Cezaevlerindeki gıda hakkına dair TİHV hazırladığı raporun çalışmasında yer alan diyetisyen Dicle Dilan Salman, tutuklulara ‘Asmayalım da besleyelim mi’ mantığı ile yaklaşıldığını, tutukluların sadece hayatta kalabilecek kadar gıdaya erişebildiklerini söyledi
Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Akademi Danışmanlık Programı araştırmaları kapsamında hazırlanan çalışmada yer alan diyetisyen Dicle Dilan Salman geçtiğimiz günlerde “Cezaevlerinde sağlıklı ve yeterli gıdaya adil erişim hakkının incelenmesi” isimli gıda hakkı ihlaline dair hazırladığı raporu kamuoyu ile paylaştı. Feride Aksu ve Bülent Şık’ın danışmanlığında hazırlanan raporda gıda hakkının tutuklular tarafından tecrit, çıplak arama işkencesi gibi hak ihlalleri nedeniyle daha ikincil bir hak olarak değerlendirildiği yer alırken, bu hakkın cezaevi yönetimi tarafından sağlanmadığı vurgulandı.
Herkes aynı sorunları anlatıyor
Raporun İzmir’deki cezaevlerinden son 5 yılda tahliye olanlarla yapılan görüşmeler sonucunda kartopu tekniği yani görüşülen kişinin bir diğerine yönlendirmesi ile gerçekleştirildiğini anımsatan Salman: “Cevapları analiz ettik ve hangi sorunlar ön planda, neyle ilgili problemler var, bunların çıktısını oluşturmaya çalıştık. 12 kişi az bir sayı gibi gözükebilir ama bu bile birçok sorunu ortaya dökebildi. Herkes neredeyse aynı sorundan bahsediyor. Sadece bu temel problemleri görmek bile bizim için bir adım olmuş oldu” dedi.
Beslenme siyasi atmosferi yansıtıyor
İzmir’de bulunan 4 farklı cezaevinden birkaç yıl ile 28 yıl arasında değişen sürelerde kalan 6 kadın ve erkekle görüştüklerini belirten Dicle Dilan Salman devamında, “Farklı zamanlarda kalanlarla da görüştük. Böylece Covid-19 sürecinde ve sonrasında nasıl bir süreç işlendi veya 28 yıl kalan kişiden dönemlerin nasıl değişmiş olabileceğini de görmüş olduk” diye ifade etti. Görüştükleri kişilerden öncelikle gıda hakkına ilişkin ne bildikleri veya bunu bir hak olarak tanımlayıp tanımlamadıklarını sorguladıklarını kaydeden Dicle, hepsinin yakındığı durumun yetersiz ve dengesiz beslenme olduğunu aktardı. Dicle, “’Yeterli protein alabiliyor musunuz, bize bir gününüzü anlatın, kaç öğün besleniyorsunuz, yağlı tohumlara, meyveye ulaşabiliyor musunuz?’ gibi hem beslenmeye hem de yapıya dair sorular sorduk” dedi. Görüşülen kadınların tüylenme sorunu yaşadığını ve bunu yemekle bağdaştırdıklarını belirten Salman:“Hepsi bu tüylenme normal bir tüylenme değil diyorlar. Ya da yönetimin kendilerini zehirleyeceğinden korkuyorlar. Bütün yönetimin onlara ‘asmayalım da besleyelim mi’ algısı ile yaklaştığını ve hayatta kalacak kadar gıdaya ulaştıklarını söylüyorlar” diye konuştu.
Dengesiz beslenme
Açlık grevleri süreçlerinde normalden daha kokulu ve fazla gıdanın verildiğini ancak vitamin, limon, şeker gibi gıdalara erişimin sıkıntılı olduğunu kaydeden Salman, ilaçların ise belirsiz anlarda getirildiği için bekleyen tutsak açısından strese ve hastalığın ilerlemesine neden olduğunu sözlerine ekledi.
İlaçların saatinden geç veya önce getirildiğini, kahvaltının ise gece getirildiğini söyleyen Dicle, “Kahvaltı sabaha soğumuş oluyor. Yeme miktarı azalıyor, ekmek yetersiz. Yine yoğurdun kişi başına bir kaşık verildiğinden bahsettiler. Hem beslenme hem de besin ögelerinin dengesizliği söz konusu. İaşe miktarı bugün bu enflasyonla başa çıkabilecek seviyede değil” diye belirtti.
Salman, besin ögelerinin besin değerlerine göre düzenlenip, daha fazla çeşitliliğin sağlandığı bir beslenme örüntüsünün kurulması gerektiğinin altını çizdi.
Melike Aydın / İzmir-JINNEWS