Kobanê Davası’nda konuşan HDP MYK eski üyesi Bülent Parmaksız: Kürtler, Çerkezler, Araplar var. Cumhuriyetin birikimlerine sahip çıkıyoruz ama bu bize yetmez. Başka halklara düşmanlığa karşıyız. Mezarları tahrip ediyorlar. Nasıl bir Türkiye bu? Egemenler, patronlar, kapitalizm insanları çıldırttı, biz bunu kabul etmiyoruz
IŞİD’in Kobanê’ye yönelik saldırılarına karşı 6-8 Ekim 2014’te yapılan eylemler gerekçe gösterilerek Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Eşbaşkanları, Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyelerinin de aralarında bulunduğu 108 isim hakkında açılan Kobanê Davası’nın 9’uncu duruşması, verilen 2 günlük aranın ardından 7 Şubat’ta görülmeye başlandı.
Ankara 22’nci Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmaya, HDP MYK üyeleri, milletvekilleri ve HDP Ankara İl Örgütü temsilcileri ile çok sayıda avukat katıldı.
Sincan Cezaevi’nde tutulan siyasetçiler duruşma salonunda hazır bulundu. Farklı cezaevlerinde bulunan siyasetçiler ise Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla duruşmaya bağlandı. Bir kısım siyasetçiler duruşmaya mazeret bildirerek katılmadı. Duruşma, kimlik tespitinin ardından HDP eski MYK üyesi Bülent Parmaksız’ın savunmasıyla başladı.
Vedat Türkali’nin İstanbul şiirine atıfta bulunan Parkmaksız, “Türkali, İstanbul’u çok güzel anlatır ve emekçilerin İstanbul’u diye bahseder. İstanbul’un 3 bin yıllık tarihi var ancak kapitalizm ve sanayinin gelişmesiyle büyük göçler aldı. Daha sonra devlet elitleri Ankara’ya taşındı. Şimdi İstanbul’un emekçi silüetini bozmaya çalışıyorlar” dedi.
İnsanları sömürenlerin gerici, sömürüye karşı olanların ise ilerici olduğunu belirten Parmaksız, “Türkiye’de ilericiler, emekçileri uyutmak için birkaç başlık altında saflaştırdı. Bu saflaşma yalandır, yanlıştır. Biz üretimi ve sınıfsal analizi esas alırız. Bir ayrıştırma olacaksa, sınıfsallık ve ezen-ezilen bakımından olmalı. Onun dışında kalan bütün ayrıştırmalar kayıkçı kavgası gibidir, biz kabul etmiyoruz” ifadelerini kullandı.
“Marx’ın ‘Din afyondur’ sözü, algı yönetimiyle farklı yorumlandırıldı” diyen Parmaksız şöyle devam etti: “Marx, kapitalizmin ilk zamanlarında ortaya çıkan yoksulluğa karşı, halkın dine sarılıp yaşama tahammül edebilmesine ilişkin bu sözü söylemiştir. Din insanlara yaşama direnci verir, acıları hafifleten bir yerde görür. Ancak bu sözü egemenler farklı şekillerde kullandı. Marx dinle uğraşmaz, ortaya çıkan nedenlerle uğraşır. Biz İslam’la değil İslamcılarla kavgalıyız. Ne Süleymaniye’ye ne Hz. Muhammed’in mezarına ne de diğer dini kutsallara saldırılmasını doğru buluyoruz.”
‘Mezarları tahrip ediyorlar. Nasıl bir Türkiye bu?’
Cumhuriyetin birikimlerine de sahip çıktıklarını vurgulayan Parmaksız, sosyalistler olarak ileride bir sosyalist Türkiye kuracaklarının altını çizerken “Her şey hareket eder, hiçbir şey durmaz. Büyük acılar çekerek savaşta yer alan halklar var, Kürtler, Çerkezler, Araplar var. Cumhuriyetin birikimlerine sahip çıkıyoruz ama bu bize yetmez. Daha da aşacağız. Biz yurtseveriz, topraklarımıza bağlıyız ama başka halklara düşmanlığa karşıyız” şeklinde konuştu.
Artan kadın cinayetlerine dikkat çeken Parmaksız, bu cinayetlerin çürümüşlüğün sonucu olduğunu söyledi: “Artık katlettikleri kadınların başında fotoğraf çekiyorlar. Alçaklıkta sınır yok. Dün kılıcı alıp kadını katlettiler, bugün katlettikleri kadınların başında fotoğraf çekiyorlar. Kapitalizm insanı delirtti. Biz, insanları bu hale getiren sistemi ve bu insanları sevmiyoruz. ‘Kanlarından banyo yapacağız’ dediler, sonra ne yaptılar, yurtlarda öğrencilerin kafasını kestiler, çocuklara tecavüz ettiler. ‘Beyinlerine sıkar, inlerine gireriz’ diyorlar. Mezarları tahrip ediyorlar. Nasıl bir Türkiye bu? Biz buna layık mıyız? Biz böyle bir ülke miyiz? Bunu kendimize layık görmüyoruz. Egemenler, patronlar, kapitalizm insanları çıldırttı, biz bunu kabul etmiyoruz.”
Geçtiğimiz günlerde hükümetin hedefi olan Sezen Aksu’nun “Işık Doğudan Yükselir” isimli albümünü hatırlatan Parmaksız, uygarlığın Mezopotamya’da kurulduğunu; pusula, kâğıt ve para dahil çoğu icadın doğudan çıktığını ifade etti. Parmaksız, devamında şunları söyledi: “Batı ise 500 yıllık bir hikayedir. Ondan önce ise her şey doğudaydı. Uygarlık oynaktır, oradan oraya hareket ediyor. Doğudan başladı, yüzlerce, binlerce yıl devam etti sonra batıya kaydı şimdi ise Pasifik’e doğru gidiyor. Tarihimizden korkmuyoruz. Oryantalizmi reddederken, doğuculuk-batıcılık da yapmıyoruz. Egemenlerin bir ideolojisi haline gelen çağdaşlaşma, modernleşme hareketini onların istediği şekilde kabul etmeyiz.”
‘Savunmanız daha ne kadar sürecek?’
Duruşma HDP eski MYK üyesi Bülent Parmaksız’ın savunmasıyla devam etti. Esasa ilişkin savunma yapan Parmaksız’ın sözlerini kesen mahkeme başkanı “Savunmanız daha ne kadar sürecek? Kaç gündür sizi dinliyoruz” sözleri dikkat çekti.
‘Sopayla eğitmeye çalışıyoruz’
Savunmasını sürdüren Parmaksız ise “Herkes kendi doğusunu küçümsüyor” diyerek, kapitalizmle birlikte son 500 yılda egemenler ile halklar arasındaki farkın git gide açıldığına vurgu yaptı. Parmaksız, “Bir yerde Amazon yerlileri, Aborjinler veya Afrika’daki sömürge ülkeleri; bir yandan da Amerika’daki Silikon Vadisi var. Bu aynı zamanda bilginin güç haline gelmesi demek. Biz bilgiyi toplumsallaştırmak istiyoruz. Böyle yapmadığımızda bilgi bir sömürü aracı olarak duruyor. Kapitalizm, artık dijital dünya ve yapay zekayla da birlikte iş gücüne de artık çok ihtiyaç duymuyor ve ‘artık nüfus’ ortaya çıkıyor. Bu artık nüfustan kurtulmak istiyorlar. Distopyalarda bu nüfusun kırılması gerektiği var. 10 kişinin zenginliği 3 milyar insanın zenginliğinden daha fazla ve bu çok korkutucu. Bunlar son 500 yılda oldu. Avrupa merkezcilik bizi sopayla eğitmeye çalıştı. Biz de doğumuzdakileri sopayla eğitmeye çalışıyoruz. Türkiye’de de dünyadaki diğer yerlerdeki gibi batıdakiler doğuya gittiğinde oradaki halkları küçümsüyor” dedi.
‘Türklerde çarpık bir gelişme, modernleşme oldu’
Akdeniz’in eskiden “bilinen dünya” diye anıldığını aktaran Parmaksız, “Her şey Akdeniz’deydi. Modern anlamda ilk çağdaşlaşmanın nüveleri Mısır’da atılıyor. Bütün Mısır uygarlığını Avrupa’ya taşımışlar, gelmişler ve talan etmişler. 19.yy’dan sonra insanlar şunu fark ediyor. ‘Evet biz geriyiz’. Bu farkındalıktan sonra İslam’da modernleşme süreci başlamış ve Avrupa merkezci ideolojisi de oluşturulmuş. Batının ve doğunun kendi bilincine varması ve bir çıkış yoluna girmesi ne yazık ki kendi doğasıyla değil zorla oldu. Böyle olunca çarpık bir gelişme oluyor. Mesela Araplarda ve Türklerde çarpık bir gelişme, modernleşme oldu. Kendi tarihine yabancılaşıyorlar” dedi. Avrupa’nın, Orta Doğu’da yaşanması muhtemel her türlü ilerici hareketin karşısında olduğunu ifade eden Parmaksız, “Batı, kendi evrensel birikim ve kazanımlarını doğuya taşımıyor. Cumhuriyeti bize layık görmüyor. Felsefeyi, özgürlüğü Hindistan’a layık görmüyor, Suudi Arabistan’a bu çağdaşlıkları taşımıyor çünkü sömürecek kılıçtan geçirecek ama aştığı her türlü gericiliği Orta Doğu’ya dayatıyor” diye konuştu.
‘Şu anda da kimse ütopya yazmıyor çünkü ruhlar karanlık’
Osmanlı’nın Akdeniz uygarlığına hâkim olduğu dönemi hatırlatan Parmaksız, Avrupa’nın ise o dönemde sıkışmış olduğunu ancak coğrafi keşifler neticesinde yayılıp zenginleştiğini söyledi. Parmaksız, “Bunun sonucu olarak Osmanlı çözülüyor ve kaçınılmaz sonuna doğru yaklaşıyor. Sisteme ayak uyduramıyor, yeni bir dünya kurulurken ne oluyor ne bitiyor kavrayamıyor. Sanıyor ki her şey askeri meseledir, palyatif bakıyor. Ancak istenilen sonuç elde edilemiyor. Ne yapacaklarını tartışıyorlar. Ya onların gittiği yoldan gidecekler, taklit edecekler. Ya da ‘geçmişten kopulduğu için böyle oldu’ fikri doğrultusunda geçmişe dönecekler. İnsanlar geçmişe sığınmayı sever fakat hayat gelecektedir. Osmanlı’daki bazı kesimler de geçmişe dönmeyi talep etmiş ama büyük bir kesim taklit istemiş. Her iki taraf da problematik. Osmanlı’nın temel sorunları belli ama bu sorunlar görülmedi. Asıl sorun üretici güçlerdi ama sadece diğer meselelere dair reformlarla boşa çabalandı” şeklinde konuştu. O çağın aynı zamanda ütopyalar ve felsefi özgürlükler çağı olduğunu aktaran Parmaksız, “O dönemde Osmanlı bu bakışa da çok uzak. Şu anda da kimse ütopya yazmıyor çünkü ruhlar karanlık, önünü görmüyor insanlar, distopya yazıyor” diye belirtti.
‘Stalin’in çok fazla yanlışı var’
Osmanlı’nın Genç Osman’la birlikte modernleşme hamlesi yapmak istediğini ancak Genç Osman’ın yeniçeriler tarafından öldürülerek bu hamlenin önünün kesildiğini vurgulayan Parmaksız, “Biz Osmanlı’daki modernleşme çabalarına sahip çıkıyoruz. Bizden önce atılan her ilerici harekete sahip çıkıyoruz. Biz sosyalizmi geriden değil daha ileriden kuracağız. Sovyet sosyalizminin de birçok yanlışı oldu. Lenin başta ‘bütün ülkelerin işçileri birleşin’ diyor fakat bunu yeterli görmeyince ‘ezilen bütün halklar birleşin’ diyor ancak Lenin’in ölümünden sonra Stalin’in çok fazla yanlışı var. Biz bunları da kabul etmiyoruz. Onları da aşacağız” dedi.
Kürtlerin doğal varlıklarını Türk halkının değil egemen sınıfların sömürdüğüne dikkat çeken Parmaksız, “Egemen sınıflar, sermaye çıkarlarını bu yüzden herkesin ortak çıkarıymış gibi kullanıyor ve Türk milliyetçiliğini kullanıyor. Tarihte birçok devlet kurulup yıkılmıştır. Türk devletleri de yıkılmıştır, asıl olan halklardır ve onların birbirleriyle olan ilişkileridir” şeklinde konuştu.
Duruşma yarın saat 10.00’da Parmaksız’ın savunmasıyla devam edecek.
ANKARA