TJA aktivisti Ayla Akat Ata, Kobane Davası sırasında konuştu: Kadın mücadelesini köreltmek istiyorlar. Ben içinde bulunduğum tüm kadın çalışmalarımın arkasındayım. Biz sadece ‘nekuje’ dedik. Açıklamada ‘Kürdistan bu coğrafyanın parçasıdır’ demişim. Bu dosyada Kürdistan’ın kurulmasını istediğim iddiasına gerekçe oldu. Orada bir ülke sınırından değil tarihsel bir gerçeklikten bahsettim, ki Kürdistan istesem zaten direk söylerim ama Özerk Demokratik Kürdistan’ın, Demokratik Türkiye için olmazsa olmaz bir ihtiyaç olduğunu söylüyorum
IŞİD’in Kobanê’ye yönelik saldırılarına karşı 6-8 Ekim 2014’te gerçekleşen protesto eylemleri gerekçe gösterilerek aralarında Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Eşbaşkanları, Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyelerinin de bulunduğu 22’si tutuklu 108 ismin yargılandığı Kobanê Davası’nın 10’uncu duruşması 4’üncü gününde Sincan Cezaevi Kampüsü’ndeki salonda 4 Mart’ta devam etti.
Kimlik tespitinin ardından dosyaya eklenen evrakların okunmasıyla başlayan duruşma, HDP eski milletvekili ve Tevgera Jinen Azad (TJA) aktivisti Ayla Akat Ata’nın savunmasıyla devam etti.
Savunmasının bugünkü kısmında tutukluluk gerekçeleri üzerinden değerlendirmeler yapan Ayla Akat Ata, daha önce kendisi hakkında ifade veren gizli tanıkları ve birleştirilen dosyaları hatırlattı.
Ayla Akat Ata, Diyarbakır’daki DTK toplantılarının illegalize edilmeye çalışıldığını belirtirken, sonuç bildirgelerinin kamuoyuyla paylaşıldığını aktardı.
Gizli tanığın kendisine yönelik “kadrolu örgüt mensubu” ifadesi hakkında değerlendirme yapan Ayla Akat Ata şunları söyledi:
“Tanık, örgütün Türkiye yapılanması içerisinde en üst düzeydeki örgüt mensuplarıyla ilişki içerisinde olduğumu iddia etmişti. Orada ismi geçenlerden Cihan Deniz 2008’de bir trafik kazasında hayatını kaybetti. Partinin seçim komisyonundaydı. Nurettin Demirtaş ise partimizin genel başkanıydı. Anayasa çalışması yaptığım dönemde her kesimle her tartışmayı yaptım. Burada sayılan isimlerin çok daha üstünde isimle ilişkilerim vardır. KCK operasyonları sadece burada sayılan isimlere yapılmadı. KCK operasyonlarının hedefinde olmayan kimse kalmadı ki. Avukat, gazeteci, akademisyen… Kimle ilişki kursak KCK’den dosyası vardı zaten.”
Tanığın parti adaylarının “talimat” ile seçildiği iddiasına da cevap veren Ayla Akat Ata, “Bu konuda en demokratik, en çoğulcu pratiği biz uyguluyoruz. Yine asılsız temelsiz iddialardan biri” dedi.
‘Kürdistan Parlamentosu’nun siyasi misafirleri olarak ziyaretler gerçekleştirdik’
Gizli tanığın, “Ayla Akat Ata, özellikle 2009 yılından sonra Kuzey Irak’ta örgütsel toplantılara katılmıştır” iddialarına ilişkin de Ayla Akat Ata, KCK operasyonlarının başlamasıyla birlikte Kürdistan Federal Bölgesi’nin ciddi bir göç aldığını ifade etti.
Ayla Akat Ata, “İstihbarat gidenlerin isimlerine sahip. Kendilerinden isteyebilirsiniz. Sadece parti üyesi, yöneticisi olduğu için sürgün edildiler. Aileleri ise ‘sakın BDP temsilciliklerine gitmeyin’ şeklinde tehdit edildi. 2009’dan sonra sıklaşan güney ziyaretlerimizin nedeni oraya sürgün edilen insanların durumlarıyla ilgilenmekti, destek olmaktı. Kürdistan Parlamentosu’nun siyasi misafirleri olarak ziyaretler gerçekleştirdik” diye konuştu.
‘Kadın mücadelesini köreltmek istiyorlar’
Parti kapatmalarının, tutuklamaların ve diğer baskı araçlarının kendilerini engelleyemeyeceğini söyleyen Ata, “Biz mücadelemize devam edeceğiz, özellikle kadın mücadelesi 3-5 yıllık bir mücadele değil. Biz, bin yıllardır savaşıyoruz. Kadın faaliyetlerimizin illegalize edilmesi bir yöntem olarak belirlenmiş. Birilerinin bu dosyayı siyasi çıkarları doğrultusunda yönlendirme amaçları vardı. Kadın mücadelesini de köreltmek istiyorlar. Ben içinde bulunduğum tüm kadın çalışmalarımın arkasındayım. KJA da diğer kurumlarımız gibi hedef alındı. Biz sadece ‘nekuje’ dedik. Başka hiçbir şey demedik. Ama ne oldu? Barış diyenler tutuklandı” ifadelerini kullandı.
‘Konferansa AKP’liler de katıldı’
DTK çatısı altında 2012 yılında parlamenter sistem tartışmaları yaptıklarını ve bu konuya dair konferans düzenlediklerini aktaran Ata, “Konferansa AKP’liler de katıldı. Orada Demokratik Cumhuriyet tartışmaları yaptık. Kürtlerin aslında ne istediğinin bir beyanıydı. Biz bu tartışmaları 2012’de yaparken, muhalefet partileri henüz yeni bu aşamaya geliyor” diye belirtti.
Gizli tanık Ulaş’ın Rosa Kadın Derneği’nde örgütsel faaliyet yürütüldüğü beyanlarına dair de Ata, “Benim faaliyetlerim iki tane polisin anlatabileceği kadar basit değil. KCK operasyonları sırasında her ay 30-40 siyasetçinin evinden, kurumlarından, gözaltına alındığı bir süreç yaşadık ama ne oldu, partimiz dimdik ayakta. Kadınlara binlerce operasyon yapıldı, kadınlar hala ayakta. Ne yapacağız, vaz mı geçeceğiz? Ulaş’ın iddialarına göre ben herkesi tanıyormuşum. Örgütün tüm kadrolarıyla iletişimim varmış. Nasıl bir örgütmüş bu. 40 yıldır savaşılarak bitirilemeyen bir örgütte herkes herkesi tanıyor” ifadelerini kullandı.
Attığı tweetlerin iddianameye konu olmasına dair konuşan Ata, “Ben siyasetçiyim. Toplumda gelişen her olguya, her duruma karşı bir fikrim var. Biz kendimizi bu çalışma içerisinde bulduk, emek harcadık. Tabii ki toplumsal konulara ilişkin tweetler atacağım. Daha önce birleştirilen dosyalarımdaki tweetlerimin suç unsuru taşımadığı anlaşılmıştı, ancak mahkemeniz benim bütün tweetlerimin yeniden çıkarılmasını, araştırılmasını istedi. Eğer gerekçe sadece bir tweet ise benim 2012’den 2019’a kadar olan tweetlerimin bu dosyada ne işi var” dedi.
6-8 Ekim olayları sırasında attığı tweetlerin bu suçlamaların gerekçelerini hukuken oluşturamayacağını belirten Ata, “Yapılan saldırgan yorumlar ve atılan tweetlerin karşısında atmosferi yumuşatmak amacıyla attığım birçok tweet var. Ben, “Kobane halkının yanındayım” diye tweet atmışsam, eğer suç varsa, tek bir suç vardır: Toplantı yürüyüş yasasına muhalefet. Ancak burada bu kapsamın dışında bir suçlama var” ifadelerini kullandı.
Kadınların değişim dönüşüm gücü olduğunu söyleyen Ata, “Kadınların bedel ödemeye hazır olduğunu devlet biliyor. Dosyada kadın tutuklular erkeklerden fazla. Bu dava sadece Kürtlere ve HDP’ye yönelik bir dava değil. Kadınlara karşı açılmış bir davadır” diye konuştu.
‘Yaşamdan yana olmak suç mu?’
Dosyaya delil olarak sunulan basın açıklamalarının suç niteliği taşımadığını ifade eden Ata, “Dosyada yer alan basın açıklamaların tamamı basından alındı. Siz güvenlik şubeden tam metinlerini isteyin. Daha iyi anlaşılır. Dosyada ‘sözde haber’ tanımı kullanılmış. Benim açıklamalarımın tamamı haber niteliğindedir. Bir açıklamamda açılan ‘Ölümden değil yaşamdan yanayız” yazılı pankart dosyama eklenmiş. Yaşamdan yana olmak suç mu? Açıklamada ‘Kürdistan bu coğrafyanın parçasıdır’ demişim. Bu dosyada Kürdistan’ın kurulmasını istediğim iddiasına gerekçe oldu. Orada bir ülke sınırından değil tarihsel bir gerçeklikten bahsettim, ki Kürdistan istesem zaten direk söylerim ama Özerk Demokratik Kürdistan’ın, Demokratik Türkiye için olmazsa olmaz bir ihtiyaç olduğunu söylüyorum” dedi.
Kobanê protestoları sırasında Batman’da öldürülen Emre Demir’e dair Batman Emniyeti tarafından savcılığa gönderilen “7 Ekim tarihli yasa dışı olaylar” konulu raporda Demir’in vurulduğu yere polis geldiğini ve polisin öldüren kişinin asker olduğunu gördüğünü belirten Ata, “Polis hiçbir şey yapmadan askeri birliğine teslim ediyor” dedi.
Ata, olayla ilgili olarak Demir’in babasının ifadesini paylaştı: ‘Oğlum madde bağımlılığı tedavisi görüyordu. Bu nedenle Batman’a gönderdik. Oğlumun terörle bağlantısı yoktu ama ne olduysa oldu 6-8 Ekim’de öldürüldü. Benim oğlum belli gruplarla beraber yönlendirildi, kandırıldı. Demirtaş’tan şikayetçiyim. Oğlumun vefatı nedeniyle bize maaş bağlanmıştır.’ Ben davadaki hiçbir mağdura maaş bağlandığını görmemiştim. İlk defa Emre Demir’in babasına bağlandığını gördüm” dedi.
Ata, “Sivil askeri kim oraya götürdü, kim ateş ettirdi. Sivas’takiler, Maraş’takiler yaptı. Devreye konulan paramiliter güçler yaptı” diye ekledi.
ANKARA