Avukat Çiğdem Sevimli, Kürt siyasetçi Aysel Tuğluk’un yaşadıklarının taşıdığı kimliklerinden bağımsız olmadığını belirterek, ‘Tuğluk, son süreçte yaşanılan hukuksuzluğun teşhiri noktasında sembol oldu’ dedi
Adli Tıp Kurumu’nun (ATK) hakkında tekrar cezaevinde kalabilir raporu verdiği Kürt siyasetçi Aysel Tuğluk’un durumu ile ilgili konuşan Diyarbakır Barosu avukatlarından Çiğdem Sevimli, Tuğluk’un tahliye edilmemesi ve verilen son raporu değerlendirdi. Tuğluk’un yaşamını yitiren annesinin cenazesine yapılan ırkçı saldırılar üzerine sağlık durumunun kötüye gittiğine dikkati çeken Av. Sevimli, “Tuğluk’un durumu uzun sürede paylaşılmadı. Kendi politik duruşundan kaynaklı ilk etapta paylaşmadığını düşünüyorum. Sonrasında demans teşhisi konuldu. Bu hastalık, verilen cezanın infazını cezaevinde geçirebilmesini çok mümkün kılabilecek bir hastalık değil. Yaşamını tamamen zorlaştıran ve tedavisi dışarıda mümkün olduğu bir hastalık” dedi. Tuğluk’un avukatlarının infazın ertelenmesi talebinde bulunduğunu ancak talebin reddedildiğini hatırlatan Sevimli, sonrasında durumun ATK’ye taşındığına değindi.
Raporun içeriği
Tuğluk’un Kobanê Davası’nda yargılandığı ve yapılan ara yargılamada savunma verip veremeyeceğinin tespiti için ATK’den rapor istendiğini aktaran Sevimli, ATK’den “mahkemenin gerekçeli kararı” şeklinde bir raporun geldiğini söyledi. Sevimli, “Raporun içinde bilimsel ve teknik bir kelime bulunmuyor. Tamamen hakkında istinat edilen suçlamalar ve savunmalar. ATK, Aysel Hanım hakkında iddia edilen suçlamaların işlendiği tarihte, cezai ehliyetin bulunup bulunmadığının değerlendirilmesine girişmiş. Bunun da cezai sorumluluğunun olduğu kanaatine varmış. Bunu neye dayandırdığı da çok belirsiz. Aysel Hanım’ın sağlık durumuna ilişkin hiçbir bilgi yok, cezaevinde kalıp kalamayacağına ilişkin hiçbir tartışmaya girişilmemiş” diye konuştu.
Raporu “göstermelik” şeklinde nitelendiren Sevimli, “Bu raporda kamuoyunda ikinci bir ‘Cezaevinde kalabilir’ raporu olarak adlandırıldı. Aslında bu raporla cezaevinde kalıp kalamayacağı da istenmemişti ama ATK kendi kendine böyle bir görev ve misyon yükleyip buna ilişkin bir karar verdi” diye kaydetti.
Tuğluk’un mücadelesi
Tuğluk’un Kürt, Alevi ve aynı zamanda bir avukat olduğuna dikkati çeken Sevimli, “Toplum tarafından öteki görülen ve bu düzenin kabul etmediği bütün kimlikleri barındırıyor. Yaşadığı süreçlerin bu kimliklerinden çok bağımsız olmadığı da açık. DTK’nin ilk kurucu eşbaşkanlarından birisi. Her alanda savunduğumuz eşitlik kelimesinin, erkek egemen olan siyasal bir mecraya taşıyıp, bunun pratiğini ortaya koyabilmek çok çok önemli. Tuğluk bunun ilk temsilcisi. Dolayısıyla kadın yönü de yargılanıyor ve bu sürecin bir sebebi de bu” ifadelerini kullandı.
Hasta tutukluların hukuku
Avukat Çiğdem Sevimli, sağlık ve yaşam hakkının anayasada güvence altına alındığını, bundan kaynaklı bu hakların korunması gerektiğini vurguladı. Sevimli, “Bu haklar ne savaş ne sıkıyönetim ne de OHAL döneminde bile sınırlandırılıp, durdurabilecek haklar değil. Türkiye’deki cezaevlerinin yapısı zaten sağlıklı bir insan için elverişli değil. Hasta tutsaklar için durum çok daha sıkıntılı. Dolayısıyla bu durum hasta tutsakların sayısını da günbegün arttırıyor. Türkiye’de resmi olarak bir ölüm cezası yok ama cezaevlerinde hastalanan insanların bu sağlığa erişimi noktasında önlerine koyulan engel ya da onları ölüme terk etme pratiği gayri resmi olarak bir ölüm cezasına dönüşüyor. Bu şekilde devam ederse maalesef çok daha fazla ölümler olacak. Bu konuda bir an önce gerekli çalışmaların yapılması gerekiyor ve bu hukuksuzluğun sonlandırılmasını istiyoruz” dedi.
Eylem Akdağ / Diyarbakır-MA