Beyza Üstün
Bugünlerde her yerde başlayan işçi eylemlerine yüzümüzü döndük. İşçiler bizim için de direniyorlar diye düşünüyor olmalıyız. Yaşadığımız sistemin acımasız sömürüsünü daha derin hissetmeye başladığımız anlarda olduğu gibi direnişler; umudumuzu da içine alarak büyümekte. Yaşamakta olduğumuz sistem hepimizi kendi çarklarının arasında öğütmeye devam ederken çoğumuz sistemi değiştirmek gibi bir eyleme hali yerine umudu direnenlere bağlayarak yaşamımızı sürdürüyoruz.
Ocak ayının son günlerinde (29 Ocak) 3. Havalimanı İnşaat İşçileri ile Dayanışma Platformu olarak basın toplantısı yaptık. Kar yağışı ile birlikte havalimanında yaşananların tesadüf olmadığını, havalimanı inşaatı sırasında bunları daha acımasız boyutta yaşayan işçiler; her şantiyede yaşadıkları güvencesizlikleri, insanlık dışı olayları basın toplantısında bir kez daha dile getirdi. Canların, yaşamların, yaşam alanlarının yok oluşları üzerine kurulu kent suçu olan bu yapı işletmede olduğu sürece yaşam gasp edilmeye devam edilecektir. Bu gerçeği bir kez daha yineledik. Ardından, birlikteliğe çağrı yaptık: gelin bu sistemi değiştirelim, yaşanabilir bir yaşamı birlikte örelim …
Birlikte güçlü olduğumuzu biliyoruz, örgütlü olursak, dayanışırsak kapitalizmi de onun taşeronu siyasi iktidarları da yeneriz. Kadınlar, işçiler, emekçiler, gençler, ekoloji örgütleri alanda mücadeleyi büyütürken, mevcut siyasi yapılar, muhalefet partileri sistem içinde uzlaşmacı yöntemlerle, egemen rejime karşı olmayan bir siyaset çizgisinde, seçime endeksli siyaset yapmaya devam ediyor.
Kapitalistler ise devletleşmiş yapıları ile sömürünün çıtasını her geçen gün yükselterek, güvencesiz çalıştırdıkları işçilerin üzerine basa basa, yürütücüsü siyasi iktidarla birlikte yaşam alanlarını sermaye birikimine sokmaya, yaşamı çarklarının arasında ezmeye ve sermayelerini büyütmeye devam ediyor. Siyasi iktidar ise yaşattığı siyasi krizlere rağmen, açlık ve yoksulluk tüm halkları esnekleştirmenin, el koymanın, öldüresiye çalıştırmanın tüm süreçlerini meşrulaştırarak yoluna devam etmekte.
14 eylül 2018’de 3. Havalimanı’nda yirmi bini aşkın inşaat işçisi iş bırakırken, 2019 Kasımı’nda on binden fazla işçi Akkuyu’da, bugün İstanbul’da Finans Merkezi’nde eyleme başlayan işçiler kapitalistlerin devletin güvencesinde işçileri, emeklerini, yaşamlarını nasıl acımasızca yok etmekte olduklarını, buna işçilerin sessiz kalmasının mümkün olmadığını belirttiler. 3. Havalimanı inşaat işçilerinin yaşadıkları ile geçtiğimiz günlerde (19 Ocak) 2022 de iş bırakarak direnişe geçen Akkuyu işçilerinin yaşadıkları aynı. Her şantiyede yaşanan güvencesiz çalıştırma koşulları işçileri ölümüne çalışmaya zorlamakta, hakları için direnenleri şirket – devlet birlikte bastırarak işçileri yaşamları pahasına çalışmaya zorlamakta. Akkuyu’da emek sömürüsünün acımasızlığı giderek artarken, NGS işletmeye alındıktan sonra bertaraf edilmeye başlanacak olan radyoaktif atıklarla genetik bozunumlar yaratarak yüzlerce yıl sonrasını etkileyerek canlıları yok etmeye devam edecek.
3. Havalimanı İnşaat İşçileri İstanbul’un kuzeyinde yaşanan tüm gerçekleri nasıl gün yüzüne çıkardıysa Akkuyu Nükleer Santral inşaatında emeği sömürülen, güvencesiz çalışma koşullarına mahkum olup emeğini alamadan işten atılan tüm işçiler, kargoları taşıyan emekçiler, üniversitelerde direnen öğrenciler, eğitim emekçileri, sağlığın ticarileştirilmesine, çalışma koşullarına mahkum edilmelerine karşı greve giden sağlık emekçileri, yaşamı yaşam alanlarını sermayeye karşı koruyan ekoloji örgütleri, Türkiye ve Bölge halkları yarın yaşayacakları için her türlü zorbalığa karşı bugün mücadeleyi yükseltiyor.
Eylemler umudumuzu büyütürken, sesin çıktığı gerçek alanlarda yan yana omuz omuza gelmeye karar vermek için daha fazla beklemeden, dayanışmayı güçlendirsek mi? Artık eylesek mi, var olduğumuz örgütlerle birlikte. 1 Mayıs’a giderken her yeri özgürlüğün, dayanışmanın ruhu ile sarsak mı?
Emek ve meslek örgütleri, ekoloji örgütleri, kadın ve gençlik meclisleri, devrimci siyasi yapılar, partiler, bu topraklarda yaşayan halklar olarak, alanlarda direnen işçilerin, greve giden emekçilerin yanında, yanı başında olmak için daha fazla beklemeden, yaşamımızı sistemin öğütücüsüne teslim etmeden eylemenin zamanıdır şimdi. Alanlarda verilen tüm mücadeleler, bize özgürlüğe çıkacak yolun anahtarını sunmakta. Kadın özgürlük mücadeleleri, işçi sınıfının emek mücadelesi, yaşamın yaşam alanlarının sermayeye karşı koruyan ekoloji politik mücadeleler, halkların hak ve özgürlük mücadeleleri bizleri buluşmaya, birlikte eylemeye, özgür ve eşit yaşamı yeniden, birlikte örmeye davet ediyor. Umudun yükseldiği mücadeleler yeni bir yaşam için bizlere özgürlüğün yolunu açıyor. Birlikte mücadele etmek, özgürlüğü birlikte yeniden kazanmak üzere…