Dolmabahçe Mutabakatını, ‘Türkiye’nin darbe mekaniğinden kurtulmasının ve güçlü demokrasiye, demokratik cumhuriyete geçişin pusulası’ olarak tanımlayan HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, mutabakatın 28 Şubat darbesine de güçlü bir cevap olduğunu söyledi
Sinan Kaplan
Kürt sorununun demokratik çözümünde tarihi dönüm noktası olan Dolmabahçe Mutabakatının üzerinden 7 yıl geçti. 28 Şubat 2015’te Dolmabahçe’de bulunan Başbakanlık ofisinde yapılan toplantı ile PKK Lideri Abdullah Öcalan tarafından hazırlanan 10 maddelik mutabakat kamuoyuna deklare edildi. Ancak AKP Genel Başkanı Tayip Erdoğan’ın “Doğru bulmuyorum” açıklamasının ardından, 5 Nisan 2015’te Öcalan’la son görüşmeden sonra Erdoğan’ın “çözüm” sürecine dair “Buzdolabına kaldırıldı” açıklamasıyla süreç sonlandırıldı. Vesayet altındaki Türkiye siyasetini demokratikleştirme müdahalesi olarak Öcalan tarafından ortaya konulan mutabakata yönelik hükümetin inkarı, demokrasi ve özgürlük sorununu katmerleştirdi.
Yakın siyasi tarihin en önemli dönüm noktalarından biri de 28 Şubat 1997’de post-modern darbesi. CHP, İYİ Parti, Gelecek Partisi, DEVA, Demokrat Partisi ve Saadet Partisi, 28 Şubat’ta “güçlendirilmiş parlamenter sistem” deklarasyonunu duyuracaklarını belirtmesi ise gözleri yine bu tarihlere çevirdi.
Türkiye siyasetinde önemli tarihsel dönemeçlere denk gelen 28 Şubatları o dönem Dolmabahçe Mutabakatında yer alan HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan ile konuştuk.
- Türkiye tarihi açısından 28 Şubat “darbe-siyaset” ilişkisi üzerinden ele alınıyor. 28 Şubat post-modern darbeyle Türkiye siyaseti kutuplaştırıldı. Öncelikle AKP bunun üzerinden nasıl bir politika üretti?
28 Şubat darbesi, ağır aksak ilerleyen siyaseti kesintiye uğratmakla kalmadı aynı zamanda siyasetin daha kapsamlı bir vesayetin altında yürümesine ve Türkiye’nin temel sorunlarının çözümsüzlük sarmalına girmesine neden oldu. Bu darbe, vesayeti ve statükoyu siyasetin üzerine çıkararak siyasi tarihe damgasını vurdu. Darbe mantığı, toplumsal kesimlerin karşıtlık içinde tanımlanması ve siyasetin rekabet mertebesinden çıkarılarak düşmanlık mertebesinde tanımlanmasına neden oldu. AKP de iktidarının büyük çoğunluğunda 28 Şubatçıların siyaset tarzına sarıldı. Toplumu kimlik eksenli karşıtlıklarla idare etmeyi denedi. Kültürel karşıtlık oluşturdu ve farklılıkları hiçe sayarak siyasal destek sağlamak istedi. Otoriter baskıcı uygulamalarla, yasaklarla, inkarla, kayyım rejimiyle yeni vesayeti ve statükoyu AKP oluşturdu. Yani AKP iktidarı, 28 Şubat darbesinin açtığı yolda tam hız ilerledi. 2015 yılında Çözüm Sürecini bitirerek 28 Şubat darbecilerinin zihni mirasçılarıyla ortaklık kurdu.
- Bir diğer açıdan bakacak olursak; PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın hazırladığı Dolma Bahçe Mutabakatı da 28 Şubat 2015’te açıklandı. Bu mutabakatın bugüne denk getirilmesi ile Öcalan nasıl bir mesaj vermek istedi?
Türkiye siyasi tarihine damga vuran iki 28 Şubat var. 28 Şubatlar, Türkiye halklarına sundukları teklif açısından iki zıt rotayı oluşturdular. 28 Şubat 1997 tarihinde darbe gerçekleştirildi. Türkiye toplumuna demokrasi ile yönetilmeyeceği mesajı bir kez daha verilerek, ağır aksak yürüyen demokrasi bile inkâr edildi. Bir diğer tarihi olay, 28 Şubat 2015’te gerçekleşti. Bilindiği üzere 28 Şubat 2015’te Dolmabahçe Çözüm Deklarasyonu ilan edildi. Bu deklarasyon ile Türkiye’nin demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun çözümünün ilkeleri ve yol haritası belirlendi. Bu deklarasyon Türkiye’nin 100 yıllık temel meselelerinin çözümü açısından büyük bir fırsat yaratmıştı. Fakat Dolmabahçe Mutabakatı, iktidar tarafından inkâr edildi ve gerekleri yerine getirilmedi. Oysa kendisini 28 Şubat darbesinin mağduru ilan eden iktidar, Dolmabahçe Mutabakatını inkâr ederek darbecilerin “28 Şubat bin yıl sürecek” iddiasını 2015 yılına taşıdı.
Sayın Öcalan, Dolmabahçe Mutabakatının mimarıdır. Bu mimarlık sadece deklarasyonun içeriği ile değil, aynı zamanda planlaması ile de doğrudan ilgilidir. Müzakere ve Çözüm odaklı bir demokrasinin inşasından özgür yurttaşlığa, demokratik siyasetten demokratik anayasaya varıncaya kadar her alanda kurucu bir rol irade ortaya koyması açısından tarihsel bir role sahiptir. 28 Şubat tarihli deklarasyon bir yanıyla Türkiye’nin darbe mekaniğinden kurtulmasının ve güçlü demokrasiye, demokratik cumhuriyete geçişin pusulasıydı. Dolayısıyla Dolmabahçe, 28 Şubat darbe çizgisine güçlü bir demokratik cevaptı.
- Şimdi 6 parti aynı tarihte bir toplantı yapacak. Bu konuda bu partiler nasıl bir mesaj vermek istiyor?
28 Şubat darbesi ile yüzleşilmesi her açıdan hala güncel ve gereklidir. Bu yüzleşme için sembolik tarihler seçilmesi tek başına yeterli değildir. Gerçekçi bir yüzleşmenin en güçlü anahtarı tekçi ve inkârcı rejimin muhasebesini yaparak demokratik cumhuriyetin kapısını aralamaktır. Bu sebeple, seçilen tarih önemlidir fakat daha da önemlisi kamuoyuna verilecek mesajın içeriğidir.
- Muhalefetin bir kısmı bu tarih için “tesadüf” derken Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, “Tabiri caizse; 28 Şubat’ın defterini yine bir 28 Şubat günü hep birlikte düreceğiz!” dedi. Bu bu tarihin tesadüf olmadığının itirafı mı? Karamollaoğlu bununla ne masajı vermek istedi?
Önemli olan kamuoyuna sunulacak mesajın Türkiye’nin demokratikleşme ve Kürt Sorununun çözümüne yönelik kurucu fikirleri ne kadar barındıracağıdır. Verilen mesajları görürsek daha doğru bir analiz yapma şansımız olur.
- Dolmabahçe Mutabakatı’na geri dönecek olursak; Öcalan 10 maddelik bir çözüm önerisi sunmuştu. İktidar neden bundan vazgeçti?
Barışı yapmanın ön şartlarından biri iktidar hırsından vazgeçmektir. İktidar hırsı ve koltuk sevdası ile barışı yapmanın riskleri arasında gerilim çıktığında, barıştan yana tavır koymak bir siyasi grubun kumaşını belirler. İktidarın Dolmabahçe Mutabakatından vazgeçmesinin nedeni, barış yerine iktidara ulaşmanın kısa ama yıkıcı yollarını seçmesidir. Oysa barış bir ilke, bir tutumdur. Barış, iktidarda kalmak için değil, toplum ve demokrasi için yapılır. AKP, inkar ve imhaya dayalı tekçi rejimin inşaası için Dolmabahçe Mutabakatını yok saydı ve barış imkanına en büyük zararı verdi. Türkiye’yi tarihin en büyük krizleriyle, yıkımlarıyla karşı karşıya bıraktı.
- Yine muhalefet o dönem neden buna karşı duruyordu?
Siyasal muhalefet, Dolmabahçe Mutabakatını ve çözüm sürecini doğru okusaydı, çözümden, barıştan ve demokrasiden yana bir irade ortaya koysaydı, çözüm bloku büyütülseydi iktidar bu kadar kolay demokrasiden ve çözümden uzaklaşmazdı. Muhalefetin o günkü tavrının sonuçlarını bugün yaşıyoruz. Muhalefet bugün otoriterleşmekten şikayetçiyse dönüp o gün Türkiye’nin demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun çözümü ile ilgili tutumunu yeniden gözden geçirmelidir. Bu yönlü bir tutum muhalefetin Türkiye halklarının geleceğine dair de daha doğru politikalar üretmesinin önünü açabilir.
- Mutabakatın önemli bir maddesi de siyasetin demokratikleşmesiydi. Öcalan nasıl bir demokratik siyaset tahayyül etti?
Sayın Abdullah Öcalan’ın demokratik siyaset tahayyülünün iki temel ayağı vardı. Birincisi siyaseti darbe mekaniği ve vesayet kurumlarından kurtarmaktı. İnkardan, yok saymadan arındırılmış bir siyaseti yaratmaktı. Ki bu, 28 Şubat darbecilerinin amaçlarını da akamete uğrayacak bir düşünceydi. İkincisi ise siyaseti alabildiğine toplumsallaştırmaktı. Siyaset en yerelden genele doğru örgütlendiği ölçüde demokrasi ile buluşabilir. Böylece demokrasi gerçek değerini bulabilir. Bugün Türkiye’de en çok tartışılan konuların başında otoriterlik-demokrasi ikilemi geliyor. Bu tartışmaları demokrasi lehinde ileriye taşımak için herkesin bir kez daha Dolmabahçe Mutabakatına dönmesi ve oradaki demokratik cumhuriyet fikri üzerine düşünmesi, siyaset üretmesi gerekir.
- Dolmabahçe Mutabakatını tanımayan muhalefetin açıklayacağı mutabakatta yer alan “demokratik siyaset” vurgusu güven sağlar mı?
Demokratik siyaset vurgusu önemli olmakla birlikte siyaset ile demokrasinin nasıl bir araya getirildiği ve ülkenin temel sorunların hangi çözümlerin üretileceği, çözümlerin nasıl bir siyasal anlayış ve birliktelikle ortaya konulacağı önemlidir.
- Mutabakatın önemli bir maddesi de “Demokratik siyasetin devlet ve toplumla ilişkisi” meselesiydi. Bu ilişki nasıl olmalı? Türkiye’de siyasetin devletle nasıl bir ilişkisi var?
Demokratik siyaset, devletin demokratikleştirilmesini ve toplumun bizatihi siyasetin ana öznesi olmasını gerektirir. Devlet ve demokrasi formülünün özgürlükçü şekilde kurulmasının yolu siyasettir. Bu yönüyle siyaset, özgürleştirici bir role sahiptir. Türkiye’de siyaset, devletin zor ve ideolojik araçları ile vesayet altında tutulmaya devam ediyor. 2015 yılında Çözüm Sürecinin bitirilmesi bu vesayeti çok fazla arttırdı. Fakat vesayet arttıkça toplumsal talep demokratik siyasetten yana çoğaldı. Bugün Türkiye’de devletin demokratikleştirilmesi gerekliliği iktidar bloğu dışında hemen herkes tarafından seslendiriliyor. Fakat burada dikkat edilmesi gereken nokta, siyaseti demokratikleştirme çabalarının yeni vesayetler üretmemesidir. Vesayetin üretilmemesinin çerçevesi de Dolmabahçe Mutabakatında güçlü şekilde çizilmiştir.
- HDP’nin içinde yer almadığı bir ittifak Türkiye’yi demokratikleştirebilir mi?
HDP’yi sadece bir siyasi parti olarak görmemek gerekir. HDP bir fikriyattır. Eşit ve ortak yaşam fikriyatıdır. HDP, çok farklı kimliklerin, toplumsal kesimlerin, yapıların bir araya geldiği toplumsal bir yapıdır. Nicel ve nitel açılardan oldukça güçlüdür. Bu sebeple demokratik bir gelecek, demokratik değişim ve dönüşüm HDP’yle, HDP fikriyatıyla mümkündür. HDP’yi denklem dışı tutmak, halkları, halkların iradesini, birlikte yaşam iradesini dışlamak, sorunların müzakereye dayalı demokratik çözüm siyasetini ve herkesin ortak ihtiyacı olan onurlu, adil bir barışı dışlamak olur ki; bu, Türkiye halklarına ve demokrasiye kazandırmaz.
- Dolmabahçe Mutabakatı işleyebilseydi nasıl bir Türkiye olacaktı?
Bugün Türkiye derin bir ekonomik kriz yaşıyor. Demokrasi krizi ve toplumsal kutuplaşma her gün büyüyor. Eğer Dolmabahçe Mutabakatı işleseydi, Türkiye bugün çoklu krizleri konuşmuyor olacaktı. Çünkü Türkiye’nin yolu bambaşka bir rotaya sahip olacaktı. Demokrasi gelişecek ve büyüyecekti. Ülke, savaş siyasetinin, çete ve mafya çürümüşlüğünün, kayyım darbesinin, yasakçılığın, büyük yolsuzluk suçlarının esiri olmayacaktı. Türkiye savaş ve kriz sarmalından çıkacaktı. Kürt sorununun barışçıl demokratik çözümü gelişseydi, Türkiye, Ortadoğu demokrasisine öncülük edebilirdi. Dolmabahçe Mutabakatının inkârı ile girilen yoldan dönüş bugün de mümkündür. Çözüm bugün de mümkündür. Yaşanan çoklu kriz, çözümün ve barışın ne denli hayati olduğunu, Türkiye’nin çıkış yolunun Dolmabahçe Mutabakatı olduğu gerçeğini çok net ortaya koymaktadır. Bu anlamda mutlak tecride son verilmesi, Türkiye halklarının demokratik geleceğinin inşası için ısrarla savunulması gereken temel amaç olmalıdır.