AKP yönetimi ile Suudi Arabistan arasında ilişkilerin alt düze inmesine neden olan olaylardan Cemal Kaşıkçı cinayetinde Türkiye geri adım attı. Sıcak paraya ihtiyaç duyan AKP-MHP yönetimi üst perdeden konuşmalara konu olan Cemal Kaşıkçı davasını iade etme kararını Adalet Bakanı Bekir Bozdağ ağzından da duyurdu. Gözler 7 Nisan’daki duruşmada
Daha önce ABD ve Almanya yönetimlerinin talepleri doğrultusunda tartışılan yargı kararları alan AKP-MHP yönetimi tartışmalı bir yargı adımı daha attı. Uluslarararası krize neden olan Gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın İstanbul Başkonsolosluğu’nda öldürülmesine dair dosya Suudi Arabistan ile ilişkileri geliştirmek adına iade edilecek. Adalet Bakanı Bekir Bozdağ da işareti verdi.
Suudi Arabistan İstanbul Başkonsolosluğu’na 2 Ekim 2018’de girdikten sonra bir daha kendisinden haber alınamayan ve daha sonra öldürüldüğü ortaya çıkan gazeteci Gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın katledilmesine ilişkin 26 sanıklı davada, savcı Suudi Arabistan Başsavcılığı’nın talebi üzerine durma kararı verilerek yargılamanın Suudi Arabistan adli makamlarına devrinin sağlanmasını talep etti. Mahkeme yargılamanın Suudi Arabistan’a devrinin sağlanması konusunda Adalet Bakanlığı’na görüş sorulmasına karar verdi.
31 Mart’ta İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmaya, 26 firari sanığın CMK’dan atanan avukatları ile şikayetçi Hatice Cengiz avukatı Ali Ceylan ile birlikte katıldı. Talebi sorulan Kaşıkçı’nın nişanlısı Hatice Cengiz ve avukatı, eksiklerin giderilmesini talep etti.
Duruşmada, Cemal Kaşıkçı’nın öldürülmesi olayıyla ilgili bir soruşturma veya kovuşturma olup olmadığı, olması halinde sanıkların mükerrer cezalandırılmalarını engellemek amacıyla kesinleşmiş karar örneğinin onaylı suretinin gönderilmesi hususlarında Suudi Arabistan yetkili adli makamlarına yazılan istinabe evrakına cevap geldiği tutanağa geçti.
Hatice Cengiz’in avukatı Ali Ceylan, “Suudi Arabistan’dan gelen yazı cevabının inceleyip beyanda bulunacağız” dedi.
Duruşma savcısı esas hakkındaki mütalaasında, Cemal Kaşıkçı’nın öldürülmesine ilişkin 26 sanık hakkında dava açılmışsa da Suudi Arabistan Başsavcılığı tarafından gönderilen 13 Mart 2022 tarihli yazıda, yargılamanın Suudi Arabistan Krallığına devredilmesi, sanıklar hakkında çıkartılan kırmızı bülten kararlarının kaldırılmasının talep edildiğini belirtti.
Davanın devri
Savcı, “davanın devri durumunda davadaki iddialar hakkında değerlendirme yapılacağı belirtildiğinden ve sanıkların yabancı ülke vatandaşı olmaları, haklarında çıkartılan yakalama emirleri ve kırmızı bülten kararlarının infaz edilemediği gerekçesiyle ifadelerinin alınamadığı, bu haliyle dosyanın sürüncemede kaldığı gerekçeleriyle 6706 sayılı Cezai Konularda Uluslararası Adli İşbirliği Kanunu’nun 24. maddesi uyarınca dosya hakkında durma kararı verilerek aynı yasanın 24/2 maddesi uyarınca yargılamanın Suudi Arabistan adli makamlarına devrinin sağlanması ve gerekli usuli işlemlerin yapılmasını” talep etti.
Mahkeme heyeti, 6706 sayılı yasa uyarınca kovuşturmanın Suudi Arabistan adli makamlarına devri hususunda görüş bildirilmesi için Adalet Bakanlığı’na yazı yazılmasına hükmetti. Sanıklar hakkındaki yakalama emirlerinin ve kırmızı bülten kararlarının aynen devamına ve adli sicil ve nüfus kayıtlarınınn temini için Interpol Daire Başkanlığı’na yazılan yazının cevabının da beklenmesine karar verildi. Duruşma 7 Nisan’a ertelendi.
Bakan Bozdağ: Nakli için olumlu görüş bildireceğiz
Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, Cemal Kaşıkçı davasının Suudi Arabistan’a nakli talebine bakanlık olarak olumlu yanıt vereceklerini söyledi. Suudi Arabistan’ın davanın naklini istediğini kaydeden Bozdağ, Türkiye ile Suudi Arabistan arasında özel bir adli yardımlaşma anlaşması bulunmadığını, ancak yargılamanın nakli talebinin uluslararası adli yardımlaşma anlaşması çerçevesinde iletildiğini anlattı. Cumhuriyet savcısının davanın durmasını ve yargılamanın naklini talep ettiğini anımsatan Bozdağ, Türkiye’de tutuklu sanık bulunmadığını, sanıkların tamamının yurt dışında olduğunu belirtti. Bozdağ, “Durma kararı verilmesi talep edilince mahkeme Adalet Bakanlığına görüş sordu. Biz de bu konuyu inceletiyoruz. Uluslararası adli yardımlaşma anlaşması çerçevesinde görüşümüzü bugün göndereceğiz. Henüz görüş bildirmedik. Bu yargılamanın, davanın nakli konusunda olumlu görüş bildireceğiz. 6706 sayılı yasanın 24. maddesi uyarınca bu devam edecek, ona göre karar veriyoruz” dedi.
İlk iddianame
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nca hazırlanan 117 sayfalık ilk iddianamede, Cemal Kaşıkçı’nın öldürülmesi eylemini gerçekleştirmek üzere görevlendirme yaparak talimat veren sanıklar Ahmet Bin Muhammed El Asırı ve Saud Al Kahtani hakkında “Tasarlayarak ve canavarca hisle eziyet çektirerek öldürmeye azmettirme” suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis talep edildi.
Eylemin tüm ayrıntılarıyla ilgili planlama ve iş bölümü yapan ve Cemal Kaşıkçı’yı boğarak öldüren 18 sanık hakkında da ağırlaştırılmış müebbet hapis istendi. 28 Eylül 2020’de ise Suudi Arabistanlı 2’si konsolosluk çalışanı 6 firari sanık hakkında ikinci bir iddianame düzenlenmişti. Cemal Kaşıkçı’nın öldürülmesi olayına katılan konsolosluk çalışanı şüphelilerden muavin konsolos Sultan Yahya A. ve ateşe Yasir Halit M. ‘nin “Tasarlayarak ve canavarca hisle eziyet çektirerek öldürme” suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istendi. Şüpheliler Ahmet Abdulaziz M., Khalid Yahya M., Muhammed İbrahim A. ve Obaid Gazi A. hakkında ise “Suç delillerini yok etme, gizleme ve veya değiştirme” suçundan 6’şar aydan 5’er yıla kadar hapisleri istendi.
Ekonomiye yansıma
Kaşıkçı cinayeti sonrası karşılıklı restleşme yaşanmış, Türkiye ile Suudi Arabistan arasında tırmanan gerilim siyasi-ekonomik ilişkileri alt düzeye indirmişti. Suudi Arabistan gayri-resmi ambargo uygulayınca ticari ilişkiler yüzde 90 kadar azaldı.
Suudi Arabistan İstatistik Kurumu verilerine göre Türkiye, Ocak 2021’de Suudi Arabistan’a 14,1 milyon riyal tutarında (30,1 milyon TL) ihracat yaptı. Bu rakam 2020’nin aynı ayında 622 milyon riyal (1,3 milyar TL) olmuştu.
Ocak 2022’de İstanbul Hububat Bakliyat Yağlı Tohumlar ve Mamulleri İhracatçıları Birliği Başkan adayı Kazım Taycı, Suudi Arabistan’ın Türkiye için ciddi bir pazar olduğunu belirterek “2020 yılında başlatılan ambargo ile Arabistan kapısı tamamen kapanmıştı. 2018 yılında 2,7, 2019 yılında 2,5, 2020 yılında 2,3 milyar dolar ihracatımız bulunuyordu. 2020 yılında ise bu rakam 189 milyon dolara geriledi. Yüzde 90’ın üzerinde bir azalış gösterdi. Arabistan hükûmeti tüm alışveriş merkezlerinde ‘Made in Turkey’ imzalı ürünleri görmek istemiyordu” demişti.
Önce sıcak mesajlar
Cumhurbaşkanı Erdoğan, dış politikada yeniden ABD, İsrail ve Körfe zülkelerine yanaşmak, ekonomik ve dış politika sıkışıklığını aşmak istiyordu. Erdoğan bu çerçevede BAE ve İsrail açılımı yapıp ekonomik anlaşmalara imza atıyor, İsrail ile Doğu Akdeniz doğalgazı için pazarlık zemini yokluyordu. Enflasyon artarken, doğal gaz ve petrol faturaları halka yansıtılırken tepkilerle karşılaşan, anketlere göre halk desteği azalan AKP-MHP yönetimi Suudi Arabistan’dan da sıcak para beklentisi içindeydi.
Bu nedenle 2022’de sık sık Suudi Arabistan’a sıcak mesajlar gönderildi.
WSJ: Muhammed bin Selman söz istedi
Wall Street Journal gazetesi, Ocak 2022’de bir haberinde Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Suudi Veliaht Prensi Veliaht Prensi Muhammed bin Selman’la görüşmek istediğini yazmıştı. Gazete Veliaht Prensi Muhammed bin Selman’ın “Kaşıkçı cinayetine bir daha değinmeyeceğine dair söz istediğini” öne sürmüştü.
Erdoğan ‘İnsanları enayi, ahmak zannediyorlar’ demişti?
Erdoğan Aralık 2018’de Kaşıkçı olayı konusunda “Suudi üst yönetimine; Kaşıkçı’nın cesedi nerededir? Bunu bir defa sizin 20 kişilik ekibiniz biliyor. Burada hiç sağa sola kıvırmayın. Yerel işbirlikçi ile çalıştık diyorsanız, açıklayacaksınız. Bunu da biliyorsunuz. Bilmiyoruz demeleri inandırıcı değil. Hatırlayın, Kaşıkçı muameleleri bittikten sonra konsolosluktan ayrıldı demişlerdi ilk açıklamalarında. Bu adam sıradan bir adam değil ki, dışarıda nişanlısı bekliyor ve nişanlısını almadan ayrılıp gidiyor. Böyle bir şey olabilir mi? Kime ne anlatıyorsunuz? İnsanları enayi, ahmak zannediyorlar. Kamuoyunu kandıracaklarını zannettiler. Ne oldu? Aradan bir iki gün geçti farklı açıklamalar yapmaya başladılar” demişti.
Erdoğan 2018’de bir açıklamasında “Kaşıkçı cinayetinde Suudi Arabistan bizden belgeleri almak istedi. Belgeleri dinletiriz ama vermeyiz, bir de bunları yok mu edeceksiniz” ifadelerini kullanmıştı.
‘Veliaht Prensin en yakınında olanlar aktif rol üstlenicisi’
Erdoğan yine 14 Aralık 2018’de Dolmabahçe Sarayı’nda düzenlenen İslam İşbirliği Teşkilatına Üye/Gözlemci Devletlerin Anayasa ve Yüksek Mahkemeleri Birinci Yargı Konferansında konuşurken “Suudi Arabistan Başkonsolosuğunda öldürülmesi bir kenara atılacak konu değildir aslında konu her yönüyle açık. Ses kayıtlarından şunu da öğrenmiş olduk. Gelenlerin içinde Veliaht Prensin en yakınında olanlar aktif rol üstlenicisi” demişti.
Erdoğan, Eylül 2019’da ABD’nin Washington Post gazetesinde şunları yazmıştı: “Washington Post gazetesinde köşe yazarlığı yapan Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın öldürülmesi, 11 Eylül terör saldırılarını saymazsak, 21. yüzyılın en büyük ve tartışmalı olayı sayılabilir. 15 üyeli suikast timi Kaşıkçı’yı İstanbul’daki Suudi Arabistan Konsolosluğu’nun içinde öldürüp bedenini parçalara ayırdı. Bunu Suudi devleti ya da halkının değil, kraliyet hükümeti içindeki bir gölge devletin çıkarları için yaptılar. Kaşıkçı’nın öldürülmesi bir trajedi olmanın yanısıra diplomatik dokunulmazlığın da pervasızca suistimaliydi. Katillerin diplomatik pasaportlarla seyahat etmesi, bir diplomatik temsilciliği suç yerine dönüştürmeleri ve görünüşe göre Suudi Arabistan’ın İstanbul’daki en üst düzeydeki diplomatından da olayın üzerini örtmek için yardım almaları çok tehlikeli bir emsal oluşturuyor. Belki de daha tehlikeli olan ise katillerden bazılarının ülkelerinde cezasız kalmış gibi görünmesi. Suudi Arabistan’daki mahkeme süreci hakkında birçok soru işareti bulunduğu bir sır değil. Mahkemeyi çevreleyen neredeyse tam bir şeffaflık yokluğu, duruşmaların kapalı yapılması ve Kaşıkçı’nın katillerinin fiilen serbest oldukları iddiaları uluslararası toplumun beklentilerini karşılamıyor ve Suudi Arabistan’ın itibarını zedeliyor. Bizim, insanlığın çıkarları böylesi bir suçun bir daha hiçbir yerde işlenmemesini sağlamaktan geçer. Cezasızlıkla mücadele bu neticeye varmanın en kolay yoludur. Ve Cemal’in ailesine bunu borçluyuz.”
İSTANBUL-ANKARA