Ezgi Koman
Sebeplerini bildiğimiz, faillerini yakından tanıdığımız kadına yönelik erkek şiddeti her geçen öfkemizi arttırıyor. Maruz kaldığı şiddet sonucunda öldürülen, taciz edilen, işkence edilen, sömürülen binlerce kadının maruz kaldığı bu şiddet sadece şiddete doğrudan maruz kalan o kadınla ilgili bir durum değil. Kadına yönelik şiddet -doğrudan olmasa bile- onun yanındakiler, yakınındakiler en çok da varsa çocukları için de şiddet anlamına geliyor. Ancak bu şiddet çoğu zaman görünür olmuyor.
Türkiye’de erkek şiddeti konusunda yıllardır çalışan Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı “Türkiye’de Erkek Şiddetinin ve Erkek Şiddetiyle Mücadele Mekanizmalarının Çocuk Haklarına Etkisi” isimli bir rapor hazırladı. Vakıf bu raporda çocukların bu şiddetten nasıl etkilendiğini görünür kılmayı hedeflemiş. Çünkü vakfa göre de “kadına yönelik şiddetle mücadele mekanizmalarının işleyişinde çocuğun üstün yararının gözetilmemesi, devletin yükümlülüklerini yerine getirmemesi, mevzuattaki eksiklikler ve uygulamadan kaynaklanan keyfilik; çocukların ihtiyaçlarının sistem içinde görünür olmamasına ve çocukların ikincil mağduriyetler yaşamasına neden oluyor. Erkek şiddetinin kadınların hayatında yol açtığı olumsuz etkinin yoğunluğu, yapılan akademik çalışmalar ve sivil toplum faaliyetleri açısından da çocukları ikinci plana itmiş hatta görünmez kılmış” durumda.
Vakfın 2021 yılı Mart – Eylül ayları arasında gerçekleştirdiği odak grup çalışmalarına, bilgi edinme başvurularına ve 2020 Ocak-2021 Eylül tarihleri arasında yapılan çocuk çalışmalarına dayanan raporda pek çok sorun tespiti bulunuyor. Bunlardan biri çocuğa karşı cinsel şiddet dışındaki şiddet biçimlerinin çoğu zaman dile getirilmediği ve normalleştirildiği. Şiddeti normalleştirme hem şiddetin devamlılığını sağlıyor hem de çocukların doğrudan ya da tanık olarak bu şiddetten dolayı yaşadığı zorlukları, ihlalleri görünmez kılıyor. Bu da elbette şiddetin çocuklar üzerindeki yıkıcı etkisini artırıyor.
Bir diğer tespit ise çocukların şiddet ortamında büyümek zorunda kalmalarının, yaşlarının gerektirdiğinden çok daha fazla sorumluluk almasına yol açıyor oluşu. Rapora göre; “Annelerinin maruz kaldığı şiddete tanık olmanın yanı sıra, taşıdıkları duygusal yükü de anneleri ile paylaşmak zorunda kalan çocukların, sosyal ağlarını yitiren anneleri ile ‘sırdaşlık’ etmeleri ve tüm kararlara ortak edilmeleri çocukları olumsuz etkilemektedir. Bazı durumlarda çocuklar babalarına da sırdaşlık etmekte, babanın da duygusal yükünü üstlenmekte ve yaşlarına uygun olmayan bilgilere maruz bırakılabilmektedir.”
Şiddet uygulayan kişinin uzaklaştırılması ile ilgili kararların çocukları kapsamıyor oluşu ve bu talep edildiğinde çocuğun üstün yararı ile uygun olmayacak şekilde kararların verilmesi de bir başka çarpıcı ve önemli tespit. Çünkü çok sık yaşandığı üzere biliyoruz ki erkekler kadınlara şiddet uygulamak için çocukları oldukça rahat kullanabiliyor, çocuklarını şiddetin nesnesi haline getirebiliyor.
Raporda altı çizilen bir diğer tespit ise 12 yaş üstü oğlan çocukların sığınağa kabul edilmemesi ve bu çocuklar ile annelerine alternatif bir ortam sağlanmaması. Bu durum kadını pek çok açıdan çaresiz bırakabiliyor, kadının şiddete maruz kaldığı evden ayrılmamasına yol açabiliyor. Yani Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı’nın raporu pek çok tespiti ile çocukların şiddete karşı oluşturulan mekanizmalarda görünmediğini söylüyor.
Raporda elbette sadece sorun tespitleri yok. Öneriler ve talepler de mevcut. Bu taleplerden biri Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı müdürlüklerinin görev tanımı net bir şekilde yapılması ve ev içi şiddete maruz kalan çocuklarla ilgili hizmetlerin yürütülmesinde Çocuk Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nün müdahil olması.
Bir başka talep ise erkek şiddeti ile mücadelede etkili politikaların yürütülebilmesi için hak temelli ve analize uygun veri toplanması, bu verilerin açıklanması. Çünkü veri olmadan politika üretilmeyeceği çok açık.
Tüm adli personele ev içi şiddetle mücadeleye yönelik hak temelli eğitimler verilmesi, istisna kabul edilmeksizin evlilik yaşının 18 olarak kabul edilmesi, sığınaklarda sunulan hizmetlerin kadınların yanı sıra çocukların ihtiyaçlarını da dikkate alarak planlanması, 12 yaş üstü oğlan çocuklarının sığınaklara kabul edilmemesini içeren yönetmeliğin değiştirilmesi ve böylece yaş ve toplumsal cinsiyet ayrımı olmaksızın tüm çocukların anneleriyle birlikte sığınak desteğinden faydalandırılması ise rapordaki diğer talepler arasında yer alıyor.
Raporun bir başka talebi daha var ki bu talep kadın hareketinin ve çocuk hakları hareketinin ortak talebi: İstanbul Sözleşmesi’ne yeniden taraf olunması, ulusal yasalar Sözleşme’nin hükümlerine uygun şekilde uygulanması.
BM Çocuk Hakları Komitesi’ne de iletilen rapora ulaşmak için: https://www.sivilsayfalar.org/wp-content/uploads/2022/02/Mor-Çati-Çocuk-Haklari-Gölge-Rapor-TR.pdf