Haydar Ergül
Seçimler zamanında mı, baskın mı yapılacaktır tartışmaları yıllardır temel gündemmiş gibi sunuluyor. Buna bağlı olarak hemen her hafta birkaç seçim anketi yapılıyor ve bunlar üzerinden yoğunca oturumlar, tartışmalar yapılıyor.
Neden bu düzeyde seçime ilişkin tartışmalar, seçim anketleri, partilerin durumları irdeleniyor? Memleketin yığınla çözüm bekleyen sorunu ortada dururken seçimler neden öne çıkarılıyor?
Belirtmeye çalıştığımız seçimlerin tümden anlamsız olduğunu vurgulamak değildir. “Çok” partili döneme geçildikten sonra çokça seçim yapılmış, vekiller belirlenmiştir. Ancak hangi sorunlar çözülebilmiştir? Temel sorunların hiçbiri çözülmediği gibi daha da ağırlaşarak günümüze taşındılar. Başta Kürt sorunu olmak üzere halklar ve inanç sorunları, kadın, Roman gibi en temel meseleler ağırlaşarak yerinde duruyor. Bu sorunların bazıları çözülür gibi yapılarak zamana yayma tercih edildi. Ancak değişmeyen temel bir durum olmuştur: Neredeyse hemen her seçim sonrası yeniden seçimler temel gündemin üzerine oturtturulmuştur. Seçimler baskın mı yoksa zamanında mı yapılacak tartışmaları ayyuka çıkar. Günümüzde de bu tartışmalar çok daha yoğunlaşmış durumda. Aslında iktidar güçleri hem iktidarda olanlar hem de muhalefet partiler ve çevreleri seçim gündemli tartışmalarını arttırmada yarışır gibidirler.
Mesela seçimlerle temel sorunları çözme bağlamında yoğunlaştırılsa anlamlı olabilir; ancak tersi bir durum ön plana çıkıyor. Temel sorunların etrafından teğet geçilirken, tali sorunlar veya esas sorunların pratik yansımaları olarak açığa çıkan meseleler esas gündemi oluşturur. Yani temeli değil, taliyi öne çıkarma, insan düşüncesini yanıltarak saptırma yöntemiyle sıradan sorunlarla meşgul etme oluyor bu. Bu yaklaşım temel sorunların tali sorunlarla perdelenmesidir. Bu başarıldıktan sonra yönetmek kolaylaşmış olacaktır çünkü.
Hemen her akşam TV’lerde, gazetelerde, sanal medyada seçimler tartışılıyor. Seçim zamanında mı yoksa baskın mı yapılacak? İktidarda olan Cumhur mu yoksa muhalefetteki Millet İttifakı mı kazanacak? Bıkmadan sözde düşünce üreticileri aynı içerikli tartışıyorlar ve milyonlar da bunları izliyor.
Newroz kutlamalarında milyonlar alanlarda buluşuyor, sadece bir bayram kutlamıyorlar; ondan çok daha öte istemlerini dile getiriyorlar. Ancak özgür basın dışında hemen hiçbir medya kuruluşunda yer bulmuyor. Kesin ilk seçimde iktidar olduklarını düşünenler adına Millet İttifakı denen yapılar başta olmak üzere partiler görmemezlikten geliyorlar Newrozu. Onlar olmadan seçimi kazanamayacaklarını bilmelerine rağmen suskun kalıyorlar; yani üç maymunu oynuyorlar.
O milyonlar Türkiye demokrasi hareketinin esaslarını temsil ediyorlar. Newroz alanlarında haykırdıkları sloganlar antidemokratik devlet yapısının değişim, dönüşüm ve yeniden yapılanmadan sorunların aşılamayacağı; başta ekonomik kriz olmak üzere pratikte yaşanan sorunların asıl kaynağının atılan sloganların gereği yapılabilirse Türkiye demokratikleşir ve sorunlarından kurtulur. Kriz ve kaos girdabından çıkılır. Çünkü Kürt özgür değilse Türk de özgür olamaz. Zira Türk bir asırdır Kürt “vatanımızı bölüyor” korkusuyla zihniyeti yapılandırılmış. Başta okul süreçlerinde olmak üzere günün yirmi dört saati “Kürt memleketi bölüyor; elini verirsen kolunu da götürecek” düşüncesi yaydırılıyor. Türk böyle bir yaşama zorlanmıştır, iktidar güçleri tarafından. Korkuyla yaşanan yaşam özgür değildir, olamaz. Türk’ün bu korkudan kurtulması demokratik ve özgür bir yaşamın önünü açacak, sığ-tekçi iktidar zihniyeti etkisizleşecektir. Buradan bakıldığında seçimin kimlerin kazanabileceği gündeminin pek anlamı kalmaz ve demokratik güçlerin yönetim seçeneği öne çıkar.
Bu haliyle ister Millet isterse Cumhur İttifakı seçimi kazansın, sorunların aşılması bir yana, derinleşerek devam edecektir. Asırlardır birlikte yaşayan halklar ortak bir çözüm zemininde buluşabilir. Kürtler demokratik ulus perspektifiyle ülkeyi bölmek bir yana bütünleştirebilecek tek seçenek sunmaktadırlar. Demokratik ulus seçeneği, tekliği-homojenliği ret eden heterojen-çoklu kimliklerin özgünlüğüne uygun, tabana yayılmış yönetim anlayışının pratik uygulanması oluyor. Burada Kürt de Türk de kadın da Alevi de Roman da kendi iradesiyle öz yaşam şansı yakalayacaktır. Ve inkâr zihniyeti son bulacağından ülkenin bölüneceği zihniyeti nihayete erecek, özgür ve ahenkli-akışkan bir yaşam hayat bulacaktır.
Bu perspektifle seçimler yapılır veya yapılmaz tartışmasına fazla takılmadan Newroz’un açığa çıkardığı halklar birliğini Türkiye genelinde örgütleme ve eylemsel kılma olmaktadır. Newroz manifestosunun açığa çıkardığı görevler bunlardır.