Kuzey ve Doğu Suriye Kadın Konferansı’na katılan kadınlar: Türkiye’nin işlediği suçlar savaş suçu kapsamına giriyor. Türk devleti ve çeteleri bölgedeki gerçek toplumların güvenlik ve huzurunu tehdit ediyor. Özellikle Kürtler, Hristiyanlar ve Êzidîler bu tehditten payını alıyor. Göçmen ve mültecilerin bölgelerine dönüş çalışmaları uluslararası toplum tarafından güvence altına alınmalı ve malları kendilerine iade edilmelidir. Suriye krizinin çözümü Suriye’de, Suriyeliler aracılığıyla ve tüm Suriyelilerin katıldığı siyasi müzakereler yoluyla olmalıdır
Kuzey ve Doğu Suriye Kadın Meclisi Konferansı, yapılan görüş ve öneri bölümünün ardından açıklanan sonuç bildirgesi ile sona erdi. “Kadınların katledilmesi yaşamın ve toplumun da katledilmesi anlamına geliyor” diyen kadınlar Suriye’deki mültecilerin dönüşünün sağlanmasına, Suriye’de çözüme ulaşılmasının önemine işaret etti. Kadınlar “Suriye krizinin çözümü Suriye’de, Suriyeliler aracılığıyla ve tüm Suriyelilerin katıldığı siyasi müzakereler yoluyla olmalı” dedi.
Kuzey ve Doğu Suriye Kadın Meclisi’nin konferansı 24 Mart 2022 günü Qamişlo’daki Zana Salonu’nda yapıldı.
Kadın Meclisi üyeleri ile Kadın Haklarını Araştırma ve Koruma Merkezi üyeleri Mizgin Hesen, Etiye Yusif ve Naile Mehmud’un da yer aldığı divan oluşturuldu. Efrin, Serêkaniyê ve Suriye’deki suçlar konusnda uyarılar yapıldı. Kuzey ve Doğu Suriye Kadın Meclisi Koordinasyonu Üyesi Asya Abdullah, konferansın açılışında konuşurken “İnsanlık tarihinde her zaman iki çizgi var; direniş çizgisi, inkar ve ihanet çizgisi” dedi. Asya Abdullah, Ortadoğu ve dünya genelinde sistematik olarak Kuzey ve Doğu Suriye’yi yok etmeye çalışanların saldırılarıyla karşı karşıya kaldıklarına dikkat çekti. Saldırılarla kadınların hedef alındığını belirten Asya Abdullah, “Kadınların katledilmesi yaşamın ve toplumun da katledilmesi anlamına geliyor. Kadınlar yaşamın devam etmesi için özgür kadın ve Kürdistan Özgürlük Hareketi’nin öncülüğünde bütün suçlara karşı duruyor” dedi.
DSG Genel Komutanlık Üyesi Newroz Ehmed de, kadınların iktidar sisteminin inkar ve yok etme yöntemlerine karşı her zaman direniş ve mücadele yürüttüğünü belirterek şunları söyledi: “Kadınlar, Kuzey ve Doğu Suriye ve Rojava Devrimi’nde güçlü bir katılım sağlayarak tarihi değiştirdi. Devrimin başlangıcından bu yana kadınlar çok büyük zorluklar çekti ve binlerce şehit verdi. Bunun sonucunda şehitlerin sayesinde büyük kazanımlar elde etti. Kadınlar bundan önce yok sayılmış ve bastırılmıştı. İrade ve kimlik sahibi olmak için ilerlediler ve iktidara karşı mücadele ettiler. Öte yandan, kadınların askeri alana dahil olması çok önemli.” Türkiye’nin işlediği suçların savaş suçu kapsamına girdiğini belirten Ehmed, uluslararası toplumun sessiz kalmasının hem daha fazla suçun işlenmesine hem de Suriye toprakların işgal edilmesini meşrulaştırdığını söyledi.
Naile Mehmud: Kadınlar merkezi olmayan ve çoğulcu demokratik bir Suriye istiyor
Hukuk bölümünde konuşan Kuzey ve Doğu Suriye Kadın Meclisi üyesi Naile Mehmud, Suriye’de yaşanan savaş nedeniyle on binlerce insanın hayatını kaybettiğini söyledi. Türkiye’ye bağlı silahlı grupların, Kuzey ve Doğu Suriye’de halka karşı zulümler yaptıklarını belirten Naile Mehmud şunları söyledi: “Suriye krizine dış devletlerin müdahalesi, Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik saldırıları sonrasında Türk devletinin savaş suçları ve insanlığa karşı suçları arttı. Türk devleti ve çeteleri bölgedeki gerçek toplumların güvenlik ve huzurunu tehdit ediyor. Özellikle Kürtler, Hristiyanlar ve Êzidîler bu tehditten payını alıyor. Türk devletinin etnik katliamları ilk olarak Til Hasil ve Til Eran şehirlerinde gerçekleşti. İnsanlar zorunlu göçe tabi tutuldu. Demografik değişim yapıldı. Sivil katliamlar yaşandı. Türk devleti ve çetelerinin sivilleri hedef alması sonucu 115 kadın ve 113 çocuk şehit oldu, 216 kadın ve 237 çocuk yaralandı. Binden fazla kadın da kaçırıldı. Kadın Haklarını Araştırma ve Koruma Merkezi, 201 kadın kaçırma vakasını belgeledi.”
Savaşın amacının Kuzey ve Doğu Suriye’deki kadınların iradesini yenmek olduğunu dile getiren Naile Mehmud, “Çünkü kadın, özgürlük düşmanlarına karşı aktif bir dinamik güç oluşturmuş ve her alanda haklarını almaya, toplumu eğitmeye ve öncülük etmeye karar vermiştir. Merkezi olmayan ve çoğulcu demokratik bir Suriye’de meşru haklarını talep etmektedir. Türk devletinin Kongra Star üyelerine yönelik son saldırısı; Zehra Berkel ve yoldaşlarına yönelik vahşi saldırısıydı. Bu savaşta güçlü iradeyi ve zafer ısrarını kırmak için Hind ve Seda’yı katlettiler. Kadın Meclisi üyelerini hedef almaları kadınlar açısından bir varlık ve yokluk savaşıdır” dedi.
Suriye Hakikat ve Adalet Kurumu üyesi: İnsanlar yerlerinden edildi
Konferansa online olarak katılan Suriye Hakikat ve Adalet Kurumu üyesi İzedin Salih, hukuk bölümünde söz alarak şunları söyledi: “Kuzey ve Doğu Suriye’deki insanlar Türk işgali tarafından hedef alındı ve yerlerinden edildi. İşgalciler insanları kaçırdı, işkence etti ve öldürdü. Türk işgali ve çetelerinin ilk hedefi kadınlar oldu. Türk işgalinin işgal altındaki topraklarda işlediği suçlar tüm standartları ve insan haklarını aşmıştır ve buna bir sınır konulmalıdır. Ayrıca işgal altındaki topraklarda halkın tüm evleri ve malları çalınmış ve yağmalanmıştır. Türk devletinin gerçeğini aydınlatmak, insanları kendi bölgelerine geri getirmek, barışı ve adaleti getirmek için birlikte çalışmalıyız. Bunu da örgütleyerek, gruplar oluşturarak ve suçların delilleri ilgili hukuk kurumlarına gönderilerek yapılmalıdır. Bu, aynı zamanda şiddeti ve işgali sona erdirmede kilit bir unsur olacak.”
Sonuç bildirgesi: Suriye krizinin çözümü tüm Suriyelilerin katıldığı siyasi müzakereler yoluyla olmalı
1974’te BM Genel Kurulu, sivillere yönelik saldırı ve bombalamayı yasaklayan ve bu eylemleri acılardan dolayı kınayan bir dizi maddeyi de içeren Acil Durumlarda ve Silahlı Çatışmalarda Kadın ve Çocukların Korunması Bildirgesi’ni yayınladı.
Konferansın ardından açıklanan sonuç bildirgesi özetle şu şekilde:
“Suriye halkının onurlu ve özgür bir yaşam çağrısı yaptığı devrimin üzerinden 11 yıl geçti. Devrim hareketi çeşitli müdahalelerle içeriğinden saptırılmış, amaçlarının çok ötesine geçerek radikal düşüncenin etkisine girmiş ve Suriye’yi de kan gölüne çevirmiştir. Suriye, uluslararası ve bölgesel güçlerin çıkarları nedeniyle arka arkaya coğrafyasının bazı kısımlarını kaybetti. Krizden en çok da Suriye’deki kadınlar etkilendi.
Kadın konusunun sınır ötesi bir konu olması nedeniyle ve Kuzey ve Doğu Suriye Kadın Meclisi’nin 13 Haziran 2021’de Suriye’nin işgal altındaki bölgelerinde kadınların durumuna ilişkin düzenlediği ilk konferansının kararlarının uygulanmasında, Kuzey ve Doğu Suriye Kadın Meclisi, 24 Mart 2022’de çeşitli insan hakları ve kadın örgütleriyle işbirliği içinde ‘Suriye’deki kadınlar Türk işgali altında acılar çekiyor’ sloganıyla bir konferans düzenledi.
Kuzey ve Doğu Suriye’nin işgal altındaki bölgelerinde faaliyet gösteren örgüt, kurum ve kişilerden 80’den fazla şahsiyet konferansa katıldı. Konferans, Qamişlo’daki Zana Salonu’nda yapıldı. Suriye’nin işgal altındaki bölgelerinde Efrin, Serêkaniyê, Girê Spî, İdlib, Cerablus, Ezaz, Bab ve diğer Suriye şehirlerindeki kadınların durumuna dikkat çekildi.
Konferansta işgalin sona erdirilmesine kadar mücadelenin sürdürülmesi, Suriye’deki tüm kadınların özgürleştirilmesi, Suriye krizine barışçıl siyasi çözüm bulunması, çoğulcu, demokratik ve bağlantısız bir Suriye’nin inşası için birçok öneri sunuldu.
Öneriler şöyle sıralandı:
Suriye krizini çözmek için işgal altındaki tüm topraklar kurtarılmalı, Türk devlet güçleri ve ona bağlı çete grupları dağıtılmalıdır.
Türk devleti işgalci devlet olarak tanımlanmalı ve tüm Suriye topraklarının Türk işgalinden kurtarılması için çağrı yapılmalıdır.
Göçmen ve mültecilerin bölgelerine dönüş çalışmaları uluslararası toplum tarafından güvence altına alınmalı ve malları kendilerine iade edilmelidir.
Türk devleti, çeteler tarafından veya onların desteğiyle işlenen suçlardan dolayı uluslararası mahkemelerde yargılanmalıdır.
Suriye krizinin çözümü Suriye’de, Suriyeliler aracılığıyla ve tüm Suriyelilerin katıldığı siyasi müzakereler yoluyla olmalıdır.
Kadınlar siyasi çalışmalara ve karar alma süreçlerine katılmalılar.
İşgalcilerin kaçırdığı tutsakların serbest bırakılması çağrısında bulunuldu.
Uluslararası izleme komitelerinin geçişi için çağrı yapıldı. Medyanın işgal altındaki topraklara girmesinin ve suçları belgelemek için medyanın önünün açılması istendi.
İşgal altındaki topraklarda hukuk komiteleri kurulmalı ve gerçekleri ortaya çıkarma mekanizmaları oluşturulmalıdır.
Uluslararası suç belgelerine ilişkin konferanslar, toplantılar ve fotoğraf sergileri düzenlenmelidir.
İşgal altındaki tüm bölgeler özgürleştirilene kadar kadınların ve toplumun mücadele düzeyinin yükseltilmesi gerekmektedir.
Özerk bölgeler dışındaki Suriye toplumu ile irtibat kurulmalı, işgal altındaki bölgelerdeki olaylar tespit edilmeli, işlenen suçlar kovuşturulmalı ve Türk işgaline karşı bir Suriye kamu otoritesi kurmak için Suriye yasal örgütleriyle irtibat güçlendirilmelidir.
Avrupa’daki Kürdistanlılar, işgalci Türk devletinin suçlarına karşı bir dünya kamuoyu oluşturma faaliyetlerine destek vermelidir.
Kadınların mücadele becerilerini uluslararası düzeye taşımak gerekiyor.
İşgalci Türk devletinin işlediği suçlara karşı uluslararası toplum sorumlu davranmalıdır.
Bileşenler arasında sosyal uyum programının etkinleştirilmesi için çalışmalar yapılmalıdır.
Kadınları ve çocukları korumak, güvenlik ve istikrarı sağlamak için her alanda askeri operasyonlara son verilmesi çağrısı yapılmalıdır.
Türk devleti, su ve altyapı şebekelerini sivillere karşı silah olarak kullanması büyük bir suçtur.
Suç ve ihlallerin belgelenmesine yönelik uluslararası standartlara uygun bir mekanizma oluşturulmalı ve belgeleme merkezlerine maddi ve manevi destek sağlanmalıdır.
Suçla ilgili gerçeklerin belgelenebilmesi ve küresel bir kamuoyu oluşturulabilmesi için uluslararası hukuk örgütleriyle ilişkiler güçlendirilmelidir.”
Kaynak: ANHA, MA