Anter
Diyarbakır’da yıkım bitmiyor. Hafızalarımız tek tek siliniyor. Şimdi de önemli tarihi bir yer olan Turistik Otel yıkımla karşı karşıya. Niçin tarihi bir yer olduğunu Musa Anter’in kaleminden aktarmak yerinde olur. Babam “Hatıralarım” kitabında Diyarbakır’a Yusuf Azizoğlu ve Abdullah Ekinci’nin ısrarları üzerine gittiğini ve Şeyhmus Paketçi adında Mardinli bir zenginin Diyarbakır’a otel yaptırmak istediğini anlatır. “Madenli Ermeni Sarrafyan ailesinin ünlü mimarı (Harutyun Sarrafyan’ı) Avrupa’dan getirdik… Diyarbekir’de bu cahil adamın elindeki parayı değerlendirmek istedik. Sarrafyan’a güzel bir otelin projesini çizdirdik… Bir miktar parayla İstanbul’a geldim. Park Otel, Pera Palas ve Tokatlıyan’a giderek çalışma tarzlarının notlarını aldım. Otelin gerekli malzemelerini hatta vitrin buzdolabına kadar aldım. Diyarbekir’de “çam yetişmez” diye bir söylenti vardı. Büyükdere’deki Orman Fakültesi’nden kırk tane sedir, toros, fıstık, mazı ve diğer çamlardan alarak döndüm… Anlatımına göre de en kısa zamanda oteli müdür olarak çalıştırmaya başlamış. 1989’da Madam Mitterand da aynı otelde misafir edilmişti. 1953’te kurduğum düzen devam ediyordu ve çam ağaçları sanki beni selamlıyordu. Amerikan başkanlığına aday olan ve az farkla kaybeden Stevenson da misafirimdi. Gümüş kaplı anı defterime “ben doğuda başka bir şey beklerken, Diyarbekir’de kendimi New York’ta sandım. Doğu için aldanmışız. Otel müdürü Musa Anter’in şahsında tüm Doğuyu ve Diyarbekir’i kutlarım. 1954 seçimlerinde de siyasetin merkezi durumundaydı. 1950’de Dicle Gecesi’nde tanıştığım Celal Bayar da misafirim olmuştu.”
Bu kitabı okuduğum zaman, otelin ne kadar önemli bir mekân olduğunu anladım. Bakalım bu tarihi yer nasıl bir yer olarak karşımıza çıkacak.
Bu anılar kitabında daha ayrıntılı olarak geçiyor. Bu kitapta otel hakkında çok güzel anıları da okuyabilirsiniz. Şimdi böyle tarihi bir mekânı yıkmaya başladılar. Buna karşı STK ve diğer kurumların bir refleks göstermesi gerekir. Diyarbakır’ın tarihi değerlerine sahip çıkmak herkesin görevidir. Tarihimizde fazlasıyla tahribat yaşanırken sessiz kalmamalıyız.
Hevsel Bahçeleri’nde gözleri var, On Gözlü Köprü’nün etrafı ranta açılmış durumda, çevre kirliliği almış başını gidiyor. Diyarbakır’a bir çivi dahi çakmamış olan MHP liderinin orada yaşayan insanların kaybedilmesine, öldürülmesine, yürütülen politikalara destek sunmasını unutmayan halka sorulmadan bir hatıra ormanına adının verilmesi halka hakarettir.
Nice değerli insanların yetiştiği Diyarbakır’da hafızamıza sahip çıkan birçok değerli isimler varken.
Değerli insanlardan bahsetmişken Diyarbakır Ermenilerinden değerli edebiyatçı, yazar Mıgırdıç Margosyan’ın ölümüyle sarsıldık. Onun anlatımlarıyla Diyarbakır’da yaşayan Ermeniler hakkında tarihi bilgilere sahip, yaşadıkları acılara tanık olduk. Onun içindir ki Devlet Bahçeli yerine bu güzel insanın adını yaşatmak adına bu hatıra ormanına adını vermek olumlu bir yaklaşım olur. Ayrıca son günlerin manalı sözü “helalleşme” de bir anlam taşır. Bu toprakların kadim halkları olan Kürt ve Ermeni halkının değerli insanlarını dile getirdim. Mıgırdiç ağabeyimizi ve babam Musa Anter’i saygıyla anıyorum.