ayşe düzkan
bu mecranın okurları zaten biliyordur ama yine de kısaca hatırlatayım; 2016 yılının aralık ayından beri kandıra cezaevi’nde tutuklu bulunan aysel tuğluk’a geçen yılın mart alında, kocaeli üniversitesi tıp fakültesi’nde, beş ayrı uzman hekimin muayenesinin ardından demans teşhisi konuldu. genellikle daha ileri yaşlarda ortaya çıkan demans hastalığı kalıcı hafıza kaybı anlamına geliyor. geçtiğimiz yıllar, birçoğumuz için travmalarla yüklü, hapiste olanlar için özellikle zor. ama aysel tuğluk annesinin defnedilmesiyle ilgili farklı bir travma da yaşadı. bütün bunların hastalığını tetiklediği söyleniyor. cezaevi koşulları aysel tuğluk’un hastalığının ilerlemesine sebep oluyor. bu sebeple uzun bir süredir onun serbest bırakılması için bir kampanya yürüyor ve geçtiğimiz hafta kendisi nihayet muayene için adli tıp kurumu’na sevk edildi. bu, tuğluk için adaletin sağlanmasını isteyenleri biraz olsun umutlandırmıştı. mahkeme kararına göre tuğluk adli tıp kurumu’nda üç hafta boyunca kalabilirdi. ancak kurum, aysel tuğluk’u üç gün sonra, beş yıldır tutuklu olduğu kandıra cezaevi’ne gönderdi.
abisi alaattin tuğluk bu yazının yayınlanacağı gün onu cezaevinde ziyarete gidecek, siz bu yazıyı okurken daha ayrıntılı bilgiler gelmiş olabilir.
yine bildiğiniz şeyler ama bir kere daha hatırlatayım. insan hakları derneği’nin raporuna göre şu anda türkiye cezaevlerinde tespit edilebilmiş 590’ı ağır, toplam 1564 hasta insan yaşıyor. yine insan hakları derneği bunların tespit edilebilenler olduğunu, aslında aynı durumda olan çok daha fazla insan bulunduğunu belirtiyor. covid salgını birçok ayrıcalıklı tutuklu ve hükümlünün salıverilmesini sağladı. ama bu imkân siyasi tutsaklar için geçerli olmadı, başka hastalıkları olsa dahi salıverilmiyorlar. türkiye’de idam cezası uygulanmıyor ama iktidar, siyasi sebeplerle cezaevinde olan insanların adeta imhası için çabalıyor. hukuken salıverilmeleri gereken cezaevindeki hastalar, ölüme terkediliyor. bu tesadüf değil, sol siyasete, devrimcilere yönelik bir imha, yıldırma ve sindirme politikası.
türkiye’de cezaevlerinin koşulları hiçbir dönemde iyi olmadı, sadece siyasal sebeplerle içeri düşenler değil, herhangi bir sebeple orada bulunan herkes insana layık olmayan koşullarda yıllar geçirdi, geçiriyor. ama cezaevlerindeki koşulların özellikle kötü olduğu dönemler var. 2000 yılında, hayata dönüş adı altında gerçekleştirilen operasyon yakın tarihimizdeki en ağır cezaevi katliamıdır ama rutin koşullar açısından en kötü, en ağır olan 12 eylül dönemiydi demek yanlış olmaz. 12 eylül’de, cezaevlerinin koşulları darbenin hemen ardından, birkaç gün içinde tamamen değişmişti. şimdi ise, koşullar günden güne ağırlaşıyor, adeta alıştıra alıştıra aynı koşullar oluşturuluyor. çok yakında, kayseri t tipi cezaevi’nden yaralıların çıktığı bilgisi geldi, bünyan cezaevi’nde işkence yapıldığı, ümraniye cezaevi’nde yangın çıktığına dair haberler var.
bir sosyal medya paylaşımının ardından dahi insanların kendini cezaevinde bulabildiği bu koşullarda hapishanelerin durumu toplumsal muhalefet açısından önemli bir gündem maddesi olmalı. 12 eylül’ün ardından, en zor koşullarda, cezaevleriyle ilgili birçok çalışma yürütülmüştü. bugün de böyle bir faaliyet, en az o zamanki kadar gerekli. aysel tuğluk’un durumu bu açıdan temsil değeri de taşıyor. onun şahsında, cezaevindeki hasta olsun olmasın bütün tutsakların haklarına sahip çıkılıyor.
aysel tuğluk, kamuoyunda siyasetçi ve avukat kimliğiyle tanınıyor. o, gerçekten de, demokrasi, insan hakları ve hukuk mücadelesinde önemli adımlar atmış bir kadın, sık yazmamış olsa da yazılarını okuyanlar nasıl parlak bir zihni ve geniş bir bilgi dağarcığı olduğunu hatırlayacaktır. çok küçük yaşlarda babasını ve abisini kaybetmiş, ömrü mücadeleyle iç içe geçmiş. kürt kadın özgürlük hareketinin işaret fişeği sayılabilecek yurtsever kadınlar derneği’nin de kurucularından.
ama bütün bunların yanında, türkiye’de bir partinin eşbaşkanlığını yapmış ilk kadın. aysel tuğluk, 9 kasım 2005’te, türkiye’de ilk defa eşbaşkanlık sisteminin ve yüzde 40 cinsiyet kotasının kabul edildiği, demokratik toplum partisi’nin kuruluş kongresinde ahmet türk’le birlikte eşbaşkan oldu. o yüzden aysel tuğluk türkiye’de kadınların siyasal temsili açısından da çok önemli bir kişilik. adı kürtlerin özgürlük mücadelesinde olduğu kadar türkiye’nin siyasal tarihinde de yer alacak.
aysel’i hukuksuz yöntemlerle hapsettiler, bir kere daha, kendi zihninde büyüyen boşluğa hapsetmek, onu unutmaya mahkum etmek istiyorlar. biz onu unutmayalım, aysel tuğluk’a sahip çıkalım.