Asrın Hukuk Bürosu’nun açıkladığı ‘2021 İmralı Tespit Raporu’nda bir yılda yapılan 71 aile başvurusuna herhangi bir yanıt verilmediği belirtilirken, avukatların yaptığı 202 başvuru da yanıtsız bırakıldı
Asrın Hukuk Bürosu, “2021 İmralı Tespit Raporu”nu ÖHD İstanbul Şubesi’nde düzenlediği basın toplantısı ile açıkladı. İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevi’nin, iç hukuk ve uluslararası hukuk devre dışı bırakılarak, Şubat 1999 döneminde PKK Lideri Abdullah Öcalan’a özgü inşa edilmiş tek kişilik bir ada hapishanesi olduğunu belirtildiği raporda, cezaevinin o günden bu güne kadar kişiye özel statü ve uygulamalarla yönetildiği ifade edildi. Raporda, “Sayın Öcalan 23 yıl boyunca, Hamili Yıldırım, Ömer Hayri Konar ve Veysi Aktaş ise adada bulundukları 7 yıl boyunca ‘İmralı Tecrit Sistemi’ dediğimiz ağırlaştırılmış infaz rejiminde, olağanüstü tecrit koşullarında tutulmuşlardır” denildi.
Derin kaygılar var
İmralı Ada Hapishanesi, temel hak ve özgürlüklerin sistematik olarak ihlal edildiği bir mekân olduğunun vurgulandığı raporda, “Bugün ise adada tutulan müvekkillerimizden 25 Mart 2021 tarihinden beri hiçbir şekilde haber alınamamaktadır. Bundan dolayı sağlık durumları, tutulma koşulları, pandemi ile ilgili tedbir ve gelişmeler, hukuki durumları ve benzeri diğer boyutlar hakkında herhangi bir bilgiye sahip olunamamıştır. Müvekkillerin maddi ve manevi bütünlüklerinin korunup korunamadığına dair derin kaygılara yol açan haber alamama hali mevcuttur. Özellikle 2016 yılında ilan edilen OHAL ve sonrasında çıkarılan KHK’lar sonucunda oluşturulmaya çalışılan yeni, ancak otoriter ve baskıcı yönetim şekli hukuksal-politik-yönetsel alanlarda birçok değişim yaratmıştır. Bu yönüyle geçmiş dönem gibi 2021 yılı da hukuki güvenliğin ve hukuki öngörülebilirliğin olmadığı, aynı zamanda hukuki denetleme mekanizmalarının işlevsiz olduğu bir yıl olmuştur” ifadelerine yer verildi.
Başvurular yanıtsız bırakıldı
Müvekkillerinin aileleri ile görüşmesi için 2021 yılından yapılan 71 başvuruya herhangi bir yanıt verilmediğinin belirtildiği raporda, bir yıl boyunca yüz yüze tek bir aile görüşünün dahi sağlanmadığı, resmi bayram günlerine özel yapılan başvurulara da olumlu yanıt verilmediği aktarıldı. Avukatların da yıl boyunca her iki kuruma yaptığı toplam 202 başvuru yanıtsız bırakıldığının aktarıldığı raporda, herhangi bir avukat görüşünün de gerçekleştirilmediği belirtildi.
Yaşamına dair kaygılar
Söz konusu yasaklar sürerken 14 Mart 2021 tarihinde gece saatlerinde Öcalan’ın yaşamına dair vahim nitelikteki kimi haberler internet ortamında yayıldığının hatırlatıldığı raporda, “Bundan dolayı Sn. Öcalan’ın sağlığı, güvenliği ve tutulma koşullarına dair ailesi ile avukatları ve kamuoyunda ciddi kaygılar oluşmuştur. Bu kaygıların giderilebilmesine dönük bir an önce aile ve avukat ziyaretlerinin gerçekleşmesi için yazılı ve sözlü başvurular yapılmıştır. 15.03.2021 tarihinden itibaren 25.03.2021 tarihine kadar söz konusu iddialar üzerine avukat ile görüşme hakkı, aile ve vasi ile görüşme hakkının ivedilikle sağlanması için her gün ayrı ayrı toplamda 9’ar defa başvuru yapılmış; ancak hiçbir şekilde yanıt alınamamıştır” denildi.
Öcalan avukatlarını istedi
Yüz yüze ziyarete izin vermeyen Cezaevi İdaresi tarafından ailelerin telefon görüşme haklarını kullanmak üzere bulundukları illerdeki başsavcılıklara çağrıldığına dikkat çekilen raporda şu ifadelere yer verildi: “25 Mart 2021 tarihinde savcılıklarda gerçekleşmesi planlanan telefon görüşmelerinde; Sn. Öcalan’ın kardeşi ile yapmakta olduğu görüşme 3-4 dakika gibi çok kısa süre sonra aniden kesilmiş ve görüşmeye devam edilememiştir. Sn. Hamili Yıldırım’ın da görüşmesi kısa sürmüş; Sn. Ömer Hayri Konar ve Sn. Veysi Aktaş’ın görüşmeleri ise tecrit koşullarını protesto ettikleri ve telefona çıkmadıkları beyan edilerek gerçekleştirilmemiştir. Sn. Öcalan, kesintiye uğrayan kısa telefon görüşmesinde mevcut tecrit halinin kabul edilemez olduğunu belirtmiş, avukatlarıyla görüşme hakkının mutlaka sağlanmasını talep etmiş ve hukuka aykırı bu duruma karşı sorumlu makamları hukuka ve yasalara uygun hareket etmeye davet etmiştir. Fakat Sn. Öcalan ve diğer Müvekkiller ile yarıda kesilen bu telefon görüşmesinden sonra hiçbir şekilde irtibat kurulamamaktadır. Aile ve Avukat görüş başvurularına herhangi bir cevap verilmemekte, telefon veya mektup yolu ile iletişime geçme imkânı tanınmamaktadır.”
AYM’ye başvuru
Yapılan birçok başvurunun sonuçsuz kalması üzerine AYM’ye gidildiğinin aktarıldığı raporda, “Müvekkillerden özellikle haber alınmasını engellemeye dönük idari ve yargısal suç mahiyetindeki işlem ve uygulamalara karşı 24 Aralık 2021 tarihinde AYM’ye tedbir kararı alınması talebiyle başvuru yapılmıştır. AYM’den “incommunicado” alıkoyma haline derhal son verilerek müvekkillerle bir an önce görüşme koşullarının oluşturulması konusunda tedbir kararı alınması talep edilmiştir. Başvuruda “incommunicado” alıkoyma halinin işkence yasağını ağır bir şekilde ihlal ettiği açıklanmıştır. AYM ise tüm hakların topyekûn ortadan kaldırılmasını, dış dünya ile tüm bağlarının koparılmasını hukuka aykırı görmemiş ve tedbir talebini 12 Ocak 2022 tarihinde reddetmiştir. Ancak acil ve tedbir içerikli olmasına rağmen almış olduğu kararı 31 Ocak 2022 tarihinde avukatlara tebliğ etmiştir” denildi.
Mutlak tecrit koşulları
İnsan hak örgütleri ve baroların Adalet Bakanlığı ve CPT’ye yaptığı başvuruların da hatırlatıldığı raporda, “Hiç kimse işkenceye veya insanlık dışı ya da aşağılayıcı muameleye tabi tutulamaz. İşkence yasağının ortaya çıkmasındaki temel amaç, insan onurunun korunmasını sağlamak ve her ne şartta olursa olsun insanın bedensel ve ruhsal bütünlüğünü korumaktır. Müvekkillerin dış dünya ile olan tüm bağları koparılmış, sağlık durumları, hukuki durumları, tutulma koşulları, pandemi ile ilgili tedbir koşulları gibi hiçbir konuda bilgi sahibi olunamamaktadır. Mevcut koşullar işkence yasağını ihlal etmektedir. Buna göre Müvekkiller, işkence ve insanlık dışı ceza ve muameleye maruz bırakılmaktadırlar. Herkes, haberleşme ve yazışmasına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Mutlak tecrit koşullarında tutulan müvekkillerimizden hiçbir şekilde haber alamadığımız için 2021 yılı boyunca farklı tarihlerde iadeli taahhütlü mektup gönderilerek kendilerine ulaşılmaya çalışılmıştır. Öncekilerde olduğu gibi en son gönderdiğimiz mektuplara da yazılı herhangi bir cevap tarafımıza ulaşmamıştır. Bu mektupların müvekkillerin ellerine geçip geçmediğine dair de herhangi bir bilgi elde edilememiştir” diye ifade edildi.
Öcalan’ın özgürlüğü
“AİHM, ölünceye kadar hapis biçimindeki ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının işkence yasağını ihlal ettiğine yönelik Öcalan No.2 kararından sonra Kaytan/Türkiye, Gurban/Türkiye ve Boltan/Türkiye başvurularında da benzer ihlal kararları vermiştir” denilen raporda, “ 2021 yılında ÖHD, İHD, TİHV ve TOHAV, Komite’ye ilgili AİHM kararlarının uygulanmadığı gerekçesiyle başvuruda bulunmuşlar ve bu gelişmelerden sonra Komite, her dört kararı gündemine almaya karar vermiştir. Söz konusu karardaki ihlallerin ortadan kaldırılmasını sağlama sorumluluğu olan Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi 30 Kasım-2 Aralık 2021 tarihli toplantı ara kararlarında, mevcut işkence yasağı ihlalinin devam ettiğini, Türkiye’nin konuyla ilgili mevcut bilgileri paylaşmadığını, kararın gereğini yerine getirmediğini yeniden tespit etmiştir. Bu tespitlerle birlikte ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının belirli bir asgari sürenin ardından gözden geçirilmesine dair inceleme mekanizması için yasal ve diğer yeterli tedbirlerin gecikmeksizin yerine getirilmesi gerektiğini belirtmiştir. Bir an önce gerekli adımları atması ve bu adımlarla ilgili olarak da Eylül 2022 tarihine kadar Komite’yi bilgilendirmesi talep edilmiştir. Sn. Öcalan’a özgü gelişen ve tüm Türkiye’de işkence niteliğinde uygulanan ağırlaştırılmış infaz rejiminin elbette değişmesi gerekmektedir. Bu kararın gereğinin yerine getirilmesi ancak ağır tecrit koşullarında 23 yılını geride bırakan Sn. Öcalan’ın özgürlüğü ile mümkündür” diye belirtildi.
Raporda tespit sonuçlar ise şu şekilde sıralandı:
*Türkiye’nin egemenlik sınırları içerisinde, Marmara Denizinde bulunan İmralı Adasında yer alan İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumu, işkence yasağına, temel hak ve özgürlüklere, evrensel ilke ve kurallar ile demokratik değerlere aykırı olarak İmralı Tecrit Sistemi ile yönetilmektedir. Sn. Abdullah Öcalan 23 yıldır bugün en ağırını yaşadığı işkence koşullarına maruz bırakılmaktadır. Sn. Konar, Sn. Aktaş ve Sn. Yıldırım da bu sisteme dahil edilerek İmralı Ada Hapishanesinde bulundukları 7 yıl boyunca işkence ve insanlık dışı uygulamalara maruz bırakılmışlardır.
*Sn. Öcalan ve diğer Müvekkillerimizden haber alamadığımız 2021 yılı tecridin en ağır boyuta ulaştığı bir yıl olmuştur. Kendilerinden 25 Mart 2021 tarihinden bugüne kadar hiçbir şekilde haber alınamamış, dış dünya ile olan tüm bağları koparılmıştır.
*Aile ve avukatlarının bütün başvuruları sonuçsuz bırakılmış ve hiçbir ziyarete izin verilmemiştir. Aynı şekilde telefon ve mektup ile ulaşma imkânı da bırakılmamıştır.
*2021 yılı boyunca; Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 3. Maddesinde düzenlenen işkence yasağı, 6. Maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkı, 8. Maddesinde düzenlenen aile ve özel hayata saygı ile haberleşme hakkı, 13. Maddesinde düzenlenen etkili başvuru yolu ile hak ve özgürlüklerin amaç dışı kısıtlanmasını yasaklayan 18. Maddesi ihlal edilmiştir.
*İmralı Tecrit Sisteminin uygulayıcıları tarafından negatif ve pozitif bütün yükümlülükler ihlal edilerek suç işlenmiştir.
*23 yılını geride bırakan İmralı sürecinde tüm ülkede yaşanan deneyimler şunu çok iyi göstermiştir ki; ne zaman Kürt meselesine yaklaşım konusunda güvenlik politikaları ön plana çıkarılmışsa İmralı Ada Hapishanesi’nde uygulanan tecrit de bu politikalara paralel bir şekilde derinleştirilmiştir. Özellikle son 6-7 yıl bunun en ağır dönemi olmuştur.
*Aynı şekilde İmralı’da tecridin ağırlaştırılması, Türkiye’de hak ve özgürlüklerin ortadan kaldırılmasına yol açmaktadır. Bugün de ülkenin içinde bulunduğu koşullar ile İmralı’daki mutlak tecrit/haber alamama hali neden-sonuç ilişkisi içinde gelişmektedir. Bir yandan İmralı’da mutlak haber alamama durumu söz konusu olup, her türlü temas engellenirken, ülke de sosyal, kültürel, siyasal, hukuksal, ekonomik vb. çoklu boyutlarda kriz ve bunalım halini yaşamaktadır.
* Böylece; Anayasa, AİHS ve diğer hukuksal bağıtların yok sayıldığı İmralı Tecrit Sistemi, Türkiye’de hukuk ve demokrasi dışı bir yaşamın inşa edilmesine neden olmaktadır.
*Sn. Öcalan’ın toplum ile diyalog kurabildiği zamanlar ise bütün Türkiye halklarına umut veren, nefes aldıran zamanlar olmuştur.
*Sn. Öcalan, Kürt Meselesinde demokratik, anayasal ve barışçıl bir çözümden yana olduğunu her seferinde deklare etmiştir. 23 yıllık İmralı sürecinde de diyalog ve çözüm karşıtı güçlere karşı, göz ardı edilemeyecek bir barış ve yaşatma siyasetini inşa ederek tarihsel rolünü oynamıştır. Sn. Öcalan’ın öngördüğü onurlu barış, tüm çözüm karşıtı güçlere rağmen, Türkiye’nin demokratikleşmesinin önünü açacak, Ortadoğu’nun daha yaşanılır bir coğrafya olmasını sağlayacaktır.
*Siyasal, sosyal ve hukuksal tüm parametreler Sayın Öcalan ve diğer Müvekkiller ile derhal aile ve avukat ziyaretlerinin önünün açılmasını, kendilerinden haber alınmasının, özgürlük ve güvenlik koşullarının sağlanmasını ve Kürt meselesinde diyalog ve müzakere siyasetine geçilmesini dayatmaktadır.
İSTANBUL