Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik başlattığı saldırı 13. gününde.
Bu kısa sürecin bize öğrettiği tek bir şey var; o da Ukrayna-Rusya savaşında “Barış” çağrısı yapanların, halen Suriye’de, Libya’da- Irak’ta, Yemen’de savaş yürüterek, insanlık dramını körükleyenlerin, doğayı yok edenlerin de başını çektiği güçler olduğudur.
“Politikanın zor yöntemi” olarak savaşa başvurulması, dünyanın giderek daha da tekçi ve otoriter bir zemine kaydığını gösteriyor. Rusya’nın Ukrayna konusunda kendisi için meşru gördüğü her gerekçe, bu savaşla yakından ilgilenen tüm güçler için de geçerli. Aksi taktirde Rusya bu kadar rahat Ukrayna’ya girmezdi.
Savaş aracının yıkıcılığı, dünyanın geldiği düzey itibariyle sadece yürütülen bölgede değil, neredeyse yarısına sirayet edecek düzeye gelmiş durumda.
Dolayısıyla, bu savaşın bize gösterdiği tek farklılık, dünyanın giderek daha çok birbirine olan bağımlılığının arttığını da göstermesi oldu. Rusya’ya karşı askeri yöntemler yerine ekonomik ambargoların devreye sokulması, enerji (petrol ve doğalgaz), tarımsal bağımlılıktaki girift durumla alakalıdır. Şüphesiz tüm bunların farklı farklı sonuçları olacağı kesin.
En yakın yansımalarını Türkiye’de yaşıyoruz. Mazot, buğday, arpa ile sıvı yağ konusunda yaşananlar en somutu. Yağ karaborsası, iktidarın dalga geçtiği 70’li yılları hatırlatıyor. İktidar ise “muhalefetin provokasyonu” diyor. Bir gün sonra yağ tankerlerinin Rusya’dan hareket ettiği bilgisi veriliyor. Ama, buğday ve yağda dışarıya bağımlı hale nasıl gelindiği açıklanmıyor. Zeytinlik alanlar madene açılırsa zeytinyağı da kalmayacak…. Sonuç: Yağ da ekmek de giderek zamlanıyor. En çok buğday ithal edilen iki ülkenin savaşıyla, buğdayda panik havası esiyor; Ekmeklik buğdayın tonu 435 dolara dayandı. Bugünün kuruyla 6 bin Lirayı aşmış durumda. Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO), 18 Ocak’ta yaptığı ihalede buğday ortalama 347 dolar/tondan ithal edilmişti. Bu durumda 50 kg un fiyatı 402 lirayı aşacak anlamına gelir. Un fiyatları da piyasada 400 liraya ulaştı. Sadece un değil, tavuk yemi olarak satılan artık buğdayın kilosu bile 6.0 lira oldu. Dışarıya bağımlı gübre ve hayvansal yem de öyle. Ocak ayındaki indirimle 240 liraya düşen 50 kg. besi ve süt yemi, mart başında 300-330 liradan satılıyor. Bu gidişle soframıza gelen süt, peynir, yağ vb. daha da zamlanacak; ki süt üreticileri sütün litresinin 9 liraya çıkarılmasını istiyor. Peki ne olacak?
ABD’nin önceki gün duyurduğu Rusya’dan doğalgaz ve petrol alımına getirilen ambargo kararı; petrol varil fiyatını 140 dolara sıçrattı. Bu da zincirleme olarak tüm alanlara sirayet edeceği anlamına geliyor. Son günlerde litresi 25 liraya kadar çıkan mazot ve benzin maliyetinden sonra, iktidarın çiftçiye verdiği mazot ve gübre desteği gibi, bazı gıda ürünlerindeki KDV oranını yüzde 8’den bire indirilmesinin de bir anlamı kalmadı. Bir dönüm buğdayın ekim maliyeti 200 lirayı buluyor. Bu tabloda enflasyonun düşeceği beklentisi de umudu da kalmadı. Çiftçi bu gidişle tarla sürmek için sabana dönüş yapmak zorunda kalacak. Silahlanmanın sonucunun yoksullaşma olduğunu bir kez daha yaşıyoruz.