Kemal Kurkut’un Diyarbakır Newrozu’nda katledilmesi üzerinden 5 yıl geçti. Anne Secan Kurkut, Kemal’in kemanıyla çektiği küçük bir fotoğrafı bağrında saklıyor. Secan Kurkut, Kemal’i anlatırken sık sık gözleri doluyor: Oğlumu vuranlar hiçbir şey olmamış gibi ellerini kollarını sallayarak geziyorlar. Bu nasıl adalet? Bu nasıl devlet? Her Newroz ateşi yakıldığında akıllara Kemal gelsin
Emrullah Acar/MA
İnönü Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi öğrencisi Kemal Kurkut’un (23) 21 Mart 2017 tarihinde Diyarbakır’daki Newroz kutlamasına katılmak isterken alanın girişinde polis tarafından öldürülmesinin üzerinden 5 yıl geçti.
Dönemin Diyarbakır Valisi Hüseyin Aksoy, “canlı bomba” açıklaması yaparken, cinayete dair gerçek ise gazeteci Abdurrahman Gök’ün, olay anında çektiği 8 fotoğraf karesi ile ortaya çıkarıldı.
Kamuoyuna yansıyan fotoğraflar üzerine Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından başlatılan soruşturma kapsamında 72 polis tanık olarak dinlendi ve polislerden Yakup Şenocak hakkında “olası kastla öldürmek” suçundan dava açıldı. Ancak Diyarbakır 7’nci Ağır Ceza Mahkemesi, polis kriminal, bilirkişi ve Ulusal Kriminal Bürosu’nun raporlarına rağmen “delil yetersizliği” iddiasıyla sanık polis hakkında beraat kararı verdi. Gerekçeli kararda, rapor ve kamera kayıtlarına rağmen Şenocak’ın Kurkut’u öldürdüğüne dair “delil” bulunmadığı ileri sürülürken, sanık polis Şenocak’ın avukatlık vekalet ücreti de Emniyet Genel Müdürlüğü bütçesinden ödendi.
Öldürene değil hakikati fotoğraflayan gazeteciye yöneldiler
Sanık polis beraat ettirilirken, Kurkut’un polis kurşunuyla vurulma anını fotoğraflarla belgeleyen gazeteci Abdurrahman Gök’ün evine iki kez baskın yapıldı. Sanal medya paylaşımları, aleyhindeki gizli tanık beyanları, haber kaynaklarıyla yaptığı telefon görüşmeleri ve yaptığı haberler gerekçe gösterilerek Gök hakkında “örgüt üyesi olmak” ve “örgüt propagandası yapmak” iddialarıyla 20 yıla kadar hapis istemiyle dava açıldı. Savcının suç duyurusu üzerine gazeteci Gök hakkında sanal medyada yaptığı 5 paylaşım gerekçe gösterilerek, “örgüt propagandası yapmak” iddiasıyla açılan yeni dava, mevcut dava dosyasıyla birleştirildi.
Mahkemeler bununla da yetinmedi. Kurkut ailesinin, “Hizmet kusuru” gerekçesiyle İçişleri Bakanlığı hakkında açtığı davada verilen 256 bin TL maddi ve manevi tazminat kararı, 12 Ocak’ta ailenin aleyhine bozuldu. Antep Bölge İdare Mahkemesi, Kurkut’un “Saldırgan bir eylemci” olduğunu ve polisin silah kullanma koşullarının oluştuğunu iddia etti.
Skandal karar
Son olarak Diyarbakır Bölge Adliye Mahkemesi 1’inci Ceza Dairesi, Kurkut cinayetinde sanık polise herhangi bir suç yüklenemeyeceğini savunarak, cinayetin “yasal çerçevede” işlendiğini ileri sürdü. İstinaf mahkemesi, yerel mahkemenin beraat kararı yerine, sanık polis hakkında “ceza verilmesine yer olmadığı” yönünde yeni bir hüküm kurulmasını istedi. İstinaf’ın bu kararıyla dava dosyası, gönderildiği Diyarbakır 7. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yeniden görülecek.
Eve düşen yas
Kemal Kurkut’un katledilişinin yıldönümü dolayısıyla anne Secan Kurkut ile konuştuk. Ağabey Ferhat Kurkut’un “Annem artık Kemal’in odasının olduğu eve girmeyi kaldıramıyor” şeklindeki uyarısı üzerine görüşme, Malatya’nın Battalgazi ilçesindeki evleri yerine merkez Yeşilyurt ilçesindeki evlerinde gerçekleşti. Ağabey Kurkut, kardeşinin ölümünden sonra annesinin odasına hiç dokunmadığını anlattı.
Malatya’nın Battalgazi ilçesindeki evin odasında, Kemal’in kitaplarından çok sevdiği kemanına, iki çift ayakkabısından bilgisayarına ve çantasına kadar her şey yerli yerinde duruyor. Odada tek değişen şey ise, 10 metrekarelik odaya Kemal’in sığdırılan 13 fotoğrafı. Eşyaların yerinde olduğu oda da şair Nevzat Çelik’in kaleme aldığı “Şafak Türküsü” şiirinin;
“geride
masa üstünde boynu bükük kaldı kağıt kalem
bağışla beni güzel annem
oğul tadında bir mektup yazamadım diye kızma bana
elleri değsin istemedim
gözleri değsin istemedim
ağlayıp koklayacaktın
belki bir ömür taşıyacaktın koynunda” dizeleri Kemal’in el yazısıyla duvara asılı.
Kemal’in kemanıyla…
Anne Secan Kurkut, üzülmesin diye sanık polis Yakup Şenocak’ın beraat ettirilmesinden sonra yaşanan, “Mahkemelerin ‘delil yetersizliği’ kararı”, “Gazeteci Gök’e açılan dava”, “Oğlunun ‘Saldırgan bir eylemci’ olarak görülmesi” ve “Öldürülmesinin ‘yasalara uygun’ olduğu” gibi son gelişmelerden haberdar edilmedi.
Görüşmenin yapıldığı evde, “Anne görünce fenalaşır” kaygısıyla Kemal’in hiçbir fotoğrafı yer almazken, anne Secan Kurkut, Kemal’in kemanıyla çektiği küçük bir fotoğrafı bağrında saklıyor. Anne bu fotoğrafı bir çerçeveye bırakarak, başlıyor Kemal’i anlatmaya…
4 yaşında babasız kalmıştı
“Kemalim” diyerek konuşmaya başlayan anne Secan Kurkut, Kemal’i anlatırken sık sık gözleri doldu. 18 Ocak 1994 tarihinde Malatya’nın Battalgazi ilçesinde dünyaya gelen Kemal’in 4 yaşındayken babası Abuzer’i akciğer kanseri nedeniyle kaybettiğini anlatan anne Kurkut, hastalığından kaynaklı oğlunun babasına hiç sarılamadığını belirtti. Gençlik yıllarında “Sen babanı hatırlıyor musun?” diye sorduğunda Kemal’in belleğinde sadece babasına yaklaşamamasına dair anıların olduğunu öğrendiğini dile getiren anne Kurkut, eşini kaybettikten sonra çocukları Ercan, Cihan, Ferhat ve Kemal’i kayısı tarlası ve fabrikalarda çalışarak büyüttüğünü belirtti. “Çok çile çektik” diyen anne Kurkut, “Sessiz, sakin, neşeli ve iyi niyetli” bir çocuk olarak tanımladığı Kemal’e dair şunları söyledi: “Şaka yapmasını çok severdi. Hep espri yapar ve bizi güldürürdü. Utangaçtı. Hep ‘Bir gün okulumu bitirince şarkı söyleyeceğim’ derdi. Hayallerini anlatır ve bana ‘Sen çok çile çektin, seni saraylarda yaşatacağım’ derdi.”
Onu son görüşü
Kemal’in Diyarbakır Newrozu’na katılacağını 20 gün önceden kendisiyle paylaştığını ifade eden anne Kurkut, oğluna dair son tanıklıklarını şöyle anlattı: “Bana ‘Newroz’a gideceğim, abim Batman’da ona uğrayıp iki gün sonra gelirim’ dedi. Bende o dönem ‘gitme’ dedim. Bir daha hiç bahsetmedi. Newroz’dan bir gün önce gece bahçede köpekle oynuyordu. Hava soğuktu ve içeri girmesini söyledim. O anlar onu son görüşüm oldu. Sabah odasının kapısına not bırakmıştı, ‘Beni rahatsız etmeyin kulaklık var kulağımda’ diye. Ben çalışmak için kayısı fabrikasına gittim. Akşam eve geldiğimde ev kalabalıktı ama bana ne olduğunu ilkin söylemediler. En sonunda ısrarla sorduğumda ‘Kemal kaza geçirdi’ dediler. Sabah oldu bizi morga götürdüler orada öğrendim.”
Cenaze yıkanırken su kesildi, araç verilmedi
Kemal’in cenazesine işkence yapıldığını belirten anne Kurkut, cenaze yıkanırken suyun kesildiğini, belediyenin cenaze aracı vermediğini ve babasının yanına defnedilmesine “belediyeye ait mezardır” diye izin verilmediğini anlattı. Oğlunu öldüren polislere aradan geçen 5 yılda yine “Neden vurdunuz?” diye soran anne Kurkut, oğlunun vurulduğu anlara ait gazeteci Gök tarafından çekilen son fotoğrafların hala kendisine gösterilmediğini, herkesin gördüğü o fotoğrafları hala görmediğini vurguladı.
Kemal’in fotoğraflarda üzerinin çıplak olduğunu duyduğunu belirten Kurkut, “Oğlumu vuranlar hiçbir şey olmamış gibi ellerini kollarını sallayarak geziyorlar. İlk mahkemeye katıldım ve ‘davacıyım, şikayetçiyim’ dedim. Sonuna kadar da şikayetçi olacağım” ifadelerini kullandı.
‘Kemal, Berkin, Ali İsmail… Vurmasınlar gençleri, onların hayalleri var’
“Kemal, Berkin, Ali İsmail ve isimleri aklıma gelmeyen yüzlerce çocuğun ne suçu vardı” diye soran anne Kurkut, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu nasıl adalet? Bu nasıl devlet? Bir ceza versinler. Mahkeme polise beraat verdi ve Kemalimi bir kez daha öldürdü. Adalet istiyorum, adalet olsun. Gençler ölmesin. Vurmasınlar gençleri, onların da hayalleri var, yaşamak istiyorlar. Hala adaletin geleceğine dair umudum var. Sonuna kadar sorumluların ceza alması için mücadele edeceğiz. Kemal’in acısı hiç bitmez. O Newroz’a güle oynaya eğlenmeye gitti ama bırakmadılar.”
Newroz’un herkes için bayram ancak kendisi için “acı” bir gün olduğunu dile getiren anne Kurkut, “Bu yıl Newroz’a katılanlar Kemal’i hatırlasınlar. Herkesten önce onun adını okusunlar. Her Newroz ateşi yakıldığında akıllara Kemal gelsin, unutulmasın. 20 Mart’ta mezarı başında yine anacağız. Ne kadar kalabalık olsa biz o kadar mutlu oluruz. Bizi tek bırakmasınlar” çağrısında bulundu.
MALATYA