‘Özerklik en çok Şengal’e yakışır’ diyen Feleknas Uca, halkın yine bir katliam yaşamak istemediğini belirtti
Hüseyin Kalkan
IŞİD’in son saldırısı ile birlikte Êzidîler, 74. Ferman’a maruz kalmış oldu. Yani 74 kez soykırımı yaşamış ve her soykırımda kendi çıplak ellerinden başka kendilerini savunacak bir şeyleri olmamış. Vatandaşı oldukları devletler kendilerini korumamış veya korumak istememiş. O yüzden de her soykırıma boyun eğmek zorunda kalmışlar. Onun için Şengal’in özerk olması, kendi özsavunma güçlerinin olması önemli. Kürdistan çok kalpli bir coğrafyadır, bu kalplerden biri de Şengal’dir. Şengal’de ne olduğu, Şengallilere ne olduğu artık sadece Kürtleri ilgilendirmiyor. Dünya kamuoyu da Şengal’de olup bitenler konusunda hassas. Geçtiğimiz günlerde HDP Dış İlişkilerden Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcısı Feleknas Uca, İstanbul Milletvekili Hüda Kaya, Şırnak Milletvekili Hasan Özgüneş ve İzmir Milletvekili Murat Çepni’den oluşan bir heyet Şengal ve Maxmur Kampı’na bir ziyaret gerçekleştirdi. Ziyaret sonrası hazırlanan rapor bir basın toplantısı ile kamuoyuna duyuruldu. Heyette bulunan Feleknas Uca ile izlenimlerini konuştuk.
Geçtiğimiz günlerde HDP olarak Şengal’e bir ziyaret gerçekleştirdiniz. Genel olarak nasıl bir izlenim edindiniz?
Şengal halkı, IŞİD saldırısının haricinde 74 fermana uğramış, bütün yaşamlarını, katliamlarla, acılarla ve soykırımlarla geçirmiş. Daima asimilasyona zorlanan Êzidî toplumu, kendi iradesinin, hakkının, özgür bir yaşam fikriyatının olmadığı bir topluma dönüştürülmek istenmiştir. Her zaman Êzidî toplumunun yerine karar verilmiş, kendi yaşamlarına dair söz sahibi olmaları, kendi kaderlerini tayin etmeleri engellenmiştir. Daima kaderlerini başkaları belirlemek istedi. Ancak 3 Ağustos’ta çok şey değişti. Bütün dünyanın gözü önünde, Şengal halkı tarihin en büyük acılarından birini yaşadı, bir fermana maruz kaldı. Bu yıkımdan, fermandan sonra Şengal’de çok büyük değişim gerçekleşti, Şengal’in kendi halkının örgütlendiğini gördük; yaralarını sarmaya, Şengal’i yeniden inşa etmeye başladı. Yeni yaşamı kurmaya başlayan Şengal’e yaptığımız ziyaretlerde çok büyük değişimlere şahit olduk. Son ziyaretimizde de değişimin, gelişimin ne denli büyük olduğunu gördük. Bugün Şengal’de kadın öncülüğündeki örgütlü mücadeleyi, inşa edilen yaşamı gördük. Şengal’in direnişinin bir kadın direnişi olduğunu tüm dünya gördü. Kendine inanan, kendi iradesi olan, fermanlara bir daha geçit vermeyen bir toplumun inşa ediliyor olması, bu inanç bende çok büyük bir heyecan yarattı. Kadınların, 3 Ağustos travmasından sonra umudu yeşertmesi, fermanlara, saldırılara karşı Şengal’i, Êzîdxan’ı savunuyor olmaları çok önemliydi. Ben 2021’de 3 Ağustos anması için de oradaydım. Anmanın da kadın öncülüğünde gerçekleştiğini gördüm. Bütün görüşmelerde de özellikle anneler, “Sessiz kalmamamız gerekiyor, Êzidî toplumuna yapılan saldırıları cevapsız bırakamamalıyız, örgütlü olmadığımız için o kadar fermana, saldırılara maruz kaldık, binlerce insan göç yollarına düştü, onlarca toplu mezar bulduk. İradesiz ve savunmasız bir toplumduk” diyorlardı. Bugün de ve birkaç ay önce gittiğimizde de şunu gördüm ki; Genç erkekler, kadınlar, anneler büyük bir inancı ve umudu inşa etmişler.
Sürekli bir saldırı altında olan Şengal’de genel bir fiziki yıkım söz konusu mu?
Şengal’in merkezinde, eski çarşısında Şengal’e saldırıların izleri, Şengal’in yaraları, Şengal fermanı gözlerinizin önüne seriliyor. IŞİD, ibadethanelerden, mezarlardan tutun da tarihi yerleri, kültür-sanat mekânlarını yerle bir etti. IŞİD’in bu yıkımı sonrası Türkiye’nin bombardımanıyla da bir hastane, halk meclisi yıkıldı. Onlarca insan yaşamını yitirdi ve yaralananlar oldu. Köylerin bombalandığı dönemde birçok ev yıkıldı, insanlar evsiz kaldı. 1-2 Şubat 2022’de Türk savaş uçakları Şengal’de 20’den fazla alanı bombaladı. Bu saldırılarda Êzidî tarihinde ve inanışında çok önemli bir yeri olan Êzidîliğin sembolü Tavus Kuşu öldürüldü. Tavus Kuşumuza dahi tahammülleri yok.
Bu saldırılar halkın günlük yaşamında ne gibi zorluklara yol açıyor?
Saldırı altında yaşamak çok büyük bir psikolojik yüktür, travmadır. Bu her şeyi olduğu gibi günlük yaşamı da etkiliyor. Çünkü insanlar işe giderken eve sağ salim dönemeyeceği psikolojisiyle yaşıyorlar. Gençlerin sosyalleşme alanı olan gençlik merkezi kaç kez vuruldu. Bu da gençlerin sosyalleşmesini, hayata katılmasını engelliyor. Silahların, bombaların gölgesinde çocukların özgürce sokakta oyun oynamaları mümkün olmuyor. Bu da çocukların sağlıklı gelişiminin derinden etkilenmesi anlamına geliyor. İnsanlar evlerinde bile huzurlu değiller, evleri her an bombalanabilir. Bu çok ağır bir yük. Çok fazla üzüntü var, saldırı var, büyük yaralar var.
Şengal halkı bu zorluklarla nasıl baş ediyor?
Şengal halkının yeni yaşamı inşa eden direngen karakteri bu zorluklarla başa çıkmalarını sağlıyor. Evet, çok fazla üzüntü var, saldırılar var, büyük yaralar var. Söylemlerinde dedikleri gibi; “ser veririz sır vermeyiz.” Êzidîler korkmuyor, mücadelelerini büyütüyorlar. Bu da büyük bir inanç ve örgütlü bir mücadelenin sonucudur. Kadın ve gençlerin öncülüğünde Şengal’e saldırılara izin vermeyen örgütlü mücadeleyi görmek son gidişimde beni çok daha fazla umutlandırdı. Annelerin duruşu, gençlere inanç, mücadele azmi aşılıyor. Annelerin öncülüğünde Şengal’e sahip çıkmak insani ve tarihi bir güçtür.
Bu saldılar özellikle sağlık ve eğitim kurumlarını nasıl etkiliyor?
Dediğim gibi; bombaların gölgesinde yaşamak, her şeyi kötü etkiliyor ama en önemlisi sağlık ve eğitim. En son hastane bombalandı biliyorsunuz. Orada hastalar, hasta yakınları vardı bombalanırken. Şengal halkı zaten büyük yıkımdan sonra yeni yeni kurumlarını kuruyor, eğitim ve sağlıkta iyileştirmeler yapıyor. Ancak bombalı saldırılar buna izin vermiyor. Çocuklar eğitimden geri kalıyorlar, hastalar hastane bombardımanı nedeniyle yaşamlarını yitiriyor ya da yaralanıyorlar. Bunun dışında saldırılar sebebiyle temel hakları olan sağlık ve eğitim hakkından mahrum bırakılıyorlar.
Bu durumda halkın morali nasıl?
Bu gidişimde dikkatimi en çok çeken şeylerden biri çocukların ışıltılı umut dolu gülüşleri, Şengal’e sahip çıkmaları oldu. Şengal’e dair büyük umutları var ve gözlerinden bile belli oluyordu. Son gidişimizde Şengal’e inancın çok daha büyüdüğünü gördüm. Örneğin bir görüşmede bir annenin Türkiye’ye mesajı şuydu; “Biz Türkiye hükümetinin bize neden bu kadar saldırdığını anlamıyoruz, ne yaptık onlara? Tavus kuşumuzu öldürecek kadar neden nefret ediyorlar bizden? Biz Türkiye’ye hiçbir zaman tehdit olmadık. Bir taş bile atmadık. Biz Türkiye’deki hiçbir halka düşman değiliz, bizim tüm sorunumuz Erdoğan. Erdoğan neden Şengal’e saldırıyor? Neden bizi öldürüyor? Bu düşmanlık neden?” Bu saldırılara rağmen, umudun diri olduğunu görebiliyorsunuz.
Şu anda ne kadar Şengalli kayıp, onları bulmak için bir çalışma var mı?
3 Ağustos 2014’teki kıyımın ardından, yüzbinlerce insan mülteci oldu, yerlerinden edildi. Binlerce Êzidî kadın ve çocuk IŞİD’in eline geçti. 7 bin kadın ve çocuk kaçırıldı ve köle pazarlarında satıldı. Bugün hala kaçırılan kadınların farklı ülkelerde satıldığını görüyoruz. Şengal’de yüzden fazla toplu mezar bulundu. Bugün kaybolan 7 bin kadından yaklaşık 2 bin 800’ü hala kayıp. Kadınların bulunması için çalışmalar hem Şengal’de hem de bizim tarafımızdan devam ediyor. IŞİD çeteleri tarafından Şengal’de zorla alıkonularak kaçırılan Êzidî kadınlar için Özgür Kadın Kongresi (KJA), Demokratik Toplum Kongresi (DTK), Halkların Demokratik Kongresi (HDK), Demokratik Bölgeler Partisi (DBP), Halkların Demokratik Partisi (HDP) ve sivil toplum örgütlerinin öncülüğünde “Zorla Alıkonulan Kadınlar İçin Mücadele Platformu Girişimi” kuruldu. Platform olarak Türkiye sınırında kaçırılmış Êzidî kadınları bulup aileleriyle buluşturduk. Türkiye’de de hala IŞİD emirlerinden kadınlar kurtarılıyor. Son olarak; IŞİD tarafından çocukken kaçırılan Roza, Rojava’da Kürt birlikleri tarafından kurtarıldı. IŞİD’den kurtulan kadınlar için Şengal’de terapi merkezleri kuruldu.
Özerklik en çok Şengal’e yakışır
Özerklik, özgünlüğü olan coğrafyalar içindir. Şengal ise Ortadoğu’daki en özgün coğrafya. Bu bakımdan özerklik en çok Şengal için gerekli. Özerklik en çok Şengal’e yakışır. Feleknas Uca’ya Özerk Yönetim’in işleyişini de sorduk. Uca, şunları söyledi: Katliamdan sonra 200 bine yakın Êzidî Şengal’e geri döndü ve Şengal’de inşa edilen bir yaşam var. Irak hükümetine bağlı askerler Şengal’i koruyamadıklarından kaynaklı halk bu kadar kırıma uğradı. Kadın meclisleri, gençlik meclislerini kuran Şengalliler bir daha aynı katliama maruz kalmamak için özsavunma güçlerini oluşturmuş ve Şengal’e statü talep etmektedirler. Ancak şu an savunma güçleri saldırıların hedefi oldu. Şengal’de gençlik meclisleri, halk ve kadın meclisleri saldırılara rağmen işleyişini sürdürüyor. Kendine inanan, kendi iradesi olan, fermanlara bir daha geçit vermeyen bir toplum inşa ediliyor.