M. Ender Öndeş
Otuz yıl geçmiş aradan, tam otuz yıl! “Yaşama hazır hissetmiyorum kendimi hâlâ” diyor Star Gündüz. Newroz sahnesinin altındayız, dışarısı kıyamet gibi! Halaylar, zılgıtlar, yıkılıyor ortalık! 30 yıllık zindan hayatının ardından bir buçuk ay önce çıkmış cezaevinden Star ama hâlâ şaşkın; saçları ağarmış olsa da yüzünde çocuksu bir hava var, her şeye yeniden keşfederek bakıyor, bir buçuk aydır alışamamış. Paraları tanımıyorum diyor, tek başıma yemek yiyemiyorum, tuhaf telefonlar var, alışamıyorum. Ben kapalı cezaevi insanıyım, açık cezaevi nedir bilmiyorum ki, diyor gülerek.
Ama gözleri parlıyor! İçindeki coşkuyu görebiliyorum. Anlamaya çalışıyorum ama zor! Otuz yıldan sonra çıkmış, Silopi’de, muhteşem bir Newroz manzarasının önünde duruyor. Ne hissediyorsun diyorum, anlatamıyor. Ben böyle bir şey görmedim ki hiç diyor, biraz 90’ları hatırlıyorum ama bu başka bir şey! Çok gururlu, çok sevinçli, duygularını dile getirmekte zorlanıyor.
Önceki günkü muazzam Şırnak performansının herkese verdiği moralin ardından bu kez Silopi’deyiz ve daha akşamdan konuşurken Silopi’nin bunun üzerine ne koyacağı temel tartışma konumuz oluyor. Ama Silopi konusunda herkeste bir iç rahatlığı var; çok güçlü geçecek diyor herkes.
Daha kutlamanın resmi saatine 2 saat kala belli oluyor her şey. Binlerce insan akın akın yollarda. Kapıyı belli bir saate kadar tutabiliyorlar, sonra arama eziyeti başlıyor. Bu arada ‘Beyaz Türk’ olmanın avantajlarını (!) yaşıyorum. İki kez üst üste “telsizde anons edildiniz” deyip durduruyorlar, çanta yeniden yeniden aranıyor, kimliğe yeniden bakılıyor. İstanbul’daki işleyişin tersi: Bu kez ben memleketten kaybediyorum!
Bu arada, Silopi’dekine Newroz Alanı dersek haksızlık olur, resmen “Newroz Tesisleri” bu.. Newroz’un çamur zevkini (!) yok eden eşbaşkan olarak tarihe geçecek Adalet Fidan.
İlk gelenler kenardaki misafir tribününü pek seviyorlar nedense ama orada oturmanın geçici bir zevki var, çünkü ortalık hareketlenince alandaki enerjiden yoksun kalınıyor. Böylece bir süre sonra yorulmuş yaşlılara terk ediliyor tribünler.
Alandaki coşku ve enerjiyi sözcüklerle anlatmak mümkün değil. Normalde gençler sabah önce bir platformun önünü işgal ederler ama sonra kadınlara, annelere terk ederler. Birinci bölümü bu kez de öyle oluyor; hiç abartmaksızın söyleyebilirim platformun önündeki ilk halkanın, ki binlerce kişiden söz ediyorum, yaş ortalaması 15-20 arası. Ve bu sadece ilk halka değil. Alanın toplamında da durum aynı. Muazzam bir genç nüfus var; çok büyük bir enerjiyle alanı giderek dolduruyorlar ve deyim yerindeyse bir an bile boş durmuyorlar. Arada geleneksel insan piramitleri deniyorlar her zamanki gibi; bazen başarıyla sonuçlanıyor, bayraklar açılıyor, bazen de fiyasko oluyor ama her ihtimalde çok eğlendikleri kesin.
Newroz, yaşlanan bir şey değil. Newroz hiçbir zaman öyle sadece yaşlıların hatırladığı bir şey olmuyor, olamıyor. Çünkü politik içeriği her yıl yeniden biçimleniyor ve her yıl yeni kuşaklarla besleniyor.
Ama gençler bu kez ön tarafı terk etmeye pek niyetli değiller. Sürekli bir enerji halinde dalgalanan bir deniz gibiler. Hatta bir ara taşıyor enerji! Kenarda bir yerde sanırım bir tahrik sonucu yüzlerce genç hareketleniyor, tel örgünün dışındaki polislerin ilk tepkisi kaçışmak oluyor. Sonra görevliler gidip duruma hakim oluyorlar, gençleri toparlayıp ana kitlenin içine döndürüyorlar.
Buna karşılık, anneler kendilerine mevzi olarak ateşin yakılacağı yeri seçmişler! Bembeyaz örtülerden oluşan bir halka halinde ateşin yakılacağı yeri kuşatmışlar; kesintisiz halay metoduyla konumlarını koruyorlar!
Kutlamalar başladıktan iki saat sonra bile gitgide eziyete dönen girişler sürüyor, uygun bir yere gidip halkın alana geliş yoluna bakıyorum, ta çok çok uzaklarda bile dalgalar halinde gelen insan toplulukları görünüyor. Öyle ki, beş dakikalığına aşağılara inip alandan gözünüzü ayırsanız, yeniden sahneye geldiğinizde az önce boşluk görünen yerlerin de dolduğunu görüyorsunuz, çünkü akış hiç ama hiç durmuyor. Bu doğal, çünkü anladığım kadarıyla mahalleler ve komşular örgütlenip beraber geliyorlar ve o zaman da gelenler tek tük değil, yüzlerce kişilik topluluklar oluyor.
En son yazıya ara verip yeniden bakıyorum alanı ve kendi kendime, boşuna uğraşma, bu alan hiçbir yazıya sığmaz diyorum.
Star Gündüz’e takılıyor gözüm son olarak, dalgın. İçinden geçen şeyleri kimse bilemez. Belki kendisi bile çözemiyordur şu anda. Otuz yıl ve Silopi Newrozu…