Viyan Karabulut
Kapitalist, heteronormatif patriarkal sistemde erkekler, kadınların her türlü kabiliyetlerini tahakküm altına almaya çalışırlar. Bu tahakküm, kapitalist üretim ve tüketim süreçleriyle dolayımlanırken, kapitalistler, ataerkil eşitsizliklerin sağladığı elverişli koşullar sayesinde kadın bedenini özgül biçimlerde sömürür. Yaman’a göre kadınlar, böylelikle sermaye için değer üreten mekanizmalar haline gelirler. Kadın bedeni, doğrudan ya da dolaylı olarak meta ilişkileri içerisine çekilir[1]. Foucault’nun da belirttiği gibi, kapitalizmin gelişmesinde, bedenin kontrol altına alınmasının etkisi büyüktür. Fakat bu bedenin daha ziyade kadın bedeni olduğu ve politikaların kadın bedeni üzerinden şekillendiği belirtmek gerekir. Çünkü beden üreten ve üzerinde en çok tahakküm kurulan, kadındır.
Kadınlar biyolojik özelliklerinden dolayı doğum, emzirme gibi süreçleri üstlenirler ve kendilerinden evde emek vermeleri, üretim gücünü üretmeleri beklenir. Bununla birlikte erkek arzusunun biçimlendirdiği güzellik normlarına da uymak zorundadırlar. Bu ideal normlara ulaşamama halinin sürekliliği söz konusudur. Yani aslında bu ideale ulaşmak da mümkün sayılmaz. Tüm bu normların bir tezahürü olan güzellik yarışmaları patriarkal sistemde dayatılan beden algılarının somut biçimidir. Bu dayatma ‘güzel’ ve ideal beden standardı oluşturarak her şeyden önce kadınları estetik açıdan yetersiz olduklarına inandırır ve bununla birlikte de psikolojik veya fiziksel hastalıklar ortaya çıkabilir; ırk ve yaşa yönelik bir şiddet gelişebilir.
Geçtiğimiz aylarda bölünmüş Kıbrıs’ın kuzey yarısında, atanmış cumhurbaşkanının Miss Kuzey Kıbrıs 2021 isimli ‘güzellik’ yarışmasında dereceye giren güzelleri kabul ettiğine yönelik bir haber yayınlandı[2]. Bu kabul sırasında Cumhurbaşkanı’nın “Kraliçesini kendi seçen, güzellik yarışmasını kendi düzenleyen bir toplumuz” şeklindeki ifadeleri dikkat çekiciydi. Eşit egemen devlet olduğu iddiasında bulunan cumhurbaşkanının egemenlik ölçütünü güzellik yarışmalarını düzenleyebiliyor olmasıyla belirlemesi oldukça ilginç. Kadın sömürüsünün bir biçimi olan güzellik yarışmaları bir sömürge durumunda olan Kıbrıs’ın kuzeyinde egemenlik alanı olarak somutlanıyor. Kayyum, gerçek acılar üzerinden hamaset yaparken, gerçekçi olmayan beden ölçüleri üzerinden varlık iddiası geliştiriyor. Diğer bir deyişle kayyumun gücü kadınlara yetiyor.
Kadın bedeni, bir yandan güzellik timsali olarak yarışmalar aracılığıyla sömürülürken, öte yandan sömürüye, patriarkaya ve her türlü tahakküm biçimine karşı ses çıkaran kadınlar üzerine polis şiddeti ile gidiliyor. Bunun örneğini geçtiğimiz günlerde 8 Mart etkinlikleri kapsamında 5 Mart Cumartesi günü Lefkoşa’da Arasta Kadın Pazarı’nda toplanan kadınlar olarak deneyimledik.
Kadınlar, kendilerini araçlarına kadar takip ve yakın çekimle taciz eden polislerle ilgili şikâyette bulunmuşlarsa da şikâyetleri işleme alınmadı. Bu durumu, efendisine öykünen tavrın tezahürü olarak görmek mümkün. Nitekim Türkiye’de durum yıllardır böyle.
Kadınlar -Kıbrıs’ın kuzeyinde olduğu gibi- sömürgelerde katmerli bir ‘şeyleşme’[3] ya da ‘nesneleşme’ yaşıyor olsalar da bunun farkına vararak kendi bedenleriyle ilgili tam bir denetim sahibi olarak özgürleşecekler ve patriarkayı eskimiş, kerpiç bir yapı gibi dökeceklerdir.
[1] Melda Yaman, Kadın Emeği Kadın Bedeni, İstanbul: Sosyal Araştırmalar Vakfı
3 Sömürgecinin Portresi’nde Albert Memmi sömürgecinin sömürgeleştirileni yoksun bırakarak onu insan olmaktan çıkardığını, ‘şeyleştirdiğini’ ifade eder (s.116)
[1] Melda Yaman, Kadın Emeği Kadın Bedeni, İstanbul: Sosyal Araştırmalar Vakfı
[2] https://www.kibrispostasi.com/c35-KIBRIS_HABERLERI/n402881-cumhurbaskani-tatar-34-miss-kuzey-kibris-2021-yarismasinda-dereceye-giren-guzelleri-kabul-etti
[3] Sömürgecinin Portresi’nde Albert Memmi sömürgecinin sömürgeleştirileni yoksun bırakarak onu insan olmaktan çıkardığını, ‘şeyleştirdiğini’ ifade eder (s.116)