Aralarında ETHA editörleri Pınar Gayıp ve Semiha Şahin’in bulunduğu 4 kişinin yargılandığı davada tahliye çıkmadı. Duruşmada savunma yapan Şahin, ETHA’nın kriminalize edilmeye çalışıldığını söyledi. Gayıp ise, gazetecilik ve gazeteci tanımlarını yaparak, ezilenlerden yana haber yaptıklarını belirtti.
Aralarında Etkin Haber Ajansı (ETHA) editörleri Pınar Gayıp ve Semiha Şahin’in bulunduğu 4 kişinin yargılandığı davanın ilk duruşması Çağlayan’da bulunan İstanbul Adliyesi görüldü. İstanbul 23’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmaya yargılananların yakınları, ETHA çalışanları, ESP MYK üyeleri ve uluslararası gazetecilik meslek örgütleri katıldı. Kimlik tespitiyle başlayan davada ilk olarak sözü olarak tutuklu Gülsen İmre savunmasını yaptı. İmre, “5 aydır hukuksuz bir şekilde tutukluyum. Sosyal medya paylaşımları nedeni ile tutukluyum. Herhangi bir şekilde örgüt propagandası yapmak amacında değildim. Bu tutukluluk beni ve çocuklarımı mağdur etti. Paylaşımını yaptığım Serkan Tosun’u küçüklüğünden beri tanıyorum. Ailece tanışıyoruz. Mahallede birlikteyiz. Serkan’ın cenazesine gitmem çok doğal” ifadelerini kullandı.
‘Yargı iktidarın noteri haline geldi’
Ardından savunma yapan tutuklu gazeteci Semiha Şahin de, bu hafta adliyelerde 84 gazetecinin yargılanacağına dikkat çekerek konuşmasına başladı. Gazetecilerin serbest bırakılmasını isteyen Şahin, “Yargı iktidarın noteri haline geldi. Adalet bu ülkede en önemli ve acil taleptir. Hakkımda verilen tutuklama ve hakkımdaki iddialar adaletin A’sını arar hale geldiğini görüyoruz. Uzun yıllardır gazetecilik yapıyorum. Son olarak ETHA’da çalışmaktaydım. ETHA suçlu gösterilerek kriminalize edilmeye çalışıyor. ETHA hak odaklı habercilik yapıyor. Gazeteciliğin tarafsızlık olmadığını belirtti. Baskı ve dayatmalara inat özgür basın tarafında olmayı doğru buluyorum. Kendimi sosyalist bir gazeteci olarak tanımlıyorum. Uğur Mumcu’nun bir sözünü hatırlatmak istiyorum: ‘Gazeteci gerektiğinde hükümetlere güç odaklarına savaşan insandır’ Kendisi bu ilkeleri savunduğu için bombalı saldırının hedefi oldu. Benzer şekilde Hrant Dink, Metin Göktepe, Musa Anter de benzer şeyleri yaşadı. Hakikatin peşinden koşmanın bir bedeli var. Biz de bu bedeli ödüyoruz” diye aktardı. Şahin, iddianamede hakkındaki iddialara cevap verdi ve hiç birinin suç olmadığını belirtti. Şahin, son olarak mahkeme heyetinden tahliyesini istedi.
Mahkemeye gazetecilik tanımı yapıldı
Ardından Pınar Gayıp savunma yaptı. Gazetecilik mesleğini tanımlayarak söze başlamak istediğini belirten Gayıp, “Gazetecilik, egemenlerin iktidarlarını kurmak ve korumak için gizlemeye çalıştığı gerçeklerin izini sürmek ve açığa çıkarmaktır. Gazetecilerin görevi de bu gerçekleri ne pahasına olursa olsun halka ulaştırmaktır. Dünyanın her yerinde gazetecilere iki şey dayatılır; ya iktidarın verdiği bilgiler doğrultusunda egemenlerin görmek ve duymak istediklerini servis eder ya da ezilenlerden yana taraf olup halka ulaştırır. Yani özgür basın geleneğinin saflarında yer alırsınız. Gerçeklerden taviz vermemek ideali ile çıktıkları yolda gerçeğin izini süren Musa Anter, Metin Göktepe, Hrant Dink gibi özgür basın geleneğinin nice temsilcisi katledildi. Yürünecek bu uzun yolda adımlarıyla bize yol gösteren basın şehitlerini saygıyla anıyorum” vurgusunda bulundu.
Sosyalist bir kadın gazeteci olarak ezilenlerden yana haber yapan Etkin Haber Ajansı’nda çalışmaya başladığını söyleyen Gayıp, iddianamede Etkin Haber Ajansı’nda çalıştıkları ve çalıştıkları ajansın gözaltına alınmasına yaptığı haberin suç olarak gösterildiğini hatırlattı. Gayıp, mahkemeye “Etkin Haber Ajansı’nın haberimizi yapmasından, sahiplenmesinden daha doğal ne olabilir? Suç bunun neresinde” diye sordu.
‘‘ETHA çalışanı kimliği’ benim için bir onurdur’
Gayıp, “Kameralarıyla çocuk istismarına karşı düzenlenen eylemlerde, kadın eylemlerinde, işçi direnişlerinde, evlerinin yıkılmasını engellemek için barikat başında sabahlayan halkın yanında ya da bir katliamdan sağ çıkanların acısını duyuran, yani ezilenlerin sesine ses olan ETHA emekçileri bu sorunun yanıtını yalın bir şekilde veriyor. Dolayısıyla iddianame de ‘suç’ olarak gösterilen ‘ETHA çalışanı kimliği’ benim için bir onurdur. Her gün çocukların, kadınların, LGBTİ’lerin sömürüldüğü, katledildiği, işinden edilenlerin, egemenlerin savaşlarında çocuklarını kaybedenlerin ırkçılığa karşı kardeşlik, savaşa karşı barış dedikleri için bedel ödetilenlerin feryadının yükseldiği bir ülkede bunları yazmak, haberleştirmek suçsa bu suçu defalarca işlediğimi açıkça ifade ediyorum” ifadelerini kullandı. Gayıp suçlamaları kabul etmeyerek beraatını istedi.
‘OHAL bahanesiyle üniversite sınavına giremedim’
Son olarak tutuklu Harun Ferhat Pehlivan savunmasını yaptı. Pehlivan, dosyanın aslı astarı olmayan gizli tanık beyanlarıyla doldurulduğunu belirterek konuşmasına başladı. Sosyalist dünya görüşünü savunan biri olduğunu vurgulayan Pehlivan, “Sosyal medya paylaşımlarım propaganda amacı ile yapmadım. Paylaşımlarım eli kanlı İŞİD çetelerine karşı savaşanların fotoğraflarıdır. Bunlarda propaganda yoktur. 5 aydır 3 kişi ile birlikte hücrede tutulmaktayım. Cezaevinde de haksız uygulamalara maruz bırakıldım. OHAL bahanesi ile bir yıldır çalıştığım üniversite sınavına da götürülmedim. Suçlamaları kabul etmiyorum ve beraatımı talep ediyorum’’ dedi.
Savunmaların ardından söz alan avukatlar müvekkillerinin tahliyesini talep etti. Avukatların talebini ret eden mahkeme heyeti, 4 kişinin tutukluluk halinin devamına karar vererek bir sonraki duruşmayı 5 Aralık’a erteledi.
Kaynak: MA