PKK Lideri Abdullah Öcalan’a İmralı’da tutulduğu 23 yıllık süre boyunca tecrit ağırlaştırılarak sürdü. Ailesi ve avukatları ile görüştürülmedi
Öcalan’ın 1999 yılında Türkiye’ye getirilmesi ile tecrit uygulamaları başladı. İmralı Cezaevinin hemen çevresi “Kırmızı hat” olarak tanımlanırken, diğer bölümler ise “Yeşil hat” olarak belirlendi. İmralı’daki tüm binaların yer aldığı “Yeşil Hat”ın çevresi “güvenlik” gerekçesi ile elektronik tellerle örüldü. Deniz Kuvvetleri’nin koruması altına alınan adada yaklaşık bin asker, sabit olarak görev yapmaya başladı. Ardından ise adaya 55 kamera yerleştirilerek 24 saat aralıksız izleme uygulamasına geçildi. Öcalan, normal şartlar altında bütün tutuklu ve hükümlülere tanınan 10 dakikalık telefonla konuşma hakkını kullanamadığı gibi gazete ve dergilerden “kendisi ve Kürt siyasetiyle ilgili yazı ve resimler kesildikten sonra” sınırlı bir şekilde yararlanabildi. Öcalan’la görüşme başvurulardan bin 433’ü reddedildi.
Dava süreci
Öcalan, dönemin Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 125’inci maddesini düzenleyen “Devletin birliğini bozmaya veya devletin hakimiyeti altında bulunan topraklarda bir kısmının devlet iradesinden ayırmaya kalkışmak” iddiasıyla yargılandı. Yargılanma, 31 Mayıs 1999’da İmralı’da Ankara 2 No’lu Devlet Güvenlik Mahkemesi’nce başlatıldı. Davada Öcalan’ın ağzından çıkan ilk kelime “barış” oldu. 29 Haziran 1999 tarihinde Öcalan’a, Ankara 2 No’lu Devlet Güvenlik Mahkemesi tarafından oybirliği ile idam cezası verildi. Karar Yargıtay 9. Ceza Dairesi tarafından da onandı. Ancak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), 12 Mayıs 2005 tarihli kararında, Öcalan’ın savunma hakkının zedelendiğine ve savunması ile ilgili masrafları Türkiye tarafından karşılanmasına hükmetti.
Avrupa İşkencenin Önlenmesi Komitesi (CPT), İmralı Cezaevi’nde ilk incelemelerini 27 Şubat-3 Mart 1999 tarihleri arasında gerçekleştirdi. Ziyaretin ardından CPT tarafından oluşturulan 49 maddelik raporda, Öcalan’ın gözaltı sürecinde yaşananlar dâhil, birçok konuda yaşadıklarına ilişkin dönemin hükümetine tavsiyelerde bulunuldu. İmralı’daki tecrit, izolasyon ve rutubetli iklim koşulları, Öcalan’ın sağlık sorunlarını artırdı.
Görüşme başvuruları
Öcalan’a yönelik bu uygulamalar sürerken, aile ve avukat görüşme başvuruları, çeşitli gerekçelerle reddedildi veya hiçbir yanıt verilmedi. Bu uygulama çeşitli şekillerde 2021 yılın kadar sürdü. Öcalan’ın avukatları 2021 yılında Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı’na toplamda 171 görüşme başvurusunda bulundu. 12 Mart’a kadar yapılan 20 başvuru “mahkeme kararı” gerekçesiyle reddedildi. 12 Mart’a kadar avukatlar, haftada iki kez görüşme başvurusunda bulunurken, bu tarihte Öcalan’ın sağlık durumuna ilişkin sanal medyadaki paylaşımlardan sonra hafta içi her gün başvuru yapmaya başladı. 12 Mart’tan sonra avukatların yaptığı 151 başvuruya ne olumlu ne de olumsuz yanıt verildi. 2022 yılının Ocak ayında 8, Şubat’ta ise 2 başvuru yapıldı. Yapılan 10 başvuruya da herhangi bir yanıt verilmedi. Asrın Hukuk Bürosu avukatları, 1999’dan bugüne kadar müvekkilleri Öcalan’la görüşme yapabilmek için toplam bin 875 kez başvuruda bulundu. Başvurulardan 442’si kabul edilirken, bin 433’ü ise reddedildi.
23 yıllık tecrit
Öcalan’ın Türkiye’ye getirildiği süreçten bugüne kadar ulusal ve uluslararası sözleşmelerden doğan kişisel hak ve yükümlülükler, O’nun şahsında baypas edildi. Öcalan, 23 yıllık süre boyunca saç kazıtma, zehirlenme, zorla oda değiştirme, iletişim araçlarından mahrum bırakma, avukatları ve ailesiyle görüştürülmeme gibi çeşitli hak ihlallerine maruz kalırken, bu süreç zarfında üzerindeki tecrit ve işkence sistemi de derinleştirildi. Öcalan ise bütün bu uygulamalar karşısında verdiği mücadeleyle kendisine dayatılan oyunu boşa çıkardı.
Ferhat Çelik / İstanbul-MA