Ali Sinemilli
Eğer bir ‘aksilik’ olmazsa 10 Mart’ta Kılıçdaroğlu Amed’e gidecek. Bir aksilik olmazsa diyoruz, çünkü daha önceki iki deneme başarısız oldu. Hatırlanırsa, biri 10 Aralık’ta, diğeri ise 27 Ocak’ta olmak üzere iki kez Kılıçdaroğlu’nun Amed’e -onların deyimiyle Diyarbakır’a- gideceği duyuruldu fakat her ikisinde de çeşitli nedenlerle ziyaret gerçekleşmedi. Şimdi, önümüzde bu ziyarete ilişkin yeni bir açıklama var. Olur da, Kılıçdaroğlu Amed’e giderse ne diyecek, ne vadedecek merak ediliyor. Şüphesiz merak edilmesi de doğal. Çünkü Kılıçdaroğlu’nun başını çektiği 6 partili Millet İttifakı, alternatif iktidar söylemleri ile yurttaşa sesleniyor ve oy istiyorlar. Bu ittifakın belirleyici gücünün CHP olduğundan şüphe yok. Hal böyle olunca Kılıçdaroğlu’nun Amed’de söyleyecekleri daha fazla önemli oluyor.
Kısa bir süre önce basına konuşan CHP Genel Başkanı, Kürt kamuoyunun aşina olduğu bir söz söyledi: Demokrasinin yolu Diyarbakır’dan geçer. Geçmişte buna benzer sözleri farklı genel başkanlar da kullanmıştı. Mesut Yılmaz, Tayyip Erdoğan ilk akla gelenlerden. Bu Genel başkanların akıbeti, sonrasında geldikleri nokta göz önünde bulundurulduğunda söylenen sözün kıymeti oldukça azalıyor fakat yine de sorunun büyüklüğü, beklentilerin fazlalığı bu beyana pozitif bakmayı gerekli kılıyor. Doğrusu, yapılan tespit yerinde. Ülkede demokrasi ve özgürlüklerden söz edilecek, yeni bir yaşamın bahsi yapılacaksa bunun yolunun Diyarbakır’dan geçtiği açık.
Elbette biz bu ‘Diyarbakır’dan’ Kürt sorunun çözümünü, Kürdün başta siyasal hakları olmak üzere temel haklarının kabulünü anlıyoruz.
Bilindiği üzere, 28 Şubat’ta bilinen bu altı parti bir araya geldi ve iktidara geldiklerinde ne yapacaklarına dair beyanda bulundu. Yapılan açıklama ile adına ‘güçlendirilmiş parlamenter sistem’ denilen yeni yönetim modeli tanıtıldı. Ülkenin bu biçimde huzura ve refaha kavuşacağı dile geldi. Kuşkusuz bu açıklama yapıldığında akla doğal olarak ülkenin temel sorunlarına dair, bu ittifakın ne önerdiği geldi ve bu kapsamda tartışmalar oldu. Kamuoyunun beklentisi, Millet İttifakı’nın başta Kürt ve Alevi sorunları olmak üzere ülkenin temel sorunlarına ilişkin ne önerdiği, nasıl bir çözüm öngördüğü yönündeydi. Beklenti bu yönlüydü fakat her ne hikmetse ittifakın ülkenin bu en temel sorunlarına ilişkin bir sözü yoktu. Anlaşılan o ki, bu konuda en fazla konuşması gereken CHP konuşmamış, beraber olduğu milliyetçi-muhafazakar bloğu rahatsız etmek istememişti.
Açık ki, böyle bir zeminde CHP genel başkanı Amed’e gidiyor. Amed halkının oldukça politik bir halk olduğu, Kılıçdaroğlu’nu da dikkatle takip edeceği biliniyor. Hiç şüphe yok ki, iktidara gelme iddiası tamamen Kürt halkının vereceği oylara bağlı olan CHP genel başkanının Amed’de söyleyecekleri önümüzdeki dönemin siyasal atmosferi için önemli.
CHP bilinen politikalarında ısrar eder, esasta cumhuriyetin inkârcı zihniyetiyle hareket edip görüntü de ise deyim yerindeyse kaçak dövüşen bir izlenim verirse kendisini kurtaramaz.
Dikkat edilirse, CHP geçen yılın sonlarındaki ‘Kürt sorunu Meclis’te çözülür’ sözünü unutmuş gibidir. CHP yönetimi hala o söze inanmakta mıdır, böyle bir perspektifi var mıdır? Belli değildir. Böylesi bir atmosferde CHP’nin dile getirdiklerinin inandırıcı olmadığı, güven vermediği aşikardır. Hatta CHP’nin de kendisinden önceki partiler gibi iktidara gelene kadar söz söyleyen, iktidara geldiğinde de bunları unutan bir siyaset izlediği genel kanaat halini almış durumda. Eğer CHP yönetimi bu konuda sağlam bir duruş sergilemez, Kürt sorunun çözümü konusunda inandırıcı bir siyaset izlemez ise var olan kanaatin değişmesini beklemek zordur.
Özcesi CHP yönetiminin gerek söylem gerekse de eylemleri Kürt sorununa dair ciddi bir projelerinin olmadığını göstermektedir. Yansıdığı kadarıyla Kürdün dil-kültür haklarıyla ilgili bazı iyileştirmeler ile bu devasa sorunu ötelemek temel politikadır.
Halbuki, ne CHP’nin ne de diğer herhangi bir siyasal partinin göz ardı edemeyeceği 2013-15 deneyimi söz konusudur. Bu yıllar arasında PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın çabasıyla Türkiye’de Kürt sorununun çözümü konusunda önemli bir tartışma yürütülmüş, çıta belirlenmiştir. Artık bunun gerisine düşmek mümkün değildir. Ne CHP ne de başka bir güç Kürtleri o dönemde yürütülen tartışmaların gerisine düşürebilir. Çözüm zemini, İmralı’da PKK Lideri ile devlet heyetinin görüşmelerinde şekillenmiştir. CHP’den de beklenti bu zemine sahip çıkması, üzerine ne ekleyeceğini açıklıkla dile getirmesidir. Şüphesiz, böyle bir zeminde Kılıçdaroğlu’nun -lafı dolandırmadan- Amed’de söyleyecekleri önemlidir ve CHP’nin alternatif iktidar iddiasında ne kadar ciddi olduğunu gösterir niteliktedir.