Kenan Kırkaya
Elde kılıç, at sırtında ülkeden ülkeyi fetheden, gavura haddini bildiren, dünyaya “Türkün gücünü” gösteren mistik ve masalsı dizilerin bu kadar revaçta olması, kitlesel milliyetçilik ayini ile açıklanabilir ancak. Taş üstünde taş, gövde üstünde baş bırakmayınca “Kahraman”, dayak yiyince “kaleş saldırıya” uğrayan bu pek muhterem yerli ve milli akıl, emperyalizmi de işgali de meşrebine göre eğip bükmeye devam ediyor. Yıllarca “Viyana kapılarına” dayanmakla övünen ecdat torunları emperyalizmin delili olarak bir başkasının topraklarında bulunmayı ve ABD’nin Ortadoğu’daki varlığını gerekçe gösteriyor!
Aynı anlatılar ve pek yeni olmayan uydurma resmi hikayeler, Osmanlı hülyaları gören “Yeni Türkiye” yönetimini kamçılıyor. Hemen her gün dünyaya meydan okuyan iktidar güzellemeleri duyuyoruz yandaş medya ve trol ordusundan. Bu anlatılara göre ABD’ye haddini bildirmiş, AB’ye diz çöktürmüştük. Dünya 5’ten büyüktür diyerek “mason locası” haline gelen BM’nin itibarını sarsmış, gerçek yüzünü açığa çıkarmıştık. Rusya bizden habersiz Ortadoğu’da adım atmıyor, atamıyordu. Astana Buluşmaları, Soçi Mutabakatları, Cenevre Zirveleri dünya güçlerinin iktidarın kudretine boyun eğmeleri ve diz çökmeleriydi. Bir zamanlar Esad ile ortak kabine toplantıları yapılmıştı ama olsundu, o artık kendi halkına zulmeden, insanları katleden “katil Esed”ti. Siyonist İsrail’e en kısa zamanda had bildirilecekti ve Mazlum Filistin halkının davası ve bu davaya duyulan bağlılık da bunu gerektiriyordu. Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) çıbanın başı ve bu iktidara karşı sınır ötesinde kurulan komplonun, darbe girişimlerinin merkez üssüydü. O da en kısa zamanda susturulacaktı, haddi bildirilecekti. Darbeci Sisi’nin zaten ne mal olduğu ortadaydı ve idama gönderdiği Müslüman Kardeşler’in, rabianın intikamı en kısa sürede alınacaktı. Yunanistan, Ermenistan tarihsel hısımlardı ve geçmişte Türkten yedikleri tokatla henüz kendilerine gelememişlerdi. IŞİD ile öylesine etkili bir mücadele yürütülmüştü ki bütün liderleri ülkenin denetimi altında olan güvenli bölgelerde bir bir avlanıyordu! Hasılıkelam 7 değil 77 düvele karşı her cephede savaşan muzaffer bir reis ve onun komutasında hareket eden bir yerli milli bir ittifak ve bu ittifakın bir eli yağda bir eli balda zenginlerden oluşan kefenliler ordusu vardı!
Eski dostlar düşman, eski düşmanlar yeni dönemin dostları oldukça iktidar ömrüne ömür katıyor. Hayaller cengaverlik, kahramanlık; gerçekler ilkesizliklerle dolu. Biden’in başkan seçilmesinden sonra ABD’den randevu koparmak için iktidar çalmadığı kapı bırakmadı. Ortadoğu’da icazet koparmak için Moskova iktidar için ikinci başkent haline geldi neredeyse. Sisi’nin darbeci, Esed’in katil olduğu da nereden çıkmıştı? Her ikisine de elçiler gönderildi, kabul buyururlarsa her ikisiyle de eski dostluk günlerine duyulan özlem ile ilişkiler rayına sokulacaktı. İsrail’e gönderilen elçi iş görmeyince iş başa düştü ve bir telefonla her şey halledildi, İsrail yönetiminin gönlü alındı ve Mart ayında İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog Ankara’da ağırlanacaktı. İç mihraklar çıkardıkları “BAE 15 Temmuz Darbe girişiminin finansörü ve destekleyicisi” söylentileriyle neredeyse dost ve kardeş Birleşik Arap Emirlikleri’yle iktidarın arasını bozacaktı. Allah’tan 7 düvelle savaşan reis dostunu da düşmanını da iyi tanıyordu hep aynı ilkeli tutumla BAE ile araya sokulmak istenen fitneye izin vermedi!
Bu hikayelerin hangisi doğru diye sormayın. Küçücük, minnacık bir fark ile hepsi doğru! Bunca gerginliğin içeride ve dışarıda, özellikle de içeride ederi yüksek. Toplum milliyetçilik ayini ile uyutuluyor, duyguları okşanıyor, az şey mi? Yiyecek ekmeği olmasa da o ülkenin 7 düvele karşı cengaverce savaştığına inandırıldı ve acıları unutturuldu. Bu savaşın meydan muharebesi şeklinde değil de ülkeler arası meydan muhasebesine, yani al gülüm ver gülüm ilişkisine dönüştürüldüğüne inansa, gerçeği görse ne olacak? Hem önemli olan sonuç değil mi? Bu ekonomik buhran döneminde aslolan ticarettir. En azından şimdilik. Yeter ki BAE’den, Katar’dan yeşil dolarlar gelsin. Sonrası Allah kerim. Hele bu kriz bir atlatılsın, hele bu yönetimin biti bir kanlansın, ihtiyaç hasıl oldukça BAE’nin baş düşman, Sisi’nin darbeci, İsrail’in siyonist, Esed’in katil, ABD’nin emperyalist, Rusya’nın gavur olduğunu bir ara yine hatırlanır ve seçim meydanlarında malzeme yapılır. Önemli olan kiminle savaşıp barıştıkları değil, önemli olan “kardeşim” dedikleri Kürtlerin mutlak düşman olduğunu unutmamasıdır. İktidar için temel düstur şudur: herkesle barışılabilir ama Kürtlerle asla!