Tarsus Cezaevi’nde tutulan Maruf Deniz, kelepçeli muayenenin dayatıldığını ve bunu kabul etmediklerinde ise tedaviye erişim sorunu yaşadıklarını belirtti
Mersin Tarsus 3 Nolu T Tipi Kapalı Cezaevi’nde tutulan Maruf Deniz, Mezopotamya Ajansı’na gönderdiği mektup aracılığıyla yaşadıkları hak ihlallerini anlattı. Son süreçte hem cezaevindeki yeni uygulamalarla, hem de çıkarılan yasalarla baskıların arttığını belirten Deniz, tecritvari bir yaşamla karşı karşıya bırakıldıklarını söyledi. Deniz, mektubunda Anayasa’nın eşitlik ilkesi gereği uygulamaların kişiye veya gruba özel uygulanmaması gerektiğini ifade etti. Cezaevinde Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) uygulaması olmasına rağmen siyasi tutukluların bu uygulamanın dışında bırakıldığını belirten Deniz, “Adli gruplara haftada 30 dakika görüntülü arama hakkı tanındı. Görüşçüsü gelmeyene de ekstra 30 dakika görüntülü arama hakkı verildi. Bize düşen pandemide verilen 20 dakikalık sesli aramanın, yeni sistemle birlikte 10 dakikaya düşmesi oldu. Bizler bu haksız uygulamayı kabul etmiyoruz” dedi.
Gazetelere ambargo
Ortak alanda sohbet ve ortak etkinlik haklarının da engellendiğini ifade eden Deniz, “Ayrıca odalarımız bir birinden uzak ve adli suçluların odaları arasında izole edilmekteyiz. Bu uygulama bizleri tehlikeye atıyor ve bir baskı aracı olarak bize dayatılıyor. Yeni Yaşam gazetesi çeşitli gerekçelerle tarafımıza verilmiyor. Bununla ilgili başvurularımız sonuçsuz kaldı. Evrensel gazetesi de aldığı geçici ilan yasaklarından dolayı verilmiyordu. Şimdi ise tamamen listeden çıkarıldı. Normalde geçici ilan yasağı gazetenin verilmesine engel değil. Bu bir ambargodur. Hukuksuz bir uygulamadır” diye belirtti.
Kitaplara kota
Revire 2 haftada bir çıkarıldıklarını belirten Deniz, kimi zaman da doktor sorunuyla karşılaştıklarını söyledi. Ayrıca kelepçeli muayene dayatıldığını belirten Deniz, “Bu uygulamayı kabul etmediğimiz için tedaviye erişim sorunu yaşıyoruz. Sağlığa erişim hakkımız kısıtlanmaktadır. Yine kargo ile gelen çoğu eşyamız verilmemektedir. Yazım ve resim çalışmaları yapan arkadaşlarımız mağdur olmaktadır. Anadilde yazdığımız mektuplar ‘tercüman’ bahanesiyle kurumda uzun süre bekletiliyor. Ayrıca PTT kaynaklı çoğu pullu mektubumuz da adrese ulaşmıyor ve kayboluyor. Kitap kotası uygulaması mevcut. Adalet Bakanlığı kitap kampanyası başlatmışken kitap kotası uygulaması ne ile izah edilebilir?” diye sordu.
‘İdarenin belirlediği kanallara tabi tutuluyoruz’
Mektubun devamında kantinde satılan malzemelerin kısıtlı olduğunu ve bulunanların da çok pahalıya satıldığını dile getiren Deniz, fiyatların günlük olarak değiştiğini bu durumun da kendilerini ekonomik olarak çok zorladığını belirtti. Meclis TV, Halk TV, Tele 1 gibi kanalların da yayınlanmadığını ifade eden Deniz, “İdarenin belirlediği kanallara tabi tutuluyoruz. Gözlem kuruluna verilen yetkiyle iyi halli arkadaşlarımız çeşitli gerekçelerle tahliye edilmemektedir. Bu da mağduriyetler yaratmaktadır. Ayrıca idare ile görüşen arkadaşlarımız farklı uzak cezaevlerine sürgün edildiler. Bu sürgünler iradeyi kırmaya yönelik bir uygulamadır. Zaten ailelerimizden uzakta tutuluyoruz. Daha uç illere gönderilerek daha da uzaklaştırılıyoruz. Her türlü sevk talebimiz de kontenjanın dolu olduğu bahanesiyle reddediliyor” diye belirtti.
Kaynak: MA