87 gündür bütün sessizliğe rağmen kararlılıkla oturuyorlar, eylemleri artık yaşamları olmuş
Reyhan Hacıoğlu
Son 49 yılın soğuğu diyor herkes. Yerler buz tutmuş, gökte gri bulutlar. Kış mevsimi bu coğrafyada hayli zorlu geçiyor ancak Diyarbakır’a uzun bir süredir ilk defa bu kadar kar yağıyor ve hava buz gibi. Kentin iradesinin gasp edilmesiyle belediye yönetiminde olan kayyum halka hizmeti devlete hizmet olarak yorumladığı için yerler ne temizleniyor ne bir tuz bile dökülüyor. Yollarda düşen düşene, trafik felç. Birkaç gün sonraya ertelediğim ziyaret Tutsaklarla Dayanışma İnisiyatifi üyelerinin ziyareti ile erkene alınmış oldu. Böylece alelacele geldiğim eylem alanı bir hayli yoğun.
İnançlı ve inatçı bir eylem
Bu yoğunluğun sebebi 87 gündür eylemde olan anneler. Tecrit, baskı, sürgün ve keyfi uygulamalara karşı çocuklarının sesi olmak ve dikkatleri cezaevlerine çekmek için, bir ölüm daha gerçekleşmesin diye Diyarbakır Barosu’nda bir baba ve birkaç anne aylardır nöbette. Her ölümle öfkeleri daha da artsa da eylemlerinde kararlılar. Zira Çözüm Süreci’nin de en önemli başlıklarından olan hasta tutukluların durumu her geçen gün ağırlaşırken, son süreçte geliştirilen politikalar ile cezaevleri işkence merkezlerine dönüşmüş durumda. Bütün bunlara karşı Van ve Diyarbakır’da annelerin öncülüğünde başlatılan Adalet Nöbetleri çok anlamlı birer eylem. Aileler iktidarın tüm körlüğüne rağmen aslında daha çok toplumu sürecin içine katmak için çaba sarf ediyor. Her sözlerinde barışı vurgulayan bu kadınların tek istediği ise adaletin yerini bulması, cezaevlerinde hukuksuzlukların son bulması.
Öğleden sonra saat 13:00’te gelip çoğu gün saat 17:00’ye kadar nöbet tutan bu kadınların hemen her gün birçok ziyaretçisi oluyor. Sayıları değişse de bir kişi kalsalar bile eylemlerini sürdüreceklerini belirtiyorlar.
Gözünü kaybedebilir
Bolu F Tipi Cezaevi’nde tutuklu bulunan hasta tutuklu Civan Boltan’ın babası Hakkı Boltan da eylemde olan ailelerden. Hakkı Boltan aynı zamanda gazeteci arkadaşlarımızdan da ancak burada gazeteci kimliği ile değil bir baba olarak bulunuyor. “Kadınlar beni her gün eyleme getiriyor” diyor eylemdeki tek baba olarak. Civan 10 yıldır cezaevinde ve sağ gözünü tamamen kaybetmek üzere. Defalarca ATK’ye başvurulmasına rağmen ne yazık ki her seferinde “Cezaevinde kalabilir” dendi onlarca tutuklu gibi onun için de.
Babalaradır çağrım: Siz de gelin
Hakkı Boltan çağrısını daha çok babalara yapıyor, “Bu iş sadece kadınların omuzlarında olmaz” diyerek. “Ben 87gündür bir baba olarak ailelerle birlikte buradayım, annelerle beraber oturuyorum” diyen Boltan devamında ise şunları dile getiriyor: “Çağrım özellikle babalaradır, aileleri neden yalnız bıraktıklarını anlamıyorum. Annelerle beraber olmak, toplumun en dinamik iki gücünü bir araya getirmek önemlidir. Burada babaların olmaması büyük bir eksikliktir. Tüm tutuklu ve hükümlülerin babalarının da buraya gelmesini istiyorum, çağrım budur. Adalet için oturuyoruz, çok önemlidir, herkese çağrımdır, herkesin gelip bize destek vermesini istiyoruz. Sivil toplum örgütlerinden siyasi partilere kadar her kesimin desteğini istiyoruz.” Boltan da herkes gibi “Adaletin tesis edilmesini, adaletin sağlanmasını istiyoruz, bunun için oturuyoruz” diyor ve bu yüzden ne kadar oturmak gerekirse otururuz diyor.
Ömrü cezaevi önlerinde geçti
Nöbetteki kadınlardan biri 74 yaşındaki Hasina Güler. Hasina Ana’nın ömrü cezaevi kapılarında geçmiş. Dile kolay 26 yıl… Eşi, çocukları kardeşi derken, gezmediği şehir, girmediği cezaevi kalmamış. Birçok hastalığı olan eşi de cezaevinde, ancak o en çok da hasta oğlu Habip Güler için nöbette. Cezaevinde olan eşi Sıddık Güler ile 13 çocukları var. 1994’te köyde asker ile PKK’liler arasında çıkan bir çatışma ardından evlerine baskın düzenlenip kaynı Mehmet ve eşi Sıddık Güler gözaltına alınmış. Uzun süre karakolda işkencenin her türlüsüne maruz kalmışlar. Aramalarda Sıddık Güler’e ait ruhsatlı silah “suç delili” olarak kabul edilerek hiçbir delil olmamasına rağmen Güler’in de çatışmaya katıldığı ileri sürülmüş. Mehmet Güler birkaç yıl içinde serbest bırakılsa da Sıddık Güler 36 yıl ceza almış.
Yollar yollar yollar…
Artık aile için hiçbir şey kolay değildir. Hasina Ana’nın iki oğlu Yakup ve Habip de yaşanan zulme karşı dağların yolunu tutar. Yakup PKK’ye katıldıktan bir müddet sonra 1998’de Dorşin Dağı’nda çıkan bir çatışmada hayatını kaybeder ve aile bu bilgiyi ancak 2015 yılında alabilir. Habip Güler ise 2000 yılında Hasankeyf’te çıkan bir çatışmada yaralandıktan sonra tutuklanır. Ve böylece Hasina Ana’ya yeni bir cezaevi yolu görünür. Bir oğlu bir eşi derken artık ömrü yollarda geçecektir.
Kendi de tutuklandı
Cezaevi koşullarında nedeniyle Sıddık Güler birçok sağlık sorunu yaşamaya başlar ve 2 defa anjiyo, bir defa da görme bozukluğu nedeniyle göz ameliyatı olur. Hipertansiyon, iltihaplı eklem romatizması bulunan Güler bir müddet tekerlekli sandalye kullanmak zorunda kalır. Birçok kez başvurulmasına rağmen tahliye edilmesi için gerekli raporlar verilmediği gibi dalga geçer gibi 2021’de götürüldüğü İskenderun Devlet Hastanesi’nin Acil Polikliniği’nde, “Tetkikleri yapılan hastanın bir sıkıntısı yok. Bol su içmesi önerilir” reçetesi verilir. Hasina Ana bütün bunlara karşı aslında çoktandır eylemlerde. Öyle ki, 2006’da Diyarbakır Koşuyolu Parkı’nda düzenledikleri eylemle PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın cezaevi koşullarını protesto eden 23 Barış Annesi ile birlikte gözaltına alınarak tutuklanır ve 40 gün cezaevinde kalır. İşte kısa bir süre de olsa tanık olduğu cezaevi koşullarına karşı Hasina Ana bugün 87 gündür yorulmadan nöbet tutan annelerden.
Bilsinler ki buradayım
“Ben Habip Güler’in ailesiyim, oğlum Habip Kandıra Cezaevi’ndedir. Sıddık Güler de İskenderun Cezaevi’ndedir” diyerek anlatıyor oturmasının nedenini ve ekliyor, “Ben adalet, insanlık, eşitlik ve tutuklular için oturuyorum. Tutuklularımız hastadırlar, bırakılmaları gerekiyor. Eşim karantinadadır. Onu hastaneden getirip tek başına bir odaya koymuşlar. Daha önce de hastaneden getirip 3 ay karantinada tutmuşlardı. 83 yaşındadır, 26 yıldır cezaevindedir, tekerlekli sandalyededir. Ben bütün hasta tutsakların bırakılmasını istiyorum. Adalet Bakanı’na, Cumhurbaşkanı’na sesleniyorum: Bu utanca bir son verin. Adaletin sağlanmasını istiyorum. Ve bilsinler ki sonuç alınana kadar oturmaya devam edeceğim.”
28 yıldır cezaevinde
Elbette sadece anneler yok eylemde. Bir de kardeşler var. Onlardan biri ise 28 yıllık tutuklu Abdüsselam Güler’in kardeşi İnci Güler Altındağ. 1993’te evi basılarak gözaltına alınıp tutuklanır abisi Abdüsselam ve 28 yıl boyunca Diyarbakır, Bandırma ve Ordu başta olmak üzere birçok kente sürgün edilir. Son olarak yine Diyarbakır Cezaevi’ne getirilir, Güler infaz yasasında yapılan düzenlemelerden kaynaklı tahliye edilmeyen tutsaklar arasında bulunuyor.
‘Evlatlarımızı ölüme bırakmayalım’
“Kardeşim 28 yıl 7 aydır cezaevinde” diyor İnci Güler. “Kardeşim kalp hastasıdır” diyor ve devamında, “Adaletin olmadığı yerde yaşamak çok zor. Hükümet daha önce kanun çıkardı, birçok tutukluyu bıraktı ama bizim hasta tutukluları bırakmadı. Bu yasa bizim tutuklulara uygulanmadı. Biz yakınlarımızın yanında olduğumuzu göstermek için, onların sesini duyurmak için gelip burada oturduk. Çağrım şudur: Bütün tutsak anneleri, sadece Amed’de değil, nerede olursa olsunlar, hangi şehirde olursa olsunlar, adalet mücadelesi versinler, evlatlarının arkasında dursunlar. Evlatlarımızı ölüme bırakmayalım.”
‘Adalet yoksa hiçbir şey olmaz’
Xezal Ana (Yıldırım) da oğlu Mehmet Yıldırım için oturanlardan. Oğluna 16 yıl vermişler ve 13 yıldır cezaevinde. Şimdilerde ise Samsun Bafra Cezaevi’nde. Xezal Ana da ısrarla ve inatla her gün eyleme gelenlerden ve adalet isteyenlerden. “Biz çocuklarımız için, adalet için burada oturuyoruz. Çocuklarımızın infazını yakmasınlar, cezası bitenleri bıraksınlar, hasta olanları, yaşlıları bıraksınlar” diyor ve ekliyor, “Biz adalet ve barış istiyoruz. Biz tecridin kaldırılmasını istiyoruz. Ben bütün Kürt ve Türk annelerden adalet talebinde bulunmalarını istiyorum. Adalet varsa her şey vardır, adalet olmazsa hiçbir şey olmaz.”
Bıraksınlar biz tedavi ederiz
Kardeşi için eylemde olan bir diğer kadın ise Reşahat Ada. Ada, 11 yıldır cezaevinde olan Hamdusena Ada’nın ablası. “Kardeşime 18 yıl ceza verdiler ve 11 yıldır tutuklu. Şu an Diyarbakır Cezaevi’nde” diyor Reşahat Ada ve eylemde olmalarının nedenini açıklıyor: “Ben tutuklularımız için, çocuklarımız için burada oturmuşum. Sadece kardeşim için değil. Kanımın son damlasına kadar da bu Adalet Nöbeti’ni sürdüreceğim. Biz diyoruz ki çocuklarımızın cenazeleri bize gelmesin, bir an önce adalet sağlansın. Çocuklarımız bugün dilimiz, kültürümüz, varlığımız için cezaevindeler, biz de o kahramanlar için, onları savunmak için buradayız. Adalet Bakanlığı bu adaletsizliğe bir çözüm bulana kadar da biz buradan kalkmayacağız. Biz adalet ve barış istiyoruz. Bizim ciğerimiz yandı, biz kimsenin ciğerinin yanmasını istemiyoruz.”
Ziyaretçiler eylemlerine güç vermiş ve moral bulmuş anneler. “2 ay 3 aydır burada oturuyoruz. Annelere, kardeşlere, babalara çağrım: Gelsinler hep birlikte evlatlarımıza sahip çıkalım. Adalet Bakanı’na ve Cumhurbaşkanı’na çağrımdır: biz çocuklarımızın cenazelerinin bize gelmesini istemiyoruz. Çocuklarımızı tedavi etmiyorlar, bıraksınlar çocuklarımızı biz tedavi ederiz onları. Çocuklarımızın infazını yakmasınlar, çocuklarımız cezalarını bitirmişler, onları bıraksınlar” diyor.
‘Hepimizin derdi ortaktır’
Nöbetin annelerinden biri de Nuray Abay. O da torunları için gelmiş nöbete. Nuray Ana, eylemi öyle sahiplenmiş ki günlük yaşamının bir parçası haline getirmiş. Hayatını eyleme göre ayarlamış, doktora gidecekse dahi eylem saatinde olmaması için elinden geleni yapıyor. “Hepimizin derdi ortaktır. Benimde kızımın oğlu iki yıldır cezaevinde. Adalet yoksa hak da yok. Bu annelerin hepsi buraya adalet için gelmişler. Bütün hasta tutuklular için burayız. Umarım adaleti getireceğiz ve o günleri göreceğiz. Hasta tutuklularımızı göreceğiz” diyen Nuray Ana, “Biz adalet ve eşitlik davası güdüyoruz. Cezaevindekilerini bırakılmasını istiyoruz. Kardeşlerimiz neden tutukludur. Son damla kanımıza kadar burada oturacağız. Adaleti istemeye devam edeceğiz, bir gün mutlaka adalet gelecektir. Erdoğan, Süleyman Soylu buraya gelmeden, cezaevlerindeki çocuklarımızı, önderliğimizi bırakmadan, Kürdistanı bize vermeden, haklarımızı tanımadan bırakmayacağız.”
“Bir damla helal kanı olanlara çağrım, gelin burada bizimle oturun. İster çocukları cezaevinde olsun ister olmasın buraya gelip bizimle oturmaları büyük bir şeref ve insanlıktır. Bütün kadınları, anneleri Amed Barosu’na gelip bu direnişe ortak olmaya çağırıyorum” diyor Nuray Ana.
Doktor acelem var
Nuray Ana gittiğim gün gittiği doktorda yaşadığı bir olayı ise şöyle anlatıyor: “Hastaneye gittim. Kalp rahatsızlığından dolayı bir hafta önce randevu almıştım. Saat bir buçuğa kadar doktoru bekledik, benim çok iyi okuma yazmam yok, oradakilere sorarak doktoru buldum. Baktım bana bakmayacak oyalayacak. Baktırmadan geldim, dedim gideceğim nöbetim var. Çektim geldim ben de.”