Kültürel, ahlaki ve toplumsal değerleri gözeterek belediyecilik yaptıklarını söyleyen tutuklu Tutak Belediyesi Eşbaşkanı Öztürk, ‘Bizlerin döneminde belediyelerin kapıları ardına kadar açıktı. Yapılacak değişikliklere halkı katıyorduk. Şimdi dönüp kayyumlara baktığınızda tüm kapılar kapalı’ diye konuştu
Nedim Türfent – Ziya Ataman
Dosyamızın son bölümünde “Bu söyleşiyi dışarıda, özgür bir ortamda sıcak çayları soğutarak yapmak isterdim. Bir gün kameranızın karşısında diz dize bir söyleyişi yapma umuduyla “ diyen Ağrı’nın Tutak ilçesinin tutuklu olan Belediye Eşbaşkanı Fırat Öztürk’le yaptığımız söyleşiyi Yeni Yaşam okurları için paylaşıyoruz. Yerine kayyum atanan Öztürk, 20 ocak 2017’den beri tutuklu bulunurken, 3. Duruşması 26 Eylül’de görülecek. Öztürk’ün daha ne kadar tutuklu kalacağına dair bir fikri yok.
Tutuklanma ve yargılanma süreci hakkında neler paylaşmak istersiniz?
Bir şafak operasyonuyla bileğime kelepçeyi vurdular! Çıkarıldığım mahkemece tutuklandıktan sonra götürüldüğüm Ağrı M Tipi Kapalı Cezaevi’nde 5 gün hücrede tutuldum ve akabinde buraya sürgün edildim. Tutukluluğum birinci yılında dosyam 302’den açıldı. İddianamede iki gizli tanığın beyanları var. Kobanê olayları benim ‘Düzenlediğimi’ iddia ediyorlar. Suçlamalar arasında kavgalı olan aileleri barıştırmamız dahi var. Düşünsenize, toplumsal barış ve uzlaşı sağlamaya çalışmam dosyaya ‘Suç’ olarak lanse edilmiş, sirayet etmiş. Fakat yaptığımız birçok barış ve uzlaşıyı bizzat dönemin kaymakamı, bölük komutanı ve Emniyet amiri istemişti. Bunu mahkeme huzurundada dile getirdim. Katıldığım cenaze törenleri de iddianeme de bulunuyor. Taziye kültürü, Anadolu’da ve Mezopotamya Coğrafyası’nın en kadim kültürlerindendir. Ölen kim olursa olsun, aileye olan saygıdan taziyede bulunmak gerekir. Öte yandan evinde ‘Ele geçirilen’ Özgür Gündem Gazetesi bile ‘suç’ delili olarak görüştürülüyor. Aslında baktığınız zaman hukuki bir dayanak bulamadıkları için taziye ve gazete gibi en olağan şeyleri kriminalize etmeye çalışıyorlar. Kobanê olayları sırasında yaşanan olayları yatıştırmak için temaslarda bulundum. O esnada Vali, Kaymakam ve Emniyet Amiri ile defalarca telefonda konuştum. Mahkemede HTS kayıtlarını talep etsekde, bu talebimiz nedense reddedildi. Hukuksuzluğu böyle özetleyebiliriz. Tabi sosyal medya paylaşımları ve cezaevinden gelen mektuplarda var!
Kayyum atanan DBP’li Belediyeler olrak çoğunuz halkın rekor oylarıyla seçildiniz, şimdi cezaevindesiniz. Bunu nasıl okumak gerekir?
Evet belirttiğiniz gibi çoğumuz rekor oylarla seçildik. Aslında ‘niye içerdesiniz?’ sorusuna pratiğimiz en iyi cevaptır. Zira, bizler yönetim anlayışımızla bir belediyecilik yaptık. Kültürel, ahlaki ve toplumsal değerleri gözeterek belediyecilik yaptık. Bizlerin döneminde belediyelerin kapıları ardında kadar açıktı, bütün faaliyetlerimizi şeffaflık düsturu temelinde topluma yansıttık. Yapılacak olan değişikliklere halkı katıyorduk. Halk karar mekanizmasıydı. Şimdi dönüp kayyumlara baktığınızda tüm kapılar kapalı. Belediye demeye bin şahit lazım. Etrafı duvarlarla örülü bir karakolu andıran mekanlara çevirdiler belediyeleri. Halkı tanımayan, halka dokunamayan bir anlayış, bir feraset insanlara ne verebilirki? Halk baskılardan çekindiği için bir şey söylemiyor. Derin sessizliğini 24 Haziran’daki seçimlerde ilçedeki sandıklarda bozdular. Bu mesaj doğru okunmalı. Koparılan siyasi fırtına ile hepimiz içeri alındık. Lakin halk bizimle birlikte belediyelerin kendilerine ait olduğunu anladı. İktidar da anladı. Bu yüzden sivil bir darbe ile belediylere, halk iradesine el koydular, bunu öyle pespayece yaptılar ki hukuki dayanaklara dahi gerek durmadılar. Kısacası bizler demokrasi tutsaklarıyız. Şu unutulmamalıdır ki bu ülkede güzel şeyler bedel ödenmeden olmuyor. Biz de güzel ve aydınlık yarınlar için bedel ödüyoruz diyebiliriz.
DBP’li belediyelere atanan kayyumlara ilişkin bir çok yolsuzluk gündeme geliyor. Bunun yanında kayyumların belediyelere ait gayrimenkulleri sattıkları da belirtiliyor. Bunda amacı ne olabilir?
Kayyum seçim bölgenizde neler yapıyor, takip edebiliyormusunuz? Kayyumlar ülkemiz tarihine sürülmüş kara lekedir. Eminim ki zamanı gelince bu konuda özür dilenecektir, ‘Biz hata yaptık ‘ denilecektir. Bundan kimsenin şüphesi olmasın. Zaten kayyumlar da kendilerinin geçici olduklarını biliyorlar. İşgal ettikleri koltukları bu yerel seçimlerde terk edeceklerini adları gibi biliyorlar. O yüzden herşeyi satıyorlar, hoyratça davranıyorlar. Bir de kayyumlara da kayyum atandı. Biliyorsunuz böylesi trajikomik bir mevzu söz konusu. Tutak’ta bizim dönemimizde yapmak istediğimiz ama iktidarca engellenen projeleri yarım yamalak bir biçimde yapıyorlar. 24 Haziran seçim sonuçlarına baktığımızda, seçim çalışması yürütülmemesine rağmen yine birinci parti çıktık. Bunun üzerine kayyum, halkı ezmeye, hatta işi suları kesmeye kadar götürmüş. Halk bu politikalara sandıkta en iyi cevabı verecektir. Bunu hep beraber göreceğiz, kayyum da görecek. Bizleri rehin alarak bu dönemi kalıcı kılacaklarını sandılar. Yanıldılar. Victor Hugo’nun bir güzel sözü var, ‘Bütün çiçekleri koparsalar bile baharın gelişini engelleyemezler’diyor. Sanırım bu söz içinde bulunduğumuz durumu özetliyor. Yine, bahar gelecek, halk kazanacak. Biz orada olsakta olmasakta, halkımız kendilerine ait olna belediyeleri geri alacaktır. Dışarıda, bu işi bizden çok daha iyi yapacak arkadaşlarımızda var…
24 Haziran seçimleriyle birlikte ülkemizin rejimi değişti. Monokrasi, otokrasi, tek adamlık vb. isimlerle nitelendirilen bu yeni rejimin yerel yönetimden ve Ademi merkeziyete nasıl bri etkide bulunacağını öngörüyorsunuz? Etkiyi kırmak için neler yapılabilir?
Aslında rejim seçimlerden önce defacto değişmişti. Seçimle birlikte resmileşmiş oldu. Aşırı merkeziyetçi olduğundan ötürü etkisi bugüne dek hep olumsuz ve kötü oldu. Mevcut sıkıntıların, krizlerin tamamı rejim kaynaklıdır. Bu durum, halka, ülkemiz insanına yeterince anlatılmalı. Yada anlatılmadı. Ülkemiz şuan bunu yaşayarak görüyor. Toplum ikiye ayrılmış durumda. Bu rejim kutuplaşmayı yarattı. ‘Vatan, millet, Sakarya’ gibi hamasi söylemlerle insanların duygularıyla oynandı. Anadolu’da güzel bir söz vardır, “ Bu işin sonu karakolda biter!’ Diğer yandan siyasi partiler, STK’lar, toplumun farklı ve öncü dinamikleri, demokrasi ve özgürlük paydası altında birleşmeli, doğru bir dille demokrasiyi örgütlemeliler. Bu zor olabilir ama imkansız değil. Krizi ancak böyle aşabiliriz.
Peki, içinde bulunduğumuz krizin bedelini kim ödeyecek?
Ne yazıkki bu krizin bedelini yine halka ödetecekler. İşçi, memur, emekli, köylü, çiftçi, sanayici ödeyecek. Zaten vatandaş derin bri krizin dişleri arasındaydı. Yaşanan bu kriz, vatandaşın kalan bir gıdım canını da aldı. Patron yine patron, zengin daha çok zengin oldu. Dolar 7 TL’yi bulduğunda Ağrı’lı Ape Heso, gidip dolar bozdurmadı. Kimlerin bozdurduğunu da açıklamıyorlar. Hasat zamanı olmasına rağmen buğday, arpa, mısır ithal edilecek. Bunun anlamı üreticinin tepesine çöküp elindeki hasatı hiçleştirmektir. Bu da bir bedeldir, her halikarde bedeli halka ödetiyorlar
Yerel seçimlere az bir zaman kaldı. Sizce nasıl bir seçim kampanyası yürütülürse başarılı sonuçlar elde edilebilir? Ayrıca bölgede Kürdistani parti ve oluşumlarla olası bir ittifakın sonuçları, etkisi ne derece olur?
Öncelikle şunu belirteyimki söz konusu partilerle yapılacak ‘koşullu’ bir ittifaka karşı hesapsız, kotasız, amasız gelen başımız gözümüz üstüne gelir. Lakin kendilerine belirli kotalar, talep ederek geliyorlar, bunu doğru bulmam. Bugüne dek onlar yoktu. Bundan sonra da olmayabilirler. Çıkarsız olacaksa tabiki olabilir. Yerel seçimlere de çok iyi hazırlanmak gerekir. Toplumun taleplerini dikkate alarak, adayları belirlemezsek, kayıplar yaşayabiliriz. HDP kimi yerelde toplumun taleplerini gözetmedi. Daha başarılı sonuçlar alınabilirdi. Tabiri caiz ise, kendi köyünde muhtar olamayan isimleri listelere alarak mutlak bir başarının önüne geçti. HDP-DBP bu hataları ve eksiklikleri doğru temelde tespit ederek yerel seçimlere yürümelidir. Ayrıca bugüne kadar elde edilen kazanımlar, salt kampanlayalarla olmadı, doğru isimleri halka sunduğumuz takdirde, halk elini vicdanına koyarak sizi başarıya ulaştırır. En büyük kampanya halkın vicdanına dokunmaktır.
Dışarıya vermek istediğiniz bir mesaj varmı?
Bizler zindanlarda da olsak halkın iradesini hep koruduk. Onları utandıracak bir duruş sergilemedik. Onlar bize güvendi, bizde onlara güveniyoruz. Her daim bize sahip çıkan halkımız bu seçimlerde de demokratik tepkisini, tokadını ortaya koyacaktır. Ne yaparsak yapalım halkımıza olan borcumuzu ödeyemeyiz. Birçok eksik ve hatalarımız oldu, buda benim özeleştirim olsun. Herşeye rağmen halk bizi unutmadı, unutmayacakta. Bunu bilmek mahpusluğu oldukça hafifletiyor.