Himayesine aldığı her şeye biçim veren zalim bir çağdayız. Olmayan günahlar, sebep olunan sonuçlar her yerde yangın, yakıyor bizi. Zamanın hilesi başka bir yönden kapana kıstırırken, rehin verdiğimiz her anlam bir hiç artık. İçi bambaşka iken yepyeni biçimine ırak ve yabancı kaldık. Budur öğütülme bahanemiz. Hem suç bulamaç gibi yapışkan, hem suçlu en yakın tarafımızda, hatta içimizde.
Detayını kaybetmiş bir dikkat ne kadar işe yararsa o kadar, kabuğunu düşürmüş bir yara ne kadar iyiyse o kadarız. Burada kıyaslamak maske düşürür ve riyakârlığı ayyuka çıkarır. Hayır, yarıştırmak değil acıları, bir benzetme ve bir tedbir ve bir ortak isyanı dışa vurur. Her şey yakılıp yıkılırken burada, diğer her yer daha fazla yakın değil. Korkuyu anlar insan, cesarete gıpta eder. Budur kıyamet ve kederi sürükleyen kahır.
Faydanın hile ve çıkar ile yer değiştirdiği böylesi bir dünyada kahramanların adı yok artık. Herkesin hain yanı dünyadan kovdu saflığı. Saflık, budala ile eş değer günlük hayatta. Kutsanan ve örnek gösterilen kestirme yollar, ötekileştirmeler, ötekileştirilene dilsiz kalmalar ve daha neler neler. Kabahat sayılan birçok şey maharet diye yutturulunca, öğretilince ve adı eğitim olunca, biz burada, bu kadarız.
Bazı harfler güzel sesler çıkarır, bazı notalar kendini dinletir, bazı isyanlar bir anda isim değiştirir. Bir kıtaya ödül, en yakınına suç ve ceza. Olmadı, yine bir başka kıtaya öfke, burada, yanı başındakine bol alkışlı nasihat. Bir yerde barikat sokağı açarken burada tarikat gibi nakarat kınamalar. Bir de unutmadan, tarihi ve devrimleri düşünmeden, bağı kurmaktan imtina edip insafsızca akıl vermeler.
Vurulup düşenin ve dövüşenin adına ahkam kesen her ağız bir çukur açıyor dünyaya. Sonraki yıllarda o çukurlar mezar oluyor, dipsiz kuyulara dönüp oradan ses verenin nidâsını kısıyor ve göğünü kuyu ağzına çeviriyor. Çünkü dünyada ilk tepki eylemdi, sonra söz gelip onu yavaşlattı, yazı yetişip değiştirdi. Bundandır; her şeyin tarihi varsa değişen tarihi de vardır ve gerçekler yalanlara yem edilir. Yine yalanlar gerçeklerden daha hızlı koşar.
Sırtı sıvazlanan ihanet, bir servet sanılan yalakalık, buram buram çıkar kokan kelimeler, bir lanet gibi hor görülen dürüstlük. İltifat ve heves aynı boşlukta sallanadursun, bu çağa ayak uyduran zaman istediği gibi geçsin. Gelecek hiç gelmeyecek bir aura ile dikizlesin bizi. Artık yok varılacak bir menzil. Ok yaydan eğri fırladı ve bundan sonra vurulacak herkes aynı cümle ile gömülecek. Sonra yine aynı kısır döngü. Diyorum bazen: biz bu hileli dünyaya ölmeye geldik.
Öfke ne güzel bir kelime, isyan ne güzel bir yol gösterici, hem de bu çağa rağmen. Susmak ne kadar tehlikeli ve kolay, nasıl da ülkeden ülkeye bukalemun. Kukla ya da bir bahçede korkuluk burada hep aynı manada. Rol ve oyun, sahne ve suflör, eder ile paha gibi hileli. İtibar getiren, beğeni biriktiren ya da ötekileştiren her ne ise, bir ses ya da suskunluk, işte ikiyüzlü madalyon burada tek bir ayna. Sıkılmayan tekrar: Madalyonun her iki yüzü burada ısrarla tek bir ayna.
Haftanın kitap önerisi: Yukio Mişima, Denizi Yitiren Denizci / Çeviren: Seçkin Selvi, Can Yayınları