Kiev-Moskova arasındaki gitgide derinleşen krizi Doç. Dr. Hakan Güneş’le konuştuk
Sinan Kaplan
Bir süredir dünyanın birinci gündemlerinin başında yer alan Ukrayna-Rusya krizi sıcaklığını koruyor. Kökleri çok derine, Orta Çağ’a kadar dayanan bu kriz, Rusya’nın bir süredir Ukrayna sınırına askeri yığınak yapmasıyla iki ülke arasındaki tansiyonu yeniden arttırdı. Amerika ve Rusya’dan art arda gelen açıklamalardan sonra gözler bölgede bir savaş çıkar mı sorusunun cevabına yöneldi. Kimi siyasetçiler savaşın kaçınılmaz olduğunu öngörürken kimileri de bunun sadece bir gövde gösterisi olduğu görüşünde.
Ukrayna ve Batılı destekçileri, Rusya’yı sınıra on binlerce askerini yığmakla suçlarken Rusya, suçlamaları reddediyor. ABD başta olmak üzere NATO ülkeleri, Rusya’nın askeri yığınak ve tatbikatları karşısında Ukrayna’nın da Birlik üyesi yapılması ihtimalini daha yüksek sesle dile getirdikçe Rusya da buna itirazlarını arttırıyor ve daha sert açıklamalar yapıyor.
Rusya ve Ukrayna arasında yaşanan krize ilişkin İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Hakan Güneş sorularımızı yanıtladı.
Öncelikle Rusya ve Ukrayna arasında yaşanan krizin temel nedeni nedir?
Birçok faktörden bahsetmek mümkündür. Ama en önemli etken genişlemek isteyen NATO’nun saldırganlığıdır. NATO son 30 yılda adım adım önce Orta Avrupa ve Doğu Avrupa’yı, sonra Baltıkları kendi şemsiyesi altına aldı. Varlığı için hiçbir neden kalmamış olan NATO bir düşman yaratarak aslında sadece Rusya karşısında bir karşıtlık örgütlemiyor, aynı zamanda NATO üyesi ülkeler üzerinde de bir baskı aracı olarak varlığını sürdürüyor. Buna Fransa ve Almanya da dâhil. Yani yaşanan kriz için Sovyet döneminden gelen milliyetçilik politikasından tutun da Avusturya-Macaristan döneminde Batı Ukrayna’da örgütlenmiş faşizme kadar birçok faktörü sıralayabiliriz. Ya da Rusya’nın desteklediği yolsuz hükümetlerin Ukrayna’yı ondan önceki 20 yıl boyunca başarısız yönetmeleridir.
Biraz hafızayı geri götürürsek 2008’de Gürcistan Güney Osetya Savaşı, 2014’te Kırım ilhak edildi, 2020’de ise İkinci Karabağ Savaşı yaşandı. Şimdi ise Ukrayna krizi… Ukrayna’yı bunlardan ayıran temel mesele nedir?
Ukraynalılarla Ruslar arasında bazı farklılıklar var, bazı mücadele edilecek konular var. Çarlık Rusya’sında da Sovyet döneminde de Sovyet sonrası dönemde de vardı. Aynı şekilde Gürcülerle Ruslar arasında Abhazlar ve Osetler konusunda anlaşmazlıklar vardı. Özellikle Ukrayna diğerlerinde farklılık arz ediyor. Çünkü ilk ikisi yani Gürcistan ve Azerbaycan’daki Ermeni meselesi, yani Karabağ sorunu Ukrayna’dan farklı olarak Sovyetlerin tam dağılma sürecinde defacto olarak buradaki ayrılıkçı hareketlere Rusya’nın destek vererek diğer azınlıkların içinde bulunduğu ülkeleri kontrol altına alma çabasıydı. Çok zayıf bir durumdaydı, dolayısıyla bir araç geliştirdi Rusya o dönemde ve bunu da şu anda elinde tutmaya devam ediyor. Ukrayna ise daha farklı çünkü Ukrayna’da bir rejim değişikliği oldu, daha doğrusu bir yönetim değişikliği oldu. Ve aslında bu yönetim değişikliği bir darbe biçiminde oldu.
Nasıl bir darbe?
2004’te Turuncu Devrimi gerçekleştiğinde Rusya yanlısı Yanukoviç kaybetti yerine Batı yanlısı geldi. Ondan sonra bunlar ülkeyi yönetti, fakat bir daha seçim olduğunda tekrar Rusya yanlısı geldi. Bu parti yolsuzdu ama sonuç olarak seçilmiş bir hükümetti ve bu hükümeti ağır bir CIA operasyonuyla devirdiler. Şimdi birkaç noktanın altını çizmek istiyorum. Dünyada herhangi bir olayda, bir CIA operasyonu olduğunu kolayca söylemem. Bunu söyleyebileceğim birkaç olay var. Bir tanesi hepimizin bildiği meşhur 1953 İran-Musaddık Darbesi. Zaten belgeleriyle kanıtlandı. İkincisi de budur. Bu kadar açık söylüyorum. Yani gizli servisler her türlü olaya karışmak isterler. Ve bundan bazı çıkarları olur ama böyle diye her olayı gizli servise bağlayamayız. Fakat bir istisna var. Ukrayna’daki 2014 olayı çok açık Musaddık Darbesi gibidir.
ABD ve NATO, Ukrayna üzerinden Rusya’ya operasyon mu çekiyor yani?
Evet.
Biden ve NATO Genel Sekreteri, Rusya Ukrayna’ya müdahale etmesi durumunda ağır yaptırımlar yapacağını açıkladı ama daha sonra Ukrayna’ya herhangi bir muharip güç göndermeyeceklerini ifade ettiler. Bu açıklama neyi gösteriyor bize?
ABD’nin de Rusya’nın da artıları ve eksileri var. Yani güçlü ve zayıf oldukları yanları var. ABD şu anda Avrupa’daki bütün güçlerini sevk etse ve NATO’daki müttefiklerini de yan yana getirse de Rus ordusuyla konvansiyonel olarak baş edemez. Bunu bütün askeri uzmanlar söylüyor. Rus ordusu orayı ezer geçer. Bu da bilinen bir gerçektir. Ama Rusya buna ekonomik olarak ne kadar dayanabilir? İşte bu da Rusya’nın zayıflığı. Biden için şimdi biz her gün savaş olacak mı tartışması yapıyoruz. Ama Biden gayet akıllı bir adam. Kontrol dışı gidebilecek bir şey yapmaz. Onun için bu devlet adamları dikkat ederseniz dışarıya dönük çok büyük bir hamaset yapıyorlar. Bu propaganda ile ABD, Avrupa ve Doğu Avrupa ülkelerini zapturapt altına almak ve Asya Pasifik’e bütün gücünü kaydırmadan önce Avrupa’da tam bir hâkimiyet kurmayı hedefliyor. Özellikle Britanya ona çok yardımcı oluyor. Almanya ise durumdan rahatsız.
Almanya, ABD’nin Ukrayna konusundaki tavrından neden rahatsız?
Almanya da Ukrayna piyasasına girmek, iş kontratları almak, kaynaklarını sömürmek istiyor. Çünkü Ukrayna yanı başındadır. Fakat Almanya bu oyunu Biden gibi oynamak istemiyor. Çünkü şunu dikkate alıyorlar: Burada Sovyetler Birliği yok. Artık kapitalist bir Rusya var. Kapitalist Putin var. Bunlar da sermayelerini Avrupa’ya yatırıyorlar, mallarını, mülklerini Batı’dan ediniyorlar. Şimdi bu gerçekliği unutarak böyle bir hayali soğuk savaş senaryosu kullanılıyor, yapılıyor. Bu bir algı operasyonudur. Sadece Avrupa, Doğu Avrupa kamuoyunu esir almış değil, Türkiye kamuoyunu da esir almış korkunç bir propagandadır bu. Ve başarılıdır da.
Yani bu konuda AB ülkeleri ikiye mi ayrılmış?
Kesinlikle.
Ukrayna sorunu için önümüzdeki dönem ne gibi gelişmeler yaşanır, bu konudaki öngörüleriniz nedir?
Yakın zamanda bir bölgesel savaş oldukça düşük ihtimal. Moskova’da, Kiev’de, Berlin’de, Varşova’daki halk da böyle düşünüyor ki kimse sığınak hazırlığı falan yapmıyor. Bir diğer şey ise Rusya, Ukrayna’yı işgal etmeyecek. Ama ister Kiev yönetimi provoke etmiş olsun, ister Rusya biraz güç göstermek istiyor olsun, bir nedenle Doğu Ukrayna’da bir çatışma gayet mümkün. Zaten arada küçük çaplı oluyor. Önümüzdeki günlerde de biz bu türden çatışmalara tanıklık edeceğiz. Zaman zaman da “Polonya da mı harbe giriyor?”, “İngiliz askeri öldü, İngiltere savaşa girer” diyeceğimiz sahneleri yaşayacağız. Yani yaşamamız çok muhtemel ama bunun Donbass’ta sınırlı olması yine çok çok kuvvetle muhtemeldir.
ABD’nin Afganistan’dan çekilmesi sonrası ‘ABD, Çin’i engellemek için gücünü Asya Pasifik’e yönlendiriyor’ yorumları yapıldı. Ama bugün Ukrayna’daki krize dâhil oluyor. ABD yönünü Orta Asya’ya vermeyip de tekrar bu tarafa mı döndü?
ABD, Çin’e karşı bir yığınak yapıyor. ABD aslında Obama döneminden beridir bir Ortadoğu’dan çekilme hikâyesi anlatıyor. Afganistan’dan hepimizin gözü önünde çekildi. Irak’tan da kademeli olarak çekiliyor. Suriye’de çok sembolik bir şeyler bırakıyor. Ama onun da ne kadar süreceği ve ne amaçla durduğu da belli değil. Hepimizin gördüğü gibi şimdi bu trend devam ediyor. Ayrıca yine Biden yönetimi Suudi Arabistan’ın Yemen savaşına da son vermesini istedi. Şimdi demek ki genel olarak Ortadoğu’da fazla güç bırakacak bir süreç istemiyor. Ama Türkiye, Suudi Arabistan, Mısır, İsrail gibi birbirleriyle çok kavgalı ülkeler varken buranın sistematik olarak yönetilmesi mümkün görünmüyor.
Öte yandan Rusya’yı kuşatan bir tarzda birçok ülkeyi NATO’ya alıyor. Şimdi bunun mantığı şöyle söylenebilir: Askeri bir terminolojiyi burada kullanacağız. Alman genelkurmayının Birinci ve İkinci Dünya Savaşı’ndaki temel stratejisine baktığımızda iki cephede savaşmak istemiyordu. Bir tarafı iyice güvence altına alıp öbür tarafa gitmek isterdi. Bu nedenle de ittifaklar kurardı. Ben de ABD’nin bu sürecini buna benzetiyorum. Asya Pasifik’e yöneliyor ama önce Rusya cephesini, Avrupa cephesini iyice tahkim edip öyle gitmek istiyor. Bu geçişi böyle yapmak istiyor.
Rusya: Güçlü ve güçsüz
Ukrayna krizi birlikte Türkiye de biraz daha NATO’ya yaklaşmaya başladı. Bu durum Türkiye’nin Suriye, Libya ve Irak’taki pozisyonu etkiler mi?
Etkiler tabii. Çünkü daha bu konudan bağımsız olarak Türkiye, Ukrayna’ya SİHA’ları sattı ve ortak savunma üretimi anlaşmaları yapıldı. Rusya bundan rahatsızlık duydu. Keza rahatsızlığının yansımasını İdlib’de gördük. Hatırlayalım, İdlib’de Türkiye’nin kontrol ettiği sahada bir sorun oldu ve Türkiye biraz daha geri çekilmek durumunda kalmıştı. Rus uçakları tam da bu olayın üstüne ilk defa Rojava’ya gelmişti. Ama Rusya’nın da seçenekleri sonsuz değil. Rusya çok güçlü bir ülke ve çok da güçsüz bir ülke.
Ne demek bu?
Doğru dürüst dostu yok. Buna Çin de dâhil. Dolayısıyla geniş bir müttefik alanı olmadığı için şu anda NATO içinde örneğin Polonya gibi, İngiltere gibi harfiyen ABD’nin dediklerini yapan bir kanatta olmayan ülkeleri olumlu karşılıyor.
Buna Almanya, Hırvatistan, İspanya, Fransa ve Türkiye de dâhil. Aslında anlaşmazlıkları bulunan ülkelerle ve rejimlerle ilişkiyi de iyi tutmaya çalışıyor. Çünkü elinde fazla da seçenek yok.