Kobane Davası’nın 9’uncu duruşması 4’üncü gününde görüldü. Mahkeme 7 Şubat’ta devam edecek
IŞİD’in Kobane’ye yönelik saldırılarına karşı 6-8 Ekim 2014’te yapılan eylemler gerekçe gösterilerek, Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Eş Genel Başkanları, Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyelerinin de aralarında bulunduğu 108 isim hakkında açılan Kobane Davası’nın 9’uncu duruşması 4’üncü gününde devam ediyor. Ankara 22’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davanın duruşmasına HDP Milletvekilleri Muazzez Orhan ve Ömer Öcalan, MYK üyeleri, HDP Ankara İl Örgütü üye ve yöneticilerinin yanı sıra çok sayıda avukat katıldı. Sincan Cezaevi’nde tutulan siyasetçiler duruşma salonunda hazır bulunurken, farklı cezaevlerinde bulunan siyasetçiler ise Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla duruşmaya bağlandı. Bir kısım siyasetçiler duruşmaya mazeret bildirerek katılmadı.
Duruşma, kimlik tespitinin ardından HDP eski MYK üyesi Bülent Parmaksız’ın esasa ilişkin savunmasıyla devam etti.
Duruşma, verilen aranın ardından HDP eski MYK üyesi Bülent Parmaksız’ın savunmasıyla devam etti.
‘Sınıf dışı tarih’
Türk uluslaşmasının büyük oranda yukarıdan aşağıya, devlet eliyle kurulduğunu belirten Parmaksız, “Devleti kurtarma veya güçlendirme temelinde halktan değil de devletten gelen bütün modernleşme hamleleri militarist hamlelerdir. Tanzimat fermanları, meşruiyetin kurulma çabaları ve parlamenter sistem kurulmasının temel amacı devletin yıkılmasını önlemektir. Türk aydınlarının devleti fetişleştirmesi ise demokratik bir toplumun gelişmesini engellemiştir. Türk uluslaşması Türk kimliği ile başka halklar arasında hiyerarşik bir ilişki kurulmuş, Türklük üstün bir ırk olarak tanımlanmıştır. Milliyetlerin ortaya çıkışındaki sınıfsal nedenler görmezden gelinerek, sınıf dışı bir tarih anlayışı ile yapay bir gerçeklik öne sürülmüştür” diye konuştu.
‘Bize yüzleşmek düşer’
Türk uluslaşmasının problematik bir doğuş olduğunu ifade eden Parmaksız, “Türk uluslaşmasının en büyük problemi ise milli mücadeleye halkın örgütlü bir katılım sağlanmamasıdır. Böylece demokratik yanı zayıf bir cumhuriyet inşa edilmiştir. Devlet ve elit sınıfın ortaklaşması sonucu Gayrimüslimlerde toplanan sermaye birikimlerine el konulması da Türk egemenlerinde şoven milliyetçiliğin oluşmasına yol açmıştır. Bu muhafazakarlığı da beraberinde getiriyor. Bizim bunlardan kurtulmamız gerek. Geçmişte kanayan yaralarımıza pansuman yapmamız, geçmişimizle barışmamız lazım. Eğer siz yanlışınızın üstünü örterseniz, herkes size düşman olur. Niye Türkiye’nin aleyhine çalışıyor bu lobiler. Bunu niye kimse düşünmüyor? O zaman yanlışa yanlış demek gerekiyor. O zaman o lobiler lehinize çalışır. Kimse doğuştan şuna ya da buna karşı değil, koşullar yanlışlara yol açmış. Bize de yüzleşmek düşer, kaçmak değil” şeklinde konuştu.
Kaybeden anadolu oldu
Müthiş bir zenginliğimiz var. Rumlar olmasaydı, zeytinyağlı yemekleri nerden bilecektik. Balıkçılığı da onlardan öğrendik. Hamur işlerini Araplardan öğrendik. Dünyanın hiçbir yerinde olmayan zengin bir mutfağımız var. Farklılıklara kapı açarak zenginleşiriz, Ermenileri kovarak fakirleşiriz. On Beşlileri öldürerek fakirleşiriz, fakirleştik.”
Mustafa Kemal’in verdiği özerklik sözünden bir yıl sonra politikaların değiştiğini ve Kürtlerin asimile edilmeye çalışıldığını hatırlatan Parmaksız, “Bir bölgenin halkını yerinden ederek bölgeye başkalarını yerleştirme çabaları sırasında tarihte çok kan akmıştır. Halide Edip Adıvar’ın öve öve bitiremediği, köy köy gezerek eserler üreten ve Anadolu’ya nice melodiler bırakmış olan Ermeni müzikolog Gomidas Vartabed’in izlerinin 1915’ten sonra Anadolu’dan silinmesi de trajedidir. Kaybeden Anadolu oldu” diye konuştu.
Duruşma, 7 Şubat’ta Parmaksız’ın savunmasıyla devam edecek.
HABER MERKEZİ