Mezopotamya kültürüne dair üretimler yapan sanatçı Aslı Filiz, Garibe Gezer’in de anlatıldığı resim sergisine dair konuştu
Grafik tasarımcısı Aslı Filiz, henüz çocuk yaşlarda göç ve baskı politikaları nedeniyle topraklarından kopmak zorunda kaldı. Hiç tanımadığı bilmediği metropol şehir İstanbul’da ailesiyle birlikte yaşamını sürdüren Aslı Filiz, her ne kadar topraklarından uzak olsa da hiçbir zaman doğup büyüdüğü memleketini unutmadı. Hayallerine ulaşmak için grafik tasarım okudu, Kürt tarihi ve mitoloji üzerine özel sanatsal tasarımlar yaptı. Birçok sanatçının, ajansın, gazetenin afiş, logo ve albüm kapağını tasarladı. Bu alanda önemli başarılar elde eden Aslı Filiz, Kocaeli Kandıra 1 Nolu F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde işkence ve tecavüze uğrayan Garibe Gezer’i çizdi. “Garibe katledildi ama yok olmadı” diyen Aslı Filiz, yaptığı çalışmalar hakkında konuştu.
Bingöl Karlıova doğumlu olan Filiz, 1990’larda bölgede yaşanan çatışmalardan dolayı İstanbul’a geçmek zorunda kaldıklarını belirtti. İstanbul Beykent Üniversitesi grafik tasarım bölümünden mezun olan Filiz, şu anHamburg Güzel Sanatlar Üniversitesi’nde “Grafik Sınıfı” bölümü öğrencisi. Üniversitede Mezopotamya tarihi, Kürt tarihi ve mitoloji üzerine hem sanatsal hem de grafik tasarım üzerine çalışmalar yaptığını belirten Filiz, daha önce ‘Ülkede Özgür Gündem’ gazetesinde çalıştı.
Çocukluğundan beri çiziyor
İş hayatında grafik tasarımcı olarak çalıştığını belirten Filiz, başta Metin Kemal Kahraman, Ciwan Haco, Can Dündar, Kazım Öz, Mehmet Akbaş, Fuat Saka gibi birçok sanatçı için afiş, logo ve albüm kapağı çalışmalarına imza attığını belirterek, “Hamburg Kürt Film Festivali, Londra Kürt Film Festivali, Jineoloji Dergisi, Tiyatra Saraya Baran, Kobanê Sineması, MKM, MIG Zentrum, CENI Kadın, Rojbin Kadın, NuJinha, Red Music Digital, Yeni Bir Mecra, Can’ın Arşivi gibi ve daha isimlerini sayamadığım birçok siyasi, kültür ve haber kurum ve kuruluşları için de tasarım çalışmalarım oldu” dedi.
Çocukluğundan beri çizgi ve grafiğe ilgili olduğunu söyleyen Filiz, “Sanatsal çalışmalarım ise 2019’da Hamburg Güzel Sanatlar Üniversitesi’nde (HFBK) öğrenci olmam ile başladı. HFBK’daki profesörüm Ingo Offermanns’ın beni doğru yönlendirmesi ile sanatsal çalışmalar ile daha çok alakadar oldum” dedi.
Grafikte ve tuval çalışmalarımda Mezopotamya kültürünü ve renklerini konu olarak seçmeye özen gösterdiğini belirten Filiz, “Çünkü kendi topraklarımın acısını, düşlerini, sevinç ve hüzünlerini başta Avrupa olmak üzere bütün dünyaya yansıtmak istiyorum” dedi.
‘Kanayan yaralarım var’
Kendisi ve çalışmaları hakkında konuşan Filiz, kendini şöyle tanımlıyor: “Ben Kürdistanlıyım ve ülkesi 4 parçaya bölünmüş, asimilasyona uğramış, göç etmiş bir halkın kadınıyım. Birçok Kürt kadını gibi benim de kanayan yaralarım var. Bunu yazarak, şarkı söyleyerek, dans ederek ya da renklerle ifade etmek istersiniz. Ben de kendimi renkler ile ifade edebildiğimi düşünüyorum ve renkler aracılığı ile söyleyecek daha çok sözüm var. Mesela Leyla Bedirhan, Ayşe Şan, Leyla Qasım ve Sakine Cansız, bu isimler de çok önemli, çünkü hem yaşadıkları topluma karşı hem de devlete karşı direnip dik durup başarıya ulaşmış kadınlardır. Hem sanatta hem savaşta Kürt kadınların gerçekliğini bu 4 kadın çok iyi yansıtıyor. Bu görkemli yaşanmışlıkları layığı ile resmedebilmek benim için çok önemli. Renkler ile bu kadınlarımızın seslerine ses olmaya çalışıyorum” dedi.
Paris’te sergilenecek
İlk kişisel sergisini bu yılın Ocak ayında Hamburg’a yakın bir şehir olan Itzehoe Kültürhof’ta gerçekleştirdiğini söyleyen Filiz, ”Mart ayında Paris’te Fransa Kürt Kadın Hareketi’nin organize ettiği 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü vesilesi ile benim de ‘Elimiz Belimizde’ adlı sergim 10 gün boyunca Paris’te sergilenecek. Paris sergisi için 2 yeni çalışma hazırladım. Biri ‘Aysel Tuğluk/Hafıza’ ve ‘IŞİD’in zulmünden kaçan Şengalli kadın’. Her yeni sergi için elbette yeni çalışmalar yapmam gerektiğini düşünüyorum. Freiburg, Berlin, Köln gibi şehirler için planlamalar yapıyorum. Pandemi planlamalarımı yavaşlatıyor ama bu bana engel değil” dedi.
Garibe Gezer’e dair eser
Garibe Gezer’in kardeşi Asya Gezer ile görüştüğünü belirten Filiz, bu görüşmeden çok etkilendiğini şöyle anlatıyor: “Garibe sosyal hayatında da siyasi hayatında da asi bir kadındı. Haksızlıkları kabul etmez, söyleyecek sözü olan, direnen, kadın dayanışmasını önemseyen güçlü bir kadındı. Garibe cezaevinde yapılan haksızlıklara, zulümlere boyun eğmedi, direndi, isyan etti. Garibe katledildi ama yok olmadı. Hala onu anıyoruz ve hala onun direnişini konuşuyoruz. Bu haksız, hukuksuz, vicdansız muameleye karşı hep birlikte yazmalı, boyamalı ve haykırmalıyız. Bende bu direnişe renklerim ile ses olmak, ortaklaşmak istedim.”
Şahmeran ve ihanet
Şahmeran adlı eserine dair konuşan Filiz, “Şahmeran da bir kadın olarak Camısan’ın ihanetine uğruyor. Camısan şan, şöhret, makam uğruna Şahmeran’a ihanet ediyor. Bu ihanet Şahmeran’ın katledilmesine, üçe bölünmesine sebep olmuştur. Bu iki kadının acısı büyük ve birkaç farklı acıyı yansıtıyorlar. Garibe Gezer direnişinin acısını ve parmaklıklar arasındaki zulmün acısını çekti. Şahmeran ise aşk ve ihanetin acısını çekti. Bu kadınların yaşadığı çok yönlü acıyı yansıtmanın ifadesini ya ayna ile yapabilirdim ya da yüz ifadesi olmayan bir kadın olabilirdi. Garibe kadınlar için direndi, isyan etti bu sebepten yüzü hepimizi yüzü olmalı, Şahmeran ise yüz ifadesi olmamalı ki Şahmeran’a bakan kişi Şahmeran’ın yüzündeki acıyı resme bakan kişi yerleştirsin” dedi.
Hasta tutuklular meselesi
Son olarak bugün hâlâ cezaevlerinde siyasi tutukluların olduğunu belirten Filiz, hasta tutukluların özgür bırakılması gerektiğini söyleyerek, “Umuyorum zulme karşı bunlar son sözlerimiz olsun ve tabi ki güzelliklerle dolu da çok sözümüz olsun. Şu an tutsak olan birçok siyasetçi, gazeteci ve sanatçı arkadaşlarımız var. Hasta, yaşlı ve hukuksuz yere tutuklu olan tüm tutsakların özgür olmasını arzu ediyorum. Ve son olarak tüm kadınlar olarak erkek egemen sisteme karşı birlikte el ele olursak güçlü olur ve sesimizi duyururuz” dedi.
Suham Akman / Hamburg-NUJINHA